Bir milletin başına gelebilecek ne kadar felaket varsa hepsiyle haşır neşir olduğumuz o milli mücadele yıllarında önümüze düşüp bizi tekrar hayata çıkaran o büyük Gazi Paşamızın bu fani aleme veda ettiği 10 Kasımlarda milletine bıraktığı eserleriyle yüksek şahsiyetlerine bağlılığımızı, müteşekkirliğimizi teyit ediyoruz.
Öyle ki Osmanlının küllerinden bağımsız yeni bir Türk Devleti kurma zorunluluğuyla, şerefli kadrosuyla birlikte Anadolu yollarında verdiği üstün efor, inanç ve güven zemininde Türk Milletini harekete geçirerek Kurtuluş Savaşlarını veren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu o büyük adam Gazi Paşamız M. Kemal ATATÜRK, oluşturduğu laik cumhuriyeti ve yaptığı devrimleri Türk gençliğine emanet ederek aramızdan ayrılışının 78.yıl dönümünde kendilerini, silah arkadaşlarını, vatan için canını veren tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
O büyük dehanın, Osmanlı’yı çağının arkasında bırakan başlıca faktörlerden biri, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti için de tehlikeli olabilecek bezirgân dininden beslenen tekke ve tarikatları kaldırması, ‘’en büyük tarikat medeniyet tarikatıdır’’ çıkışıyla ne kadar isabet kaydettiğini 15 Temmuz ihanetiyle yaşadık.
Zira cemaatlerin adeta siyasi iktidarla koalisyon oluşturduğu günümüzde FETÖ adı altında ülkenin kılcal damarlarına işlemiş dinci bir ihanet örgütünün vatanı parçalamaya yönelik 15 Temmuz akşamı gerçekleştirdiği başarısız darbeyi yaşayarak gördük.
Ne yazık ki Atatürkçü geçinerek dindar halkı dışlayan ve küçümseyen devrim yobazlarıyla, Atatürk’ü din düşmanı göstererek Atatürk düşmanlığı yapan dinci yobazların, cumhuriyet döneminde icra edilmiş darbelere giden yolların kaldırım taşlarını ören ihanet odakları olduklarını bildiğimiz halde bu odakları besleyen kaynakları hala kurutamadık.
Günümüzü dramatize etmek üzere Amerikan patentli ‘’Büyük Orta Doğu Projesi’’ kapsamında ‘’milliyetçi ulus devlet’’ yapımızı tehdit amacı içerebilecek varyasyonlarla ilgili bilinç düzeyimizin her zamankinden daha fazla zinde kalması her Türk milliyetçisinin, her yurtseverin Gazi Paşamızın düşünce pratiği ile hemhal olması zaruretini içerir kanaatindeyim.
Her asırda tarihin gidişine yön veren, çağ açıp çağ kapatan liderleri sinesinden çıkarmayı başaran büyük bir milletin mirasçılarıyız. Yine geldiğimiz o kritik süreçte var olma yok olma savaşımını içerir çetin bir tarihi dönemeci zafere dönüştüren Cumhuriyetimizin kurucusu, üniter devlet yapımızın mimarı, en büyük Türk Milliyetçisi, Türk Milleti’nin gönlünde taht kurmuş büyük lider Gazi Paşamız Mustafa Kemal ATATÜRK’ ÜN ebedi hayata göç ettiğinin yıl dönümü 10 Kasımların vicdani muhasebesinin yapılması gerektiği günler olmalıdır.
Bana bir millet gösteriniz, Gazi Paşamızın deyişi ile ‘’cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işkâl edilmiş. Millet fakir ve zaruret içinde harap ve bitap düşmüş bir durumda iken, var olma yok olma kavgasında, var olmayı başarmış bir millet’’olsun.
Hayır, şu ana kadar bizim milletimiz haricinde böyle bir lider çıkaran başka bir millet olmamıştır.
Zaman geçtikçe, içinde yaşadığımız sosyal hadiseler ve zorluklar arttıkça, o büyük adam Gazi Paşamızın yol göstericiliğine daha çok ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruz. Türk milletinin rehber edindiği gelişme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu yegâne meşale müspet ve manevi ilimlerin de öncüsü O büyük adam Atatürk’ü anıyoruz bugün.
