Merhaba arkadaşlar bu yazı dizisinde Avrupa turu hakkında izlenimlerimi aktaracağım.17 Temmuz gece yarısı Sivas'tan Ankara'ya doğru yola çıktım. Sabahın çok erken saatlerinde Ankara AŞTİ'de oldum. Kafede çorba ve çay içip, biraz dinlendikten sonra saat 11.00'de grup ile buluşma noktasına gittim. Tur otobüsü söylenen saatten epey sonra geldi. Öğleden sonra 14.00 sıralarında yola çıktık, Yol güzergâhı üzerindeki yolcuları sırayla alıp İstanbul'a vardık.
Bulgaristan
Meşakkatli bir yolculuktan sonra Bulgaristan'ın başkenti Sofya'ya sabah 06.30-07.00 arası vardık.
İlk durağımız Alexander Nevsyk Katedrali oldu.Yüksekliği 52 m olan Katedralin, çan kulesinin üzerinde bulunan haç tamamen altın kaplamaymış.3170 metrekare alanı kapsayan katedral 10000 kişi kapasiteliymiş.Dünyanın en büyük Doğu Ortodoks katedrallerinden biri olan Aleksandır Nevski katedrali, Neo -Bizans mimarisinde inşa edilmiştir. Katedral ziyaretinden sonra Ayasofya Kilise’sine gittik. Namı diğer Azize Sofya Kilisesi’nin kelime anlamı, Kutsal Bilgeliktir. Kilisenin geçmişi 4. ve 6. yüzyıla dayanır. Bizans imparatoru Justinian zamanında inşa edilmiştir. Kilise, eski adıyla Serdika şehrinin mezarlıklarının 4. yüzyıldan kalma eski kiliselerinin ve bir düzine taş türbenin yerine yapılmıştır. Eski tapınaklarının mozaik parçaları yapılan kazılarda bulunmuştur. 5000 kişi kapasiteli kilise, 14. yüzyılda adını şehre verdi. Osmanlı,egemenliği boyunca cami olarak hizmet vermiştir. Daha sonra da bitişiğindeki hiç sönmeyen ateş anıtına gittik.Anıt, savaşlarda vatanını savunurken ölen askerler anısına yapılmış.Alevin her iki tarafında heykel ile defne çelengi örgülü yaprak ve çiçeklerden oluşan bir destinasyon göze çarpıyordu.Bahçesindeki aslan heykeli, hem bağımsızlığın sembolü, hem de gücü temsil ediyor.
Sophia sokağında sokağı süpüren kadın ve yük taşıyan kadın dikkat çekiyor.
Belgrad
Daha sonra Belgrat'a doğru yola çıktık.Sınır kapısını geçtikten sonra Kalemeydan'a geldik. Belgrad Kalesi Danube ve Sava nehirlerinin kesiştiği tepede bulunan tarihi kalıntılar ve doğal güzellikler büyüleyici. Kalemegdan parkı içerisinde yürüyüş ve koşu parkurlarında yürüyen, koşan ve bisiklet süren insanları; mini tur otobüsünü görüyoruz.Tarihi kapıları, heykelleri görüyoruz. Kalemeydan surları dibinden şehrin en güzel manzarasını görebiliyoruz.Kalede; Askeri Müze, Sanat merkezi , Şehir Enstitüsü, restoran ve Hayvanat Bahçesi mevcuttur. Savaş zamanında askeri üs olarak kullanılan kale, aynı zamanda, halkın surlar içinde istihdamını da sağlamıştır. 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılmış ve Belgrad bir Osmanlı sancağı olmuştur.
Daha sonra serbest zamanda AVM'ye gelip, bir şeyler atıştırıyoruz..Belgrat'ta konaklayacağımız otele gelip, dinleniyoruz.
Sabah kahvaltıdan sonra Macaristan'ın başkenti Budapeşte'ye doğru yola çıkıyoruz.
Budapeşte
Tarihi MÖ'ye dayanan Budapeşte'te Macar Ulusal Müzesi ve Zincirli köprü 19. yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. 1873 yılında üç şehir Buda, Pest ve Eski Buda birleşmiştir. Şehrin Buda kısmı Tuna nehrinin batısındaki tepede kurulmuş olup, kentin tarihi bölgesini oluşturmuştur. UNESCO Kültür Mirası listesinde olan Andrassy Bulvarı ve Opera Binası beraber inşa edilmiştir. II. Dünya savaşında ağır kayıplar veren şehir adeta küllerinden yeniden doğmuştur.Budapeşte’nin en sevdiğim yeri, şüphesiz Buda Kalesiydi.Etrafındaki Barok mimarisini taşıyan muhteşem binaları ile görülmeye değerdi.
Hamamlar şehri olan Budapeşte şifalı sularıyla da ünlüymüş. Zamanımız kısıtlı olduğu için hamam sefası yapamadık.
Orta Avrupa'nın pırlantası, gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı güzel ; UNESCO Miras Listesinde yer alan yapılarının görkemli duruşu ile insanı büyüleyen Budapeşte. Tarihi Zincirli Köprü’nün Tuna nehrinde bir gelin gibi süzülüşü görülmeye değerdi. Budapeşte sokaklarında hem gece hem de gündüz dolaşmak, sokaklarında kaybolmak keyif vericiydi,
Buda Kalesi, ilk çağlara kadar uzanan geçmişe sahiptir. 13. Yy.da Moğollar tarafından yıkıma uğrayan Macaristan'ı korumak için Kral Bela IV Buda büyük bir kale inşa edilmesine karar verdi. 1265'te tamamlanan kale, Ortaçağ gotik tarzının sembolü oldu. Kanuni döneminde Budin Kalesi savaşılmadan teslim alındı. Kale saray; Osmanlı döneminde depo,barınak olarak kullanıldı. Türk, Yahudi ve diğer etnik unsurlar yerleşti. Macar ve Alman halkı terketti.II. Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkileri kale sarayda da görüldü. Yıkılan kale,1950'lerde yeniden inşa edildi.Dar sokakları, ortaçağdan kalma evleri, hediyelik eşya dükkanları vb ... Tarihi köprü ve aslanlı kapıyı gördükten sonra Kahramanlar meydanına geldik. Burada da fotoğraf çektikten sonra Aziz Stephan Bazilikasını ziyaret ettik, akşam saatlerinde Avrupa'nın en güzel ışıklandırmasına sahip şehri fotoğraflamak için Tuna nehri üzerinde tekne turuna katıldık.
Daha sonra konaklama için Györ şehrine geldik