• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • GÜNDEM
  • KAMU
  • SENDİKA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • HUKUK
  • TÜRK DÜNYASI
  • EĞİTİM MEMURLAR
  • Ara
SON DAKİKA:
01:36
Konya'da sağlık skandalı: Hastasından ameliyat parası isteyen doktora gözaltı!
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
  1. Köşe Yazarları
  2. Misafir Yazılar
  3. Basiret ve Teenni
Yayınlanma: 30 Haziran 2017 - 01:24

Basiret ve Teenni

30 Haziran 2017 - 01:24
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Basiret ve Teenni
Misafir Yazılar
Misafirin Sözü

 



Bazı atasözleri ve vecizelerimiz, sayfalarca anlatılacak bir konuyu bir cümlede ifade eder. “Acele işe şeytan karışır.” bunlardan biridir. Meseleleri etraflıca düşündükten sonra karar verip uygulamak hakkında söylenen bu sözün, bir kelimeyle ifadesi de mümkün: Teenni. Kelimenin sözlük anlamı “yavaş gitme; ilerisini düşünerek acelesiz davranma”dır.

Temkin, teenni gibi kelimeler bize, içinde yaşadığımız “hız çağı”nda modası geçmiş gibi görünebilir. Merhum Sabri Ülgener, İktisadî Çözülmenin Ahlâk ve Zihniyet Dünyası adlı eserinde “Ortaçağ zihniyeti”nin ağırlığı ve yavaşlığına örnek gösterirken buna işaret eder; “Tiz reftar olanın pâyine damen dolanır/Erişir menzil-i maksuda aheste giden” şeklinde ifade edilen bu temkin ve teenni temelli zihniyeti eleştirir. Bunda tamamen haksız olduğu söylenemez zira burada ifrata gidilirse meseleleri halının altına süpürmek, idare-i maslahat etmek vb. de mümkündür. Ancak tefrite de düşmemek icap etmez mi? Süratli çözüm üreteceğim derken ilerisini gerisini düşünmeden atılan adımların, telafisi mümkün olmayan hasarlar doğurması hâlinde ne yapacağız? Onun için yöneticilerin bazı hadiselerde gecikmeksizin tavır koymaları kadar teenni ile hareket etmeleri de elzemdir. Tabii bunu sağlayacak özellikler de basiret ve feraset, yani öngörü, anlayış ve seziş yeteneğidir.

Türkiye, özellikle son yıllarda bazı meselelerini çözmeye çalışırken uluslararası sistemin karmaşıklığından kaynaklanan ayrıntıları iyi hesap edememekten dolayı sıkıntılarla karşılaşıyor. Kuzey Irak Kürt yönetimi ile “iyi ilişkiler” kurup kendi “Kürt Meselesi”mizi “demokratik açılım” ve “çözüm süreci” ile halletmeye çalıştık ama sonucu hendek savaşları oldu. Suriye’de ön alıp etkili olmaya karar verdik ama pek çok muhalifin de ikaz ettiği gibi sonuç, uzun süren ve daha ne zaman biteceği belirsiz bir Suriye iç savaşı ve onun içinden de PKK’nın Suriye uzantısının hâkimiyet bölgesinde bir devletçik projesi oldu. İçeride, askerî-bürokratik vesayeti kaldırma perdesi altında yürütülen bir kampanya sonrasında yargı, emniyet, idare ve ordunun bugün FETÖ olarak tescillenen yapının hâkimiyetine girmesi ve akabinde yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin yol açtığı ağır siyasi, sosyal ve psikolojik tahribat yaşandı. Doğrusu bu kadar yıpratıcı ve yorucu darbeler, saldırılar ve düşmanlıklar karşısında hâlâ direncimiz varsa bunun en önemli sebebi, bütün bu tahribata rağmen sahip olduğumuz devlet geleneğimiz ve milletimizin genlerinde bulunan millet ve devlet olma şuurudur.

Bu konuların ve etrafımızdaki gelişmelerin 1990’lara ve öncesine uzanan hangi büyük plan çerçevesinde başımıza dert açtığını, küresel egemenlik mücadelesinin boyutlarını, Müslümanlar ve Türkler olarak bizim hatalarımız ve sorumluluğumuzun ne olduğunu geçtiğimiz yıllarda çok yazdık ve konuştuk. Ancak yapılması gerekenler konusunda en önemli nokta, belirli bir stratejiye göre hareket edilmesidir. Yani bir devletin tavırları, insiyaki ve tepkisel olarak değil; meselelerin kısa, orta ve uzun vadeli sonuçlarını, atılacak adımların yol açabileceği karmaşıklıkları enine boyuna ölçüp tartan bir yaklaşımın neticesinde belirlenmelidir. Biz burada, son gelişmelerle bağlantılı olarak teenni ve temkin ile hareket etmemizi âdeta haykıran örnekler üzerinde duracağız. Bunlardan biri Katar meselesi öteki de süregelen FETÖ yargılamaları ve kamudan ihraçlar konusudur.

İlk konu, bir müddettir mahiyetini anladığımız ve artık eski hatalarımızın farkına vardığımız, medeniyet coğrafyamızın tanzimine dönük küresel projeyle bağlantılı. Bize “yeni Osmanlı” havucunu gösteren üst aklın esas hedefinin, bölgede ikinci İsrail’in kurulması olduğu daha 1990’ların başında açıklanan haritalarda görülüyordu. Tabii arada iki ileri bir geri misali bizim gönlümüzü hoş eden açıklamalar, verilen garantiler de oldu. Ama ana hedeften sapılmadı. Nitekim en büyük müttefikimiz(!), Rakka operasyonunu Türk Devleti’nin terörist gördüğü ve bekasına tehdit saydığı PYD/YPG/SDG ile yapmakta beis görmedi. Cumhurbaşkanı’nın ziyareti de bu kararı değiştirmedi. ABD açıkça bizim terörist dediklerimize ağır saldırı ve savunma silahları veriyor(Bunların geri alınacağına dair yazılı taahhütlerin akıbeti PYD güçlerinin Menbiç’ten çekileceği hakkındaki söze benzeyecek). Hükûmetin Ortadoğu’da en önemli müttefiki olan Katar’a karşı Suudi Arabistan önderliğinde başlatılan tecrit kampanyası, ABD’nin tartışmalı Başkanı Trump’ın seyahatinden sonra geldi. Biz, Ortadoğu’da sözde bahar olarak adlandırılan vekâlet savaşlarının, “Müslümanların kanları ve kaynakları” üzerinden yürütüldüğünü telaffuz ediyoruz. Nitekim Trump da son derecede kârlı silah satışı anlaşmaları yaparak kaynaklar üzerinden tahsilatını yaptı.

Bu noktada şunu belirtmeliyiz ki, Libya, Mısır ve Suriye politikalarımızdan ders almamız ve bu derslerin gereğini yapmamız gerekiyor. Katar krizinde,  Katar’ın gerek yaptığı yatırımlar gerekse dostluğu bizim bu meselede müdahil olmamızı gerekli kılıyordu. Bu hareketin bizatihi Türkiye’ye yönelik olduğu da açıktır. Bununla birlikte diplomatik yaklaşım, ileride meydana gelebilecekleri de öngörerek yani basiretle uzlaştırıcı ve taraflara eşit mesafede bir dil kullanılmasını, yani Suudileri ve müttefiklerini de ikna edici bir yaklaşımı gerektiriyor. Nitekim bu meselenin esası Müslümanların “kaynakları” idi ve ABD ile Katar arasında yapıldığı söylenen uçak alım satımı anlaşması, işi kısmen tatlıya bağladı. (Son açıklamalara göre Sayın Cumhurbaşkanı, Suudi Kralı ile telefonda görüşmüş ve Almanya’da yapılacak G-20 zirvesinde de görüşülecekmiş.)

Öte yandan, ABD’nin Suriye uçağını düşürmesi ise özellikle IŞİD’in kontrol ettiği bölge üzerindeki paylaşım savaşında belirli bir aşamaya gelindiğini gösteriyor. ABD, Fırat’ın doğusu ve Menbiç’i de kapsayan bölgede PYD Kürdistanı’nı kurmaya azimli; Rusya ise doğrudan PYD’ye karşı çıkmıyor ama rejimin kontrol ettiği alanın daralmasına da karşı görünüyor. Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeye yönelik IŞİD ve YPG saldırıları ile birlikte düşünüldüğünde, ileride Türkiye’nin bu bölgeden çıkarılmasına yönelik hamleler gelebileceği ve böylece PKK koridorunun tamamlanabileceği ihtimal dâhilinde. Dolayısıyla Barzani’nin referandum kararı ve Suriye’deki gelişmeler, önümüzdeki aylarda sürecin çok daha tehlikeli bir dönemece girebileceğinin işaretleridir. Türk Devleti, bu konularda basiretli davranmak ve kararlı bir tavır sergilemek zorunda. Hangi saiklerle olursa olsun Kuzey Irak yönetiminin referandumunun ve hele Kerkük’ün bu oylamaya dâhil edilmesinin kesinlikle tanınmayacağının ilan edilmesi şarttır. Yine aynı şekilde, sözde müttefiklere de Suriye’de çeşitli adlarla faaliyet gösteren PKK unsurlarının (PYD/YPD/SDG) Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik kurmalarına asla müsaade edilemeyeceği, Süleymanşah Türbesi’nin asli yerinin hukuken Türk toprağı olduğu, buranın ve Türkiye’den oraya uzanan yolun hiçbir terörist unsurun kontrolünde bırakılmasının söz konusu olamayacağı, açık ve kesin bir şekilde bildirilmeli ve gereği yapılmalıdır. Coğrafyamızı paramparça etmeye azimli küresel egemenlere karşı net bir duruş sergilemezsek kendi ülkemizde de aynı akıbete duçar olacağımız galip ihtimaldir. PYD’ye alenen gönderilen silahlar ikinci bir çuval hadisesidir, yutmamalıyız. Türk devleti, bin yıldır var olduğu bu vatan için ödenecek başka bedeller varsa ona da hazır olduğunu herkese ilan etmelidir.

 

***

15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde, FETÖ üyesi veya FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları gerekçesiyle kamudan ihraç edilen kişilerle ilgili durum da bu hususta çarpıcı bir örnektir (Tutuklama ve yargılamalar ayrı bir konu olduğundan burada sadece açığa alma ve ihraçlar üzerinde duracağım.) Burada da işlemlerin hukuk devleti normlarına uygun bir çerçevede yapıldığını kimse iddia edecek durumda değil. Yaşanan darbe girişiminin mahiyeti ve sonuçları dikkate alındığında, ilk günlerde verilen tepkilerin olağan olduğu açıktır. Elbette ki devletin temellerine dinamit koyan bir girişimin faillerine başka türlü muamele edilemezdi. Burada yalnızca komutanlarının emriyle olaylara karışan erler konusunda daha baştan dikkatli bir tavır alınabilirdi ama fiilen darbeye iştirak eden rütbeli şahısların devlet kadrolarından ihracı ve tasfiyeleri normalin ötesinde zaruri idi.

Ne var ki, fiilen darbe teşebbüsüne katılmamış, FETÖ denilen yapının teşkilatlanmasında yer almamış, ilişkileri bir bankaya para yatırmak, dershane veya okullarda öğrenci veya öğretmen olarak bulunmak, yurtlarda kalmakla sınırlı olan, yapının sempatizanı düzeyindeki kişiler hakkında verilen ihraç kararlarının, aynı derecede olağan, zaruri ve haklı olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Yine, FETÖ ile alakası olmayan, milliyetçi camiaya mensup çok sayıda kişinin, gerek üniversitelerde gerekse diğer kamu kuruluşlarında şahsî çıkarlar veya kurum içi çekişmelerin neticesinde, salt ihbarlara dayalı olarak açığa alındıkları ve ihraç edildikleri de bilinmektedir. Bu noktada, söz konusu yapıyla bu şekildeki bağlantı veya ilişkilerin hangi tarihten itibaren suç olduğu konusu da hukuken son derecede tartışmalıdır. Burada en doğru yaklaşım, ne zaman ve nerede olursa olsun kanunlara aykırı eylemleri olanlar yani darbe teşebbüsüne fiilen katılan ve yardım edenler, sınavlarda soru çalan ve çalıntı sorularla memuriyet kazananlar, başkalarına kurulan kumpaslarda rol alanlar vb. hakkında gerekli soruşturma ve yargılamaların yapılmasıdır.

Son dönemde gerek yargılamalar gerekse CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet yürüyüşü” vesilesiyle bu konular yoğun olarak tartışılıyor. Biz, daha önce de müteaddit defalar açıkladığımız gibi, içindeki malzemenin kimlere gittiğinden bağımsız olarak “MİT Tırları Operasyonu”nun ihanet olduğunu, bununla ilgili haberler ve açıklamalarda Türkiye’yi savaş suçlusu durumuna düşürebilecek ifadelerin masumiyetten kaynaklanmadığını düşünüyoruz. Başta sözde büyük müttefik olmak üzere, coğrafyamızdaki terör örgütlerini, ağır silahlar dâhil, silahlandıranları görmeyip sınırımızda soydaş ve akrabalarımızın yaşadığı bir ülkeye yönelik politikamızı-yapılan hatalar hariç- eleştirenleri de kesinlikle tasvip edemeyiz. Buradaki duruşumuz açıktır. Bununla birlikte, adaletin layıkı veçhile tecellisi de hepimizin özen göstermesi gereken bir husustur. Mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi de suçluların hak ettiği cezaya çarptırılması da adaletin gereğidir. Bu noktada rehberimiz, hukuk devleti ilkeleri olmak zorundadır. İdari açıdan ise devleti yönetenlerin özellikle yönetim makamlarına ve önemli görevlere atamalarda FETÖ tecrübesinden gereken dersleri çıkarmaları hayati önem taşır. Onun içindir ki, aynı zamanda Kur’an’ın da emri olan iki evrensel yönetim ilkesini sözde değil, özde benimsemek ve uygulamak zorundayız: Adalet ve liyakati yani emaneti ehline vermek.

Hamiş: Ülkemiz ve İslam dünyası, yine terör ve savaşların gölgesinde bir bayramı idrak edecek. Geçmişimiz bizim için bir ilham kaynağı olduğu kadar bir ibret kaynağıdır da. Yaşadıklarımızı doğru değerlendirip gerekli dersleri çıkararak barış ve huzur içinde nice bayramlara erişmeyi ümit ediyor; Türk milletinin, Türk dünyasının ve bilumum İslam âleminin bayramını kutluyorum.

Prof:Dr. Mehmet ÖZ

Türk Ocakları Genel Başkanı

Yazarın Diğer Yazıları

  • Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor - 23 Haziran 2025
  • Ali Yalçın'ın Niyetini Arkadaşı İfşa Etti! - 17 Haziran 2025
  • Bakan arabasının kapısını açan adamın kapısını açan adamlar... - 25 Nisan 2025
  • Sadece Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan değil, Kırgızistan ve Tacikistan da KKTC'yi sattı! - 14 Nisan 2025
  • Alparslan Türkeş: Vatana, millete ve bir ülküye adanmış bir ömür - 05 Nisan 2025
  • Suriye'deki Gelişmeler Ne Anlama Geliyor? - 25 Mart 2025
  • Öcalan'ın Çağrısını Doğru Değerlendirmeliyiz - 06 Mart 2025
  • FETÖ ruhu hortladı - 22 Ocak 2025
  • Suriye Tarihi Bir Dönüşümle Yüz Yüze - 31 Aralık 2024
  • Engelleri Engellemek Mümkün - 03 Aralık 2024
  • Suriye'de Oldu Bittilere Asla Müsamaha Gösterilmeyecektir - 03 Aralık 2024
  • Unutmadık Devlet Ağa Unutmadık! - 17 Kasım 2024
  • Ziya Gökap'in Tutuklanıp Gönderildiği Malta'dan Kızına Yazdığı Mektup - 26 Ekim 2024
  • Lozan'da kazandık mı, kaybettik mi? - 26 Temmuz 2024
  • Keşke bu yazıdakiler yalan olsa - 05 Haziran 2024
  • Son Çivi - 02 Haziran 2024
  • 1 Mayıs 1977'de Taksim'de yaşananların sorumlusu kimlerdir? - 25 Mayıs 2024
  • Diplomalı işsizler - 19 Mayıs 2024
  • O MHP'li cinayete nasıl yardım etti? - 08 Mayıs 2024
  • Ali Yalçın istifa - 03 Nisan 2024
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 11
ilan.gov.tr
Gazete arşivi için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
Köşe Yazarları
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Kadriye Demirel (AES Antalya il Temsilcisi , Eğitim koçu)
Toplu Sözleşme Sosyal Medya Anketi
Aziz Dolu Atabey
Aziz Dolu Atabey
Türkler bin boydur biri de Moğol'dur
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Yaşar YENİÇERİOĞLU UAEF Başk
Türkoloji ve Dil-2
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Remzi ÖZMEN TES İst 8 Nolu Şb. Bşk, Kamu-Sen İst eski Bşk
Güç Zalimin Olunca
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Reyhan Yıldız Eğitimci Yazar
Sessiz Sadakat Vefa
Yusuf İPEKLİ
Yusuf İPEKLİ
Araç muayenesi
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Cahit Akdoğan Giresun Valiliği Esk.Halkla İliş. Md
Diyanetten Alkışlanacak Cuma Hutbesi
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Mehmet ARSLAN Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı
Birliğimize Kast Edenlere Verilen Değeri, Anlamak Mümkün Değil
Avrupa Turundan Fransa Paris
Canan ÖZDEMİR Uzman Sosyolog
Avrupa