15 Nisan 2013 yılında Foça Kalesi'nin "Ceneviz Ticaret Yolu'nda Akdeniz'den Karadeniz'e kadar Kale ve Surlu Yerleşimleri "kapsamında UNESCO Dünya Kültürel Mirası Geçici Listesine alınması, Foça kenti için büyük bir dönüm noktası oldu.Sahilde bir balıkçı teknesi ve içinde iki balıkçı heykeli göze çarpıyor. Surların biraz ilerisinde bir kişi balık tutmaya çalışıyor.Deniz duru ve çok temiz.Kybele Kutsal alanındayız. Surların hemen dibinde Deniz Müzesi görülüyor. Aşıklar Caddesinden yürüyoruz.
Şimdi 19.yy.da yapılmış Fatih Camisi önündeyiz. Camide iki kitabe bulunuyor.Avlu kapısındaki kitabe 1531 tarihli. Kitabeye göre avlu kapısı Mustafa Ağa tarafından yaptırılmış. Ana giriş üzerindeki kitabeye göre ise cami Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle yeniden inşa ettirilmiştir. Kitabelerden caminin Foça'nın fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılarak 1531 yılında bir avluyla çevrelendiği, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafindan yeniden inşa ettirildiği anlaşılıyor.
Daha sonra Denizciliği Tanıtma ve Yaygınlaştırma Merkezi'ne geldik.Müzede; denizciliğin tarihi ve Atatürk'ün bağımsızlık mücadelesinde yaptığı toplantılar ve inkılaplarla ilgili dökümanlar, Atatürk'le birlikte Samsun'a çıkan vatanseverlerin fotoğrafları dikkat çekiyor.Deniz altından çıkarılan küpler, dalgıç başlığı, ilk denizaltı kostümü, balıkçı teknesi maketleri, deniz kabuğu, mercan, makine telgrafi,geminin izleyeceği rotayı gösteren magnetik pusula, Osmanlı küçük yük teknesi kancabaş,geminin sancak(sağ) ve iskele (sol) tarafa dönebilmesi için yelpazelere kumanda vermeye yarayan dümen , cumhuriyet öncesi ve dönemi donanması,20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış harekatı Yavuz Plaji çıkartması,Çanakkale Savaşı ile ilgili belgeler yer alıyor.
Buradan İzmir'e doğru yola çıktık. Tepenin en başında bir Atatürk büstü ve "Yurtta Barış, Dünya'da Barış yazısı karşımıza çıktı.
Izmir'de Dario Moreno sokağına geldik.Dario Moreno'nun vasiyeti şöyleydi;
"Canım Izmir
İzmir tatlı ve sevgili şehrim ...
Birgün şayet
Senden uzakta ölürsem ,
Beni, sana getirsinler...
Ama koynuna bırakırlarken
"Öldü"demesinler.
"Uyuyor "desinler koynunda...
Tatlı İzmir'im...
Karataş semtinin bir bölümüne ismini vererek , asansör isimli bir tramvay durağının oluşmasına yol açacak olan İzmir'in tarihi mekanlarından Asansör Kulesi, Mithatpaşa Caddesi ile tepedeki Halil Rıfat Paşa semti arasındaki yükseklik farkından dolayı, yaşlı, çocuk ve hamilelerin dik merdivenleri tırmanmasının getirdiği zorluğu aşmak için 1907 yılında Nesim Levi Bayraklıoğlu isimli bir musevi hayırsever tarafından inşa edildi.İlk zamanlar el buharı ile çalışan kulenin tuğlaları Marsilya'dan getirildi. Uzun yıllar Nesim Levi'ye daha sonra Ayla Ökmen'e ait olan kule 1983'de İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne Ayla Ökmen tarafından bağışlandı. Tarihi asansör , İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ettirilerek İzmir'e yeniden kazandırıldı. 1992 yılında hizmete giren tesisin Mithatpaşa'dan Asansör'e giden yoluna da o sokakta yaşamış olmasından dolayı Dario Moreno ismi verildi.
