Üniversite yıllarımızda bazı kabadayı isimlerini duyardık. Bu şehir kabadayıları zenginden alırmış fakire dağıtırmış elbette kendi komisyonunu da fazlasıyla alarak.
Birde şehirlerde, dağlarda yaşayan halkı soyarak geçinen eşkıyalar, kiralık katiller vardı, var olmaya da namzettirler; Zira Hukukun, Adaletin işlemediği/ zayıf kaldığı durumlarda toplumda güçlü olan kendi adaletiyle hükmeder hale gelir. Çünkü devlet adalet şemsiyesini topluma karşı yeterince açamamıştır; idareciler toplumun yumuşak karnı olan dinin/ imanın ipine sarılarak toplumu oyalamaya çalışırlar:
Siyasal İslamcılar özellikle Din Devleti üzerinde dururlar ya gerçek gündemi saptırmak acizliklerini, liyakatsızlıklarını gizlemek için.
*
Devletin dini olmaz; İnsanın Yüce Yaratan’la arasında kurduğu gönül bağının adıdır ‘’din’’. Devletin ise mutlak dini ‘’adalettir’’; Hukuk Sisteminin’’bağımsız olarak işlerliğidir; üstünlüğüdür. Hukuk Sistemi yanlı ve bağlantılı olursa Devlet halkına karşı kabadayı rolüne dönüşebilir; başındaki kişinin özel çıkarlarına yönelik eşkıya rolüne de girme olasılığı vardır.
Günümüzde çıkarlar uğruna icra edilen eşkıyalıklara tanık oluyoruz eskiden olduğu gibi.
Örneğin İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evine baskın hadisesi; Ana Muhalefet Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun ölümüne dövülmesi; Türk Milliyetçiliğinin savunucularından Saygın köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ’ yapılan ölümüne saldırı, Türk milliyetçisi köşe yazarı Sabahattin Önkibar’a yapılan saldırı olayı… Bu sosyal çöküntünün işaret fişeği değil de nedir? Üstelik odaklarınca kiralanan isimler Cumhuriyet Savcılarınca serbest bırakılıyor; taraflarınca kahramanca karşılanıyorlar; Devlet erkânından da birkaç cılız ses çıkıyor onaylanmışçasına!
Türk milletiyle bütünleşmiş isimlerin üzerinde durduğu ana sorunlardan bazıları özetle, Cumhur Başkanlığı Hükümet Sisteminin siyaseten açmazlığını, icraatlarıyla ve ekonomik açmazlarıyla, yanlış yatırımlarıyla çöktüğünü vurgulamalarıdır. Sosyal yapımıza uygun düşen, Hukukun üstünlüğüne dayanan Laik Sosyal Demokratik Parlamenter Sisteme yeniden dönüşü; Kurumsal dinamikleriyle birbirini kontrol eden, dengeleyen Yasama-Yürütme Yargı erglerinin güçlendirilmesi üzerinde ısrarla görüş beyan etmeleridir.
Diğer önemli bir siyasal sorun 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul Belediye başkanlığını İstanbul seçmeninin oylarıyla kazanmış, onyedi gün gecikmeyle YSK unca Mazbatası verilmiş, daha sonra İktidarın hukukla özdeşleşmeyen itirazları sonucu aynı YSK verdiği Mazbatayı İmamoğlu’ndan geri almış oldu. Kanaat önderlerince YSK kendi Tüzel kişiliğini inkâr etmiş, kaldırmış oldu; halka, seçmene karşı saygısızlığını güvensizliğini deklere etmiş oldu.
Örneği olmayan Tek Adam Sisteminin ‘’Devlet Kabadayılığına’’dönüşürse, itibarlı ne YSK kalır ne de başka kurumsal birimler.
O halde, 23 Haziran da yenilenmesine karar verilmiş İBB nın seçimi İmamoğlu’nu aşmış Tek Adam Sisteminin oylanmasına dönüşmüş durumdadır; Her siyasi görüşten seçmenin İmamoğlu’nu desteklemekle ülkenin içine düştüğü oligarşi durumunun da önlenmesinde dayanışma içerisinde olacaklardır uzman görüşlerin kanaatlerince.
Bu dayanışmanın temel prensibi Cumhuriyet'e ve Demokrasiye geri dönmektir..
Parlamenter sistemi güçlendirmektir. Kurumlarıyla bütünleşmiş Parlamenter Sisteme geri dönüldüğünde bu gün dayanışma içinde olduklarımızla siyaseten rakip olacağız. Kendi söylemlerimiz ile seçmen huzurunda yarışabileceğiz.
İşte o gün içindir bu günkü dayanışma..
*
Ve evet, haksızlığa, hukuksuz yaptırımlara muhatap kalmış ve anasının ak sütü gibi helal olan mazbatası elinden alınmış İmamoğlu'nun babasının ve amcasının 70'li yılların ateş çemberinde Ülkücülüğü seçmiş olmaları, fazladan bölgelerinde tanınmış Ülkücü olmaları MUHAKKAK Kİ BİR REFERANSTIR.
Kendi yaptıkları ve söyledikleri ise bu referansa ihtiyaç bırakmayacak kadar kıymetlidir ayrıca.
Ve ayrıca karşısındaki aday Erdoğan'ın İBB’ sinde Ulaşım Koordinasyon Daire Başkanı iken İDO kantinleri ile başlayan şaibeli kazançlar ve bu gün oğlunun şaibeye açık sahibi olduğu 28 gemilik bir deniz ticaret filosuna sahip olmuş söylemleri…
Bunlardan her biri İMAMOĞLU’NU TERCİH ETMEK İÇİN TEK BAŞINA YETERLİ SEBEP iken, bu tercihin münevver(!) insanlar arasında hala konuşuluyor/tartışılıyor olması ise çok şaşırtıcıdır.
Onurlu Türk seçmeni İmamoğlu’nu desteklemekle ülkenin içine düştüğü geriye gidişe de dur diyecektir; Genel kanaat bu anlayışla bütünleşmektedir.