Yolun ortasına oturmuş yaşlı bir çift sarı ve pembe güller satıyor.Yolumuzun üzerinde ayakkabı tamircisi ve rikşalar ile giden insanlar göze çarpıyor.Sih Tapınağı'na geldik.Ayaklarımızı su birikintisine sokmamız gerektiği için ben içeri girmedim.Bahçede oturmuş dinlenirken Sih görevli elinde kalın sopayla hırsızlık yapan bir adamı döve döve kovaladı. Diyeceksiniz nerden biliyorsunuz hırsızlık yaptığını. Biraz sonra kovalanan adam geldi. Fukara, aciz bir adamın terliklerini giydi.Uzaklaştı.Hemen peşinden terliği çalınan adam geldi. Biz terlikleri çalan adamı gösterdik. Ancak hırsız, zavallı adama terlikleri geri vermedi.
Tapınakta kutsal kitapların etrafında dönüyorlarmış. Tapınakta isterseniz yemek yapıp, bulaşıkları yıkayabilirsiniz.Her gün 24 saat ücretsiz yemek yiyip ve konaklama yapabilirsiniz.Tapınağa girebilmek için başınızı örtük,ayaklarınızın çıplak olması gerekiyor.Sihler, şarkılı, çalgılı ve sözlü ilahiler ile ibadetlerini yerine getiriyorlar.
Biz dinlenirken tapınağın yanındaki camiden ezan sesleri yükselmeye başladı, arkadaşlar kısa bir süre sonra geldi.Yolu ikiye bölen bankette, otların üstünde bir adam battaniyeyle uyuyordu.Sokak terzisi, dikiş makinesiyle dikiş dikiyordu. Başka bir evsiz,ince bir battaniyenin üstüne oturmuş, iki lüks otomobilin ve iki motorun arasında mutlu bir şekilde keyif yapıyordu. Sokak ayakkabı tamircisi, müşterisinin ayakkabısını tamir ediyordu. Hintlilerin kendisiyle barışık, halinden memnun, azla yetinmesini ve şükretmesini bilen insanlar olmasına gıpta ettim. Keşke toplum olarak biz de daha hoşgörülü,sabırlı ve azla yetinmesini bilen insanlar olsak. Biraz ötede zengin bir aile için düğün hazırlığı vardı. 4-5 kişi yemek hazırlığında bir kaç kişi koltuk ve sandalyeler getirmiş. Diğerleri ise, açık hava salonunu süslüyor. Bir arkadaşım, Hindistan elçiliğinde görevli bir akrabasıyla zengin Hintli bir aileye yemeğe gitmiş. Saray yavrusu evde 15-20 tane hizmetçi olduğunu söylemişti.Hindistan zıtlıklar ülkesi.