Atatürk çok iyi bir asker, zamanının en başarılı devlet adamı, içte ve dışta göstermiş olduğu direnç, dirayet ve kararlılıkla iyi bir siyaset adamı olduğunu da ispat etmişti.
Evet, o büyük adam çok iyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Türk milletinin bütün kutsal değerlerine canını esirgemeden sahip çıkan bu büyük önder Mustafa Kemal yaşanmalıdır.
‘’ Vatan ve cumhuriyet çalışan insanların omuzlarında yükselecektir’’ diyerek geleceğimize ışık tutan en güzel mesajını bizlere vermiştir.
Bugün Türk toplumunun önündeki sosyal, siyasal ve ekonomik problemlere aranılan çözümler Atatürk’ün gösterdiği hedefler ve ilkelerde mevcuttur.
Başkaca ideolojilerde, toplum hayatında veya felsefelerde çözüm aramak Atatürk’ü anlamamaktır.
Atatürk’ün ortaya koyduğu milliyetçilik, hakçılık, laiklik, devletçilik, inkılâpçılık gibi değerler manzumesini içerir ilkeler, gerçek manada insanı merkeze alan tabii mecrasına oturtulamamış, zaman zaman bu ilkelerin arkasına saklanılarak Atatürkçülüğün çıkarlar için kullanıldığı görülmüştür ve görülmektedir.
Yabancı kaynaklardan beslenerek devleti bölmek isteyenleri koruyanlar, maalesef, Atatürkçülük dâhil her türlü enstrümanı kullanarak kötü emellerini hayata geçirme gayretlerine tanık olmuşuzdur. Aslında Atatürkçülük bizim özümüz, öz be öz Türk Milliyetçiliğidir.
‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ diyerek O,Türk Milliyetçiliğiyle sentezleşmiş olduğunu veciz bir ifadeyle vermiştir.
O büyük adam Atatürk, devlet anlayışında şu ifadelere önemle yer vermektedir:
Bilelim ki milli birliğini bilmeyen devletler, başka milletlerin şikârıdır. Bir millet sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinme, çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur.’’Hükümet millettir ve millet hükümettir’’.
Hükümetin iki hedefi vardır: ‘’Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmektir. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyidir, edemeyen fenadır.’’
Atatürk’ün en büyük devrimlerinden laiklikle ilgili anlayışını şu ifadelerle önemle vurgulamaktadır:
Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetlerini tekeffül etmektir. Laiklik din özgürlüğüdür.
Düşmanlarımız duraklama ve gerilememizi dine atfediyorlar. Bu bir hatadır. Âlem-i İslam Hakikat-i diniye dairesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı bu akıbetlere maruz kalmazdı.
Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden felaketler hep din kisvesi altında küfür ve melanetten ileri gelmiştir.
O büyük önder Atatürk’ün devletçilik ve laiklik kavramları gerçeğinden bizlere verdiği mesajın neresindeyiz? Düşünmeliyiz.
10 Kasımlar yas tutma günü değil, geçen 93 yıllık cumhuriyet döneminde Atatürk’ün koyduğu ilkelerin ne kadarını hayata geçirebildiğimizin vicdan muhasebesinin yapılması gerektiği gün olmalıdır.
10 Kasımlar O en büyük Türk Milliyetçisinin bize emanet ettiği bu cennet vatanı ne derece muasır medeniyetler seviyesine çıkarabildiğimizin muhasebesinin yapılması gerektiği gün olmalıdır.
Yüce Allah’ın bir takdiri olarak bizlere bahşettiği o eşsiz değerlere sahip insanın bizlerden ayrıldığı 10 Kasım 1938’de kalkınmışlıkta dünya milletleri sıralamasında 6. sıralarda seyrederdik. Geliniz, o büyük insana layık olmak adına 1.sıralara çıkmak için beyinlerimizde, gönüllerimizde müthiş bir rahatsızlık hissedelim.
Gazi paşam izindeyiz. Seni saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Sen, kurmuş olduğun kutsal Türkiye Cumhuriyetinle, bu muazzez Türk milletinin gönlünde ebediyete kadar yaşayacaksın. Ruhun şad olsun.