İzmir kordon boyuna indik.Biraz yürüyüş yaptıktan sonra Oradan da tarihi saat kulesine geldik. Osmanlı padişahı II.Abdülhamit'in tahta çıkışının 25.yılı nedeniyle , Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından yaptırılan ve 1 Eylül 1901'de törenle açılan Tarihi Saat Kulesi, İzmir'in en önemli sembollerindendir. Mimarlığını Fransız asıllı İzmirli mimar Raymond Charles Pere'nin üstlendiği Saat Kulesi, 25 m yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlıdır.Platformu beyaz mermerden diğer yapıları ise kesme taştan yapılmıştır. Kolonları kuzey Afrika temasını taşıyan kulenin saatleri ise Alman imparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. Saat Kulesinden sonra Tarihi Konak Camisini gittik.Sekizgen planı ve Kütahya işi çinileri ile dikkat çeken cami ilk olarak 1748 yılında Ayşe Hanım tarafından yaptırılmıştır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ciddi bir onarım görmüştür. 1964 yılında tekrar onarılmıştır.
Kemeraltı ve Agora'yı dolaştıktan sonra antik Klaros kentine doğru yola çıktık.
Antik metinlerde Apollon Klarios Bilicilik merkezinin kuruluş öyküsü , M.Ö. 13.yy. başlarına kadar gitmektedir. Yöre ardarda denizaşırı iki göç alır.Rhakios liderliğinde Kolophon Ülkesine gelen Giritli göçmenler deniz kenarındaki Kolophona çıkarlar. Ancak yerel halk Kar'ların büyük direnişi ile karşılaşırlar ve Kıyı şeridine yerleşebilirler. İlk göç dalgasının ardından Kolophon'a ikinci göç dalgası Yunanistan'dan gelir.Pausanias, yeni gelenlerin Thebai kentinin , Epigonlar tarafindan alınmasının ardından yurtlarından göç etmek zorunda kalan Thebai Halkı olduğunu söyler. Öyküye göre kentin düşmesinin ardından esir edilen halk, Apollon Pythios 'a köle olarak sunulur. Bu esirler arasında Apollon Kahini Teiresias ve kızı Manto'da vardır. Delphoi Apollon'una köle olarak sunulan Thebai'lilere , tanrı koloni kurma , Manto'ya da Kolophon Ülkesinde kendi adına bir bilicilik merkezi kurma buyruğunu verir.Rhakios'la evlenen Manto , Delphoi Apollon buyruğunu yerine getirerek Klarios Bilicilik Merkezini kurar. Bazı antik yazarlara gore, Klaros'daki kutsal kaynak , ülkesinden sürülen Manto'nun gözyaşlarından oluşmuştur. Antik yazarlar Hoeros'un Kolophon'lu ya da İzmir'li olduğunu söylerler. Örneğin M.S. 5. yy.da yaşamış Proklos, Homeros için şöyle der;"Kimi Kolophon'da doğduğunu , kimi,Symyma'da dünyaya geldiğini, söyler. Hiçbir kent yoktur ki, Homeros'u kendi oğlu gibi benimsemiş olmasın. Bu nedenle Homeros'a dünya yurttaşı demek yanlış olmayacaktır."
Kolophon'un bronz sikkelerinin üzerinde ön yüzde Homeros, yüksek arkalıklı tahtta sola dönük oturur durumda , sağ eli çenesine dayalı ve dizinin üzerinde sol elinde rulo tutar durumda gösterilmiştir.
Homeros'un isminin anlamı bazı antik yazarlara göre,"tutsak" bazılarına göre ise "gözü görmeyen" anlamına gelmektedir.Herodtos, Homeros'un kendisinden 400 yıl önce yaşadığını belirtir. Herodotos, M.Ö. 450 yılında yaşadığına göre Homeros, M.Ö. 850 civarında yaşamış olabilir. Herodotos ve Platon'a gore Homeros, Yunan Dünyasında tüm inanışların babasıdır. En erken ve en tanınmış destanlar olan İliada ve Odysseia'nın yaratıcısı olan Homeros, antik dünyanın en büyük epik ozanıdır. Ünlü Troia savaşı dönemini anlatan İliada destanı , Hellen kültürünün çok önemli bir parçasıdır.
(Devam edecektir)