Sizi bilmem ama ben çocuklarımızın "Andımız"ı "mahkeme kararıyla" okuyacak olmasından, "Andımız"ı okumak için böyle bir mahkeme kararına muhtaç olmamızdan dolayı bir Türk milliyetçisi olarak, Atatürk’ün öngördüğü ilke ve inkılâplarına bağlı bir vatanperver olarak utanıyorum. Açıklayayım:
"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım..."
Ve Türkiye Cumhuriyeti'nde, bunu haykırabilmek için "mahkeme Kararı”na ihtiyaç duyuyorum!
İlkem: Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir."
Fakat bunu ancak yüksek mahkeme izin verirse ilan edebilirim!
"Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir."
Lakin alçalmak ve geriye gitmekle meşhur bir kafa bunu yasaklamaya cüret edebilir!
"Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. "
Ama içimden!
İlkokul yıllarımızda bize verilen ve milli kimliğimizi oluşturan köklü eğitimin kazandırdığı değerlerin karşılığı olarak;
"Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!"dir.
"Türkiye'yi kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir." Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, Atatürk'ün bu tanımıdır. Atatürk, devleti bu tanım üzerinde kurmasaydı, başarılı olamazdı. Zira ulus devletler çağı çoktan başlamıştı ve Türkiye'nin başka çıkış yolu yoktu.
Kısacası, mensubiyet şuuruyla bu ülkenin vatandaşı olan herkes Türk’tür. Bu noktada ırkçılık, etnik asabiyet yoktur. Türk milleti kavramı binlerce yılda oluşturulan soylu bir ortak kültürün adıdır. Bir etnisitenin, asabiyet oluşturan bir kavmin adı hiç değildir. Ana dilimiz engin tarihimizin oluşturduğu ortak kültür dilidir. Türkçe resmi dilimizdir.
Bilindiği gibi, anayasa, kanunlar, cumhurbaşkanlığı, hükümet, meclis, yargı, ordu, polis, eğitim kurumları, kısacası devlet kimin içindir? Türkiye için "Müslüman vatanı" diyenleriniz var ama İslam dini millî değil, evrenseldir. Bir vatanın sahibi ise bir millet olmak zorundadır!
Atatürk'ün sözlerini biliyorsunuz: "Şüphe yok ki, arkadaşlar, millet, birçok fedakârlık, birçok kan pahasına, en nihayet elde ettiği hayat dayanağına kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Bugünkü hükümetin, Meclis'in, kanunların, Anayasa'nın mahiyeti ve hikmeti hep bundan ibarettir!"
O halde, her ülkenin eğitim kurumları o ülkeye ait vatandaş yetiştirmekle mükelleftir. Örneğin İngiltere'de İngiliz Vatandaşı Almanya'da alman Vatandaşı Amerika'da Amerikan Vatandaşı yetiştirir eğitim kurumları, dünya Vatandaşı yetiştiriyorum iddiası ihanettir. Milli güvenlik meselesidir.
Devlet vakıf ve özel kuruluşlara ait tüm eğitim kurumları Türk devletinin ve Türk milletinin ihtiyaçlarına ve değerlerine göre eğitim yapmak zorundadır, bunu denetlemek ve yönlendirmek devletin hakkı, görevi ve mesuliyetidir.
Türk milletinin çocuklarına Türk devletinin para ve imkânları kullanılarak dünya vatandaşlığı elbisesi giydirmek kimsenin hakkı ve haddi olmamalıdır Türk coğrafyasında Türk Vatandaşı yetiştirilmelidir bunun aksi davranışlar önlenmeli Türk değerlerine dayalı eğitim esas olmalıdır.
Eğitim politikalarının teşekkülü sürecinde Devletimizin ve Milletimizin imkânları dâhilinde ihtiyaçlarının karşılanması esas alınarak çerçeveler belirlenmelidir. Türkiye'de çalışma imkânı olmayan alanlarda eğitim planlamak beyinlere yönelik cinayettir, ABD ye beyin devşirmektir.
Her ne sebeple olursa olsun ABD ye uyumlu ve bütünleşmiş eğitim yapmak, buna göz yummak, teşvik etmek çok ciddi milli güvenlik meselesi olarak kabul edilmeli ve karşı tedbirler güvenlik ekseninde üretilmelidir.
Türk eğitim kurumları kendi ihtiyaçlarımıza göre, milletiyle gurur duyan, adanmışlık lezzetine ulaşmış, değerlerimize saygılı, dünyayı izleyen anlayan, üretken, sevmeği ve paylaşmayı idrak etmiş insanlar yetiştirmeği şiar edinmelidir.
Özetlersek, Milli Eğitim Sistemimizde okutulan ‘’Andımızın’’ yazarı, Reşit Galip gibi özgür ruhlu, öz güvenli, mücadeleci, toplumcu, sorumluluk duygusuna sahip, ilerici, insan odaklı evlatlar yetiştirmeyi amaçlar.