Herkesin hayatında örnek aldığı insanlar vardır; aileden okula, üniversiteden iş hayatımıza kadar deneyimlerinden, davranışlarından, yaşam tarzlarından yararlandığımız birçok insanı hatırlayabiliriz.
Benim de hayatımda örnek aldığım ve yaşam tarzımı şekillendiren birçok insan oldu; ilk örneklerim annem, babam ve ağabeyimdi. Daha sonra üniversite yıllarımda ve doktora çalışmalarımda bazı hocalarım benim bir insan ve uzman olarak şekillenmemde önemli rol oynadılar. İş hayatımda bu çember biraz da genişledi.
Sözlü tavsiyenin değil, kişisel örneğin bir çocuğun, gencin yetiştirilmesi üzerinde derin bir etkisi olduğu doğrudur. "Çocuklarınızı değil, kendinizi eğitin" gibi popüler bir ifade bu fikri doğrular. Çoğu durumda, toplumdaki tanınan ve sayğı kazanan kişilerin yaşam pozisyonları, karakterleri ve davranışları, tüm bir neslin gelişiminde büyük rol oynamakla yanı sıra gelecek nesiller için de örnek oluyor. Örneğin, Azerbaycan Milli Kahramanı Mübariz İbrahimov reşadeti ile gençlerimiz arasında vatan sevgisinin daha da yükselmesine neden oldu. Veya General Polad Haşimov'un şehitliği mücadelenin simgesi haline geldi ve Azerbaycan halkını işgalcilere karşı bir yumruk gibi birleştirdi.
Bahsetmek istediğim örnek kişiler, yaratıcılıkları ile Azerbaycan kültür tarihinde değerli bir yer tutmaktadır. Her ikisi de kendi alanlarında seçkin idiler: biri Halk Sanatçısı, diğeri Halk Şairi ünvanını taşıyordu. Lisedeyken her ikisine de hayrandım: Hasanağa Salayev'in filmlerdeki ve oyunlardaki performansları, Bahtiyar Vahabzade'nin şiirleri, iç dünyamın, o zamanlar hala anlamadığım romantik, bazen çılgın ve isyankar duygularını ifade ediyordu.
Ben, H.Salayev'in tüm filmlerini izledim, ama çok az tiyatro oyununu görebildim. Bu makaledeki amacım yetenekli sanatçının yaratıcılığını incelemek olmasa da, onun Samet Vurgun'un "Vagif" oyununda yarattığı Gajar Şah imajından bahsetmeliyim. H.Salayev'in büyük bir ustalıkla yarattığı bu görüntü üzerimde o kadar güçlü bir etki bıraktı ki, daha sonra başka aktörler, hatta çok mükemmel bir Usta Fuat Poladov tarafından oynanan imaj bile o görüntünün yerine geçemedi. Ve öğrenciyken okuduğum tarih kitaplarında (şimdi bile!), Ağa Muhammed Şah Gajar ismi H. Salayev'in icra ettiği imajda hayat buldu, oysa o imajın görünüşü ile tarihi şahsiyet arasında hiçbir benzerlik yoktu.
Bir ananın iki oğlu,
Bir amalın iki qolu.
O da ulu, bu da ulu
Azərbaycan-Türkiyə, yazan Bahtiyar Vahabzade'yi okuyuculara tanıtmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Anlatmak istediğim hikaye bu iki tanınmış yaratıcı insanın hayatlarıyla ilgilidir; daha doğrusu Hasanağa Salayev'in herkese örnek olabilecek davranışı, verdiği insanlık dersi hakkındadır. Bu hikayeyi bir zamanlar bizzat B.Vahabzade anlatmıştır.
Hikaye geçen yüzyılın 60'larında gerçekleşmiştir. 1958'de Bahtiyar Vahabzade "Gülüstan" şiirini yazmıştı. Şiir, iki kısma ayrılan Azerbaycan'ın tarihi trajedisini, Rus ve Fars imparatorluklarının baskısı altında inleyen Azerbaycan halkının özgürlük ve bağımsızlık için verdiği haklı mücadeleyi anlatıyordu. Tabii ki, böyle konuda bir şiir Bakü'de yayınlanamazdı. Şair, şiirini memleketi Şeki'de, bölge gazetesinde yayınlar. Ancak bu meseleyi çabucak öğrenen merkezin reaksiyonu çok gecikmiyor; Gazete çalışanları cezalandırılıyor ve Bahtiyar Vahabzade milliyetçilik suçlamasıyla çalıştığı Üniversiteden uzaklaştırılıyor ve ev hapsine alınıyor. Manevi darbenin yanı sıra şairin ailesi maddi zorluklarla karşı karşıyadır. Aile, okula giden çocuklarını bile normal gıda ile sağlayamıyordu. O günlerde beklenmedik bir olay meydana gelir. Haftada bir gün şairin kapısının önüne gıda dolu bir sepet konur. Bu durum birçok kez tekrarlanır. Vahabzade bu kibar adamın kimliğiyle ilgilenir ve bir dahaki sefere kapının önüne gıda dolu sepeti koyan genci yakalar, ama çocuk hiçbir bilgi vermeden kaçar. Böylece sepeti kimin gönderdiği sorusu yanıtsız kalar. Ama sepet konmaya devam ediyor.
Bir süre sonra durum yumuşadı ve B.Vahabzade eski işine döndü. Artık kapı önüne sepet koymaya da gerek yoktu. Ancak şair hep zor zamanlarda kendisine destek olan, gizemli velinimeti bulmak için ipuçları arıyor.
Bu olayın üzerinden çok uzun zaman geçmişti. Drama Tiyatrosu'nda Vahabzade'nin eserlerinden birinin performansı hazırlanıyordu. Provalar sırasında şair hikayeyi oyunculara anlatır ve kendisine iyilik yapan kişini bulamadığına çok üzüldüğünü söylüyor. Tiyatronun tanınmış oyuncusu olan Kamal Hudaverdiyev (sonralar Halk Sanatçısı ünvanı almıştır), bu asıl adamın, kariyerinin en parlak döneminde felç geçiren ve bu nedenle tiyatroyu bırakan Halk Sanatçısı Hasanağa Salayev olduğunu söylüyor. O sırada Salayev ağır yatalak hastasıydı. Bahtiyar Vahabzade çok etkilenir ve ertesi gün oyuncunun evine gider. Salayev şairin gelişinden çok etkilenir. Hayli sohbet ederler. Vahabzade veda ederken, oyuncuya yardım için bir zarf içinde önemli miktarda para verir. Salayev parayı kabul etmek istemese de şair ısrar eder.
Bu olaydan kısa bir süre sonra Hasanağa Salayev 59 yaşında yaşama veda ediyor. Oyuncunun ölümünden birkaç gün sonra onun eşi Bahtiyar Vahabzade'yi arayıp evine davet edir. Oyuncunun karısı, içinde para bulunan zarfı şaire geri verir ve bunun Hasanağa'nın vasiyeti olduğunu söyler. Vahabzade ne kadar ısrar ederse etsin, oyuncunun hastalığı nedeniyle zor durumda kalan aile parayı kabul etmiyor...
Sanırım okuyucularımız bunun çok öğretici bir hikaye olduğu konusunda benimle hemfikir olacaklardır. Böyle bir adımı ancak şahsiyeti de sanatı gibi büyük insanlar atabilir. Ve bu bütünlüklerinden dolayı başkalarına örnek olabilirler; tıpkı Azerbaycan kültürünün usta isimleri Hasanağa Salayev ve Bahtiyar Vahabzade gibi... Her ikisini de minnet ve özlemle anıyorum.