23 Haziran günü de geldi, ezdi, geçti…
Oluşan gerçekliği, yalnızca bir yerel seçim sonucu olarak algılamak doğru olmaz. İstanbul, tüm yurdun rengini içinde barındırır. Kozmopolit bir kent olarak tanımlanır, ama bu niteleme yanlıştır. İstanbul aslında, ulus devletin aynasıdır.
Yani, dinsel ve etnik kimliklerin, toplumsal katmanların harmanlanıp birlikte yaşama kültürünü içselleştirdikleri bir bütüncül yapı.
Bu iktidar , ‘’ulus devlet’’yerine Osmanlı millet modelini öne çıkarıldı. O model,’’piyasa ekonomisini önceleyen, etnikçi, cemaatçi, bağımlı, küreselci’’bir yapıyı öne çıkararak çözüm süreci diye adlandırdığı bir girişimle, ayrılıkçı, şiddet yanlısı etnik yapı PKK ile pazarlık masasına oturdu. Aynı zamanda, ABD nın denetimine girmiş dinci, işbirlikçi Fettullah cemaati ile koalisyona gitti, onunla iktidarını paylaştı. Yetmedi, Hukukun üstünlüğüne dayanan Yasama, Yürütme, Yargı erglerini kendine bağlayan ‘’Partili Cumhurbaşkanlığı’’ adı altında referanduma giderek ‘’Tek Adam’’modelini ülke yönetimine hâkim kıldı.
Yaşadığımız yerel seçimlerde, özellikle ikinci defa tekrarlanan İBB seçiminin öne çıkardığı hukuksuzluğun zirve yaptığına birlikte tanık olduk. Ayrıştırıcı probogandalarıyla tek adama dayalı Partili Cumhurbaşkanlığı denen bilinmeyenin vatandaşı böldüğünü, ayrıştırdığını birlikte gördük. Bütünleştiricilikten uzak Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin pratikte çöktüğünü gördük.
Bu yerel seçim sathı mahallinde görülen odur ki iktidarla muhalefeti birbirine en çok yaklaştıran ve uzlaşmanın en önemli paydalarından birini oluşturan değer Atatürk’tür. Ulusalcılar, Atatürk sayesinde milliyetçiliği, milliyetçiler Atatürk sayesinde çağdaşlığı fark etmişlerdir ve fark etmeye devam ediyorlar.
Yeni nesiller çağdaş ulusalcılar ve çağdaş milliyetçilerdir. Adları, ulusalcı, solcu, antiemperyalist olabilir; onlar çağdaştırlar, vatanseverdirler, Türklüğe bağlıdırlar, bölücülüğe ve Emevi patentli dinbazlığa karşıdırlar. Adları milliyetçi, Türkçü, ülkücü olabilir; onlar çağdaştırlar, yurtseverdirler, Türklüğe ve Atatürk’e bağlıdırlar, bölücülüğe ve Emevi patentli dinbazlığa karşıdırlar.
Esas olan mensup olduğumuz grup değil, esas olan vatan ve milletin bölünmez bütünlüğü ve ileriye doğru gitmesidir. Vatanımız ve milletimiz, grubumuzdan önce gelir. Yeni nesiller bunun farkındadırlar ve bu farkındalık, geleceğimizin teminatıdır.
*
Haksızlığın ve hukuksuzluğun sonucu olarak birinci yerel seçimde hakkı gasbedilen İBB Ekrem İmamoğlu’nun çağdaş kimliği ve donanımıyla, kullandığı birleştirici dille, içten gelen sevecenliğiyle, genç ve çağdaş İstanbul seçmeninin gönlünde hak ettiği yeri alarak üstün bir fakla yeniden seçimi kazanmış olmasının yanı sıra yukarıda vurgulamaya çalıştığım çağdaş neslin bir örneği, simgesi olmuştur; söylem ve eylemleriyle çağdaş gençliğe ‘’rol model’’olmuştur.
*
O halde ‘’Millet İttifakı’nın başarılı hamlelerine devamla, çağdaş yönetim adına İktidarın referandumla aldığı ve yanlışlığı ispatlanmış kararları düzeltmek üzere, İktidarla birlikte aynı masaya oturması gerekmektedir.
Niçin oturmalıdır? Millet ittifakının haklı olduğu kadar olması gereken tespitleriyle;
Bir: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkileri kısıtlanmış, denge ve denetleme mekanizmaları yok edilmiş, denetimsiz bir yürütme organı yani iktidar yaratılmıştır.
İki: Cumhurbaşkanı, kararnameler yoluyla Meclis'in yasama yetkisine fiilen ortak olmuştur.
Üç: Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı fiilen sona ermiştir.
Dört: Partili Cumhurbaşkanı, devleti ve milleti temsil etmek yerine, belli bir siyasi görüşün temsilcisi hâline gelmiştir. Bu da denge unsuru olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamının denge unsuru olmaktan çıkmasına yol açmıştır.
Beş: Tek kişiye Parlamentoyu fesih yetkisi verilmiş, milletin Meclisinin geleceği bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak sözcüğe bırakılmıştır.
Altı: Meclis'in bütçe hakkı ve yetkisi fiilen alınmıştır.
O halde tekrarlanan seçimle birlikte seçmenin verdiği mesajları bire bir sıralarsak:
-Milletin yarısına hakaret içeren söylemleri bırakın;
-Milleti birbirine düşman etmekten; hedef göstermekten vazgeçin;
-Gergin ve hırçın siyaset anlayışından vazgeçin;
-Tehdit içeren sözleri bırakın;
-İsraf etmeyi de bırakın;
-Hayat pahalılığını, işsizliği, yoksulluğu bitirmek için çabalayın;
-Demokrasinin gelişmesi için uğraşın;
- Parti devleti’’değil, ‘’hukuk devleti’’tesis etmek için çalışın;
Tüm bunların yanında ve aslen hepsinin temelindeki ulaşması gereken başlıca mesaj şu:
-Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu yönetimden vazgeçin;
-Tarafsız olacağına dair and içen Cumhurbaşkanı, andının arkasında durarak partisiz olsun.
Şimdi iktidar için vakit ‘’uzlaşma’’ vakti. İmamoğlu’nun birlikte yönetelim çağrısına ve yukarıdaki mesajlara kulak verme vakti…
Zira Gazi Paşamızın ifadesiyle; ‘’Millete efendilik yoktur; Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur’’
*
Okurlarımızı, edinimlerimiz kadarıyla bilgilendirmek vicdani görevimiz;
Saygılar…