Fas seyahatine çıkmak için otobüsle akşam saatlerinde yola çıktım. Sabah saatlerinde Gebze terminalinde oldum. Kahvaltı yaptım ve lokantanın önünden kalkacak servisi beklerken çay içtim.10.30'daki servise bindim. Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra Sabiha Gökçen Havalimanına vardım.Genel olarak rahat bir yolculuk yapmıştım. Oturacak bir yer bulup,uçak saatini beklemeye başladım.Öğleden sonra arkadaşım Seval hoca geldi. Birkaç saatte onunla sohbet ederek geçirdik . Daha sonra akşam saatlerinde diğer grup arkadaşlarımla buluşup,dış hatlardan yola çıktık.Türkiye saatiyle gece 01.00 sularında Fas'ın Kazablanka şehrine iniş yaptık. Türkiye ile saat farkı 2 saat olunca 11.00 sularında iniş yapmış olduk. 2 saat zaman kazandık.Kazablanka havalimanından bir buçuk iki saat mesafedeki otelimize gelip,yerleştik.
Kazablanka
Sabah otelde aldığımız kahvaltıdan sonra hem para değişimi hem de Medina (Eski Şehir) gezisini yapmak üzere yola çıktık. Para değişimi ve hat değişimi yaptıktan sonra park le Arabia 'nin yanındaki Sacre Caeur Katedralini (Kutsal Kalp Katedrali) dışardan fotoğrafladım. Katedral,Fransız mimar Paol Tournon tarafından tasarlanan ve 1930 yılında Faslı müslüman ve Art Deco etkileriyle Neo-Gotik tarzda inşa edilen bir mimari şaheserdir.Öndeki iki kulesi minareleri ve katedralin üst kısmındaki küçük pencereler cami pencerelerini andırıyor. İnşaat çalışması nedeniyle içerden fotoğraf çekemedim .Katedral,heybetli ve beyaz . Daha sonra Katedralin hemen yanındaki De la lıgue Arabe parkına geldik.Parkta, Faslılar'ın kimi köpeğini gezdiriyor, kimi koşuyor, kimi de yürüyüş yapıyordu. Bizi turizm polisi de takip ediyordu. Uzun palmiye ağaçlarının arasında upuzun mavi çinilerle bezenmiş su yolu uzanıyordu.Hemen bitişiğinde katedral, palmiye ağaçlarının arasında beyaz bir inci tanesi gibi görünüyordu.
Notre Dame de Lourdes kilisesine doğru yola çıktık. Dışardan oldukça mütevazı duran kilisenin içersinde çok ihtişamlı vitray pencereleri var.Kilisenin bahçesinde ibadet edilen küçük bir mağarası var. Kilisenin hemen dışında sıra halinde dizilmiş kilisenin müritleri yiyecek, içecek vb.şeyler satıyorlar.
Daha sonra dar ve upuzun sokaklar arasında uzanan beyaz, 2'şer 3'er katlı binalar arasından geçerek Kazablanka yazan meydana geldik. Şehrin kalbi Square of Mohammed V denilen meydanda kuşlar cıvıldıyor, halk çocuklarını gezdiriyor. Sokak satıcıları turistlere bir şeyler satmaya çalışıyor. Burada yöresel giysileri giyen sucularla fotoğraf çektirdik. Yerel giysilerin eşya, kilim, deri ürünlerinin, satıldığı ortasında bir caminin bulunduğu çarşıya geldik. Rehberimiz ve turizm polisi hırsızlık olaylarına karşı bizi uyardı. Sanırım Fas'ta turistlere karşı işlenen suçlar çoğunlukta. Bu nedenle hükümet yetkilileri de sıkı tedbirler alıyor.Gerçi bizler,gezimiz boyunca hiç bir olumsuzlukla karşılaşmadık.
Kentin daracık ara sokaklarından geçerek Bim'e geldik, su aldık. Beyaz binaların üzerine kırmızı,sarı,siyah renklerle çeşitli yazılar ve resimler yazılmıştı. Binaların önüne gerilen iplerle bir kadın çamaşır asıyordu. Ara sokaklarda ağaç çok olmamasına rağmen saksılarda bitkiler ve sarmaşıklar binalardan aşağı sarkıyordu. Yolda el arabasıyla satıcılar hurma, şeker kamışı satıyordu. Tarihi rengarenk bina kapıları göz kamaştırıcıydı. Daracık ara sokaklardaki evlerde çocuklar oyun oynuyor, köpekler uyukluyordu.Yolun karşısında bir park göze çarpıyordu. Parkı geçip, Rick's Cafe'nin önüne geldik.Ordan Kazablanka AVM'sine geldik. AVM'de Atlas Okyanusu manzaralı cafelerde bir şeyler yiyip, içtikten sonra Atlas okyanusu kıyısında fotoğraflar çekip, yürüyüş yaptık.
Daha sonra Fas'ın okyanus kıyısında inşa edilen Moroc ve Endülüs mimarisinin ozelliklerini taşıyan II. Hasan Cami'sine geldik.,25.000 iç alan kapasitesi 80.000 dış alan kapasitesi ile Kazablanka'nın en ucuna ve nispeten deniz doldurularak yapılmış muhteşem bir eser. Minaresi 210 m yüksekliğinde olan cami 1980-1993 yılları arasında halktan alınan vergilerle yapılmış. Okyanus manzaralı fotoğrafını çekmek için caminin öbür ucuna gitmem gerekti. Caminin içi de dışı da muhteşemdi. Özellikle alt katındaki şadırvanlar caminin içerisindeki camlardan gözüküyor. Söylendiğine gore Fas kralı 2. Hasan rüyasında gördüğü için camiyi yaptırmış.
Buradan Atlas Okyanusu kıyısına yürüyüş için geldik. Top oynayan çocuklar, ata, deveye binmiş çocuklar ; bizim de binmemiz için ısrar ediyor.Ocak ayı olduğu için yüzmeye cesaret edemedik. Okyanusun kıyısında grup arkadaşlarımızla ve rehberimiz Ahmet Bey ile beraber nane çayı içme molası verdik. Acıkınca,Bogard ve Bergman'in Kazablanka filminin çekildiği Rick's Cafe'ye geldik. Filmin çekildiği mekanı fotoğrafladım.1942 yılında çekilen filmin konusu II.Dünya Savaşı'nın ilk zamanlarında Çek direniş örgütünün lideri Viktor Lazlow, Alman toplama kampından kaçarak Casablanca'ya gelir. Amacı Lizbon'a oradan da ABD'ye iltica etmektir.Fakat bütün umutları , şans eseri tanıştığı Casablanca'nın en meşhur gece kulübünün sahibi Rick'e bağlanmıştır. Rick, kaçış için gerekli pasaportlara sahip tek kişidir.Öte yandan Rick'in Viktor'un yakalanması ya da ölmesi için önemli bir nedeni vardır. Viktor'un karısı Lisa, Rick'in bir zamanlar kendisini terk ettiğine inandığı ve kalbinin derinliklerine gömdüğü büyük aşkıdır.Casablanca filmi, çocukluğumda izlediğim ve unutamadığım güzel bir filmdi. 1943 yılında En İyi Film, En İyi yönetmen ve En Iyi senaryo dallarında Oscar aldı. Ayrıca,ABD film Enstitüsu tarafından 2002 yılında tüm zamanların en iyi filmi seçildi.Bence o tarihi havayı solumak bile yeterdi .
Ben kalamarlı makarna yedim. Okyanus tadı vardı. Aroması cok yoğundu. Hepsini yiyemedim.Tereyağı ve ekmek güzeldi.Akşam saatlerinde de tekrar Hasan 2 Camiine gelip, fotoğraf çektik.
Devam edecek