Gezimize İzmir Foça ile başlıyoruz. Masmavi denizi, taş evlerini süsleyen begonvilleri ve rengarenk çiçekleri, şarkılar söyleyen martıları, denize açılan dar sokakları, yel değirmenleri ve sıcacık insanları ile görülmeye değer bir yerdir Foça.
Foça’ya geldiğimizde yeşil ve mavinin göz kamaştırıcı birlikteliği yol boyunca eşlik eder. Eski Foça’dan Yeni Foça’ya doğru ilerlerken göreceğimiz Mersinaki Koyları bölgenin en güzel plajlarıdır. Foça'nın merkezinde Reha Midilli, ve Aşıklar Caddesinin buluştuğu koya ise Küçük Deniz adı verilir. Burada lokantalar, dükkanlar, barlar ve balık hali yol boyu dizilmiştir.
Yöreye özgü , yörenin gerçek egemen mirası kabul edeceğimiz taş evler görülmeye değer. Kare planlı ; münferit taş yapılar, Basit sıra evler, bitişik nizamlı tek tip evler olarak üç kısma ayrılıyor.
Kare planlı tek yapılar,yüksekliklerinin genelde eşit en ve boyuna göre fazla oluşu ile kule ev diye anılırlar.1,5 veya 2,5 katlıdırlar. Demir giriş kapısı en alttaki depolama veya hayvan bağlamaya yarayan yarım kata açılır.Yandan bir merdivenle bu katın üzerindeki ana yaşam katına çıkılır. Merkezi ocaklı ve tek veya iki adet demir parmaklık ve kepenkli küçük pencere , bu mekanın dışarıyla ilgisini sağlar.Çatı 4 meyillidir. Bu katta biri tam ön kapı üzerine diğeri arka cephenin bir köşesinde 15-18 cm çapında iki küçük çıkma vardır. Bunların evin korsanlar veya hırsızlarca zorlandığı zamanlarda savunma amacıyla kullanıldığı söylenir.
Basit sıra evler , hem eski , hem de yeni Foça'da Rum Mahallesi'nde çoktur.Yeni Foça Papaz mahallesi yapıları özellikle ilginçtir. Yapı ana kapılarının söve taşı payandaları, ve bu kapıların büyüklükleri pencere üstü çıkıntılarının , farklılaşması dışında, tip aynıdır. Ön bahçe yoktur.Ev doğrudan 2-2.5 metrelik sokağa açılır.
Tek ev tipleri aynı nizam sıvasız yığma taş yapılardır. Genelde 2 tam katlı olurlar. Bahçeleri arkada veya yanda olabilir.19.yy ve 20. yy başlarında yapılmıştır.
Daha önce Cenevizlilerin elinde olan Foça, 1455 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. O yıllarda yıpranmış olan kent duvarları tekrar onarılarak güçlendirilmiştir. Beş Kapılar yarımadayı çevreleyen Osmanlı ve Ceneviz sur sisteminin bir parçası olup yarımadanın batısında yer alır. Deniz yönüne bakan beş kapısı vardır. Bu nedenle" Beş Kapılar"olarak anılmaktadır. Yapıldığı yıllarda küçük kayıkların karaya çekildiği, tamir edildiği kayıkhane olarak kullanılmıştır. At nalı şeklinde antik dönem tiyatrolarına benzeyen bir plana sahiptir. En üstte Horasan harcı ve küçük boyutlu yuvarlak taşlarla yapılan Osmanlı dönemi onarımıdır. Yarımadanın ucunda "Beş Kapılar"diye anılan kayıkhanenin orta kapısının üzerinde bulunan yazıtta, 1538-1539 yıllarında yapıldığı yazıyor. Beş Kapılar kulesinde , ortadaki kapının üzerinde yer alan yazıtta ise şöyle denilmektedir:"Bu mübarek yapı Sultan Selim Şah oğlu, en büyük sultan, Arap ve Acem Meliklerinin efendisi, Sultan oğlu Sultan Süleyman Şah'ın hükümdarlığı zamanında, Sultan Süleyman Şah'ın oğlu Sultan Mustafa'nın silahdar ağası(Allah'ın )zayıf kulu İskender eliyle yapıldı. Sene 945 M.S.1538-1539
Günümüzde yapı,sosyal ve kültürel faaliyetlerin sürdürüldüğü bir alan olarak kullanılmaktadır.
Ataol Behramoğlu Beş Kapılar şiirinde:
Foça'nın bekçisi Beş Kapılar
Önünden Zümrüt bir derya akıyor.
Gözünü dört açmak yetmemiş ona,
Denize beş gözle bakıyor.
Beş Kapıların hemen önünde denizin kıyısında bir Kybele Gemisi maketi göze çarpıyor.Herodot ," Phokaialıların uzun mesafeli deniz yolculuklarını gerçekleştiren ilk Helenler olduklarını, bu yolculukları yuvarlak ticari gemilerle değil, 500 insan taşıma kapasitesine sahip 50 kürekli tekneleri ile yaptıklarını yazmıştı.
Pentekonter olarak adlandırılan bu tekneler hem ticaret hem de savaş gemisi olarak kullanılmaktaydı.Burunlarındaki mahmuz , savaşta bir silah görevi yapıyordu.Elli kürekçi , yirmi beşerli iki sıra halinde geminin sağında ve solunda oturmaktaydı. Rüzgar uygun olduğunda gemiyi yürütebilecek bir de ana yelkeni mevcuttu.
Günümüzde yapılan hesaplamalara göre pentekonterler 28 ila 33 m uzunluğunda, 4 m genişliğinde olup, saatte 9 deniz mili (18 km/s) sürate erişilebilmektedir.
Foça'nın surlarında dört adet kule göze çarpar.Tanrıça Kybele'ye ait Liman Kutsal Alanının yanındaki üçgen prizma biçimindeki kulenin , Cenevizlilere ait olduğu saptanmıştır. Diğer üç kule ise Osmanlı Döneminde yapılmıştır.
Surlar Arkaik,Roma, Ceneviz ve Osmanlı dönemleri olarak dört ayrı evre gösterir. Bu evrelerin en alt ve en eski olanı ilk yapım evresi olup, Arkaik Döneme tarihlenir. Tüf taşından dikdörtgen bloklarla yapılmıştır. Duvarın Athena Tapınağı'nın kuzeyinde kalan kısmı, aynı zamanda Athena Tapınağı'nın kuzey podyum duvarı görevi görmektedir. Bu surların ilk olarak M.Ö.590 yılı civarında yapılmış olduğunu göz önünde tutarak , yaklaşık 2600 yıllık olduğu söylenebilir. Doğal olarak bu dönemde bir çok defa onarım görmüştür.Cenevizliler ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından gerçekleştirilen yeniden yapım niteliğindeki iki büyük onarım dışında, birçok daha küçük boyutlu onarımlar da yapılmıştır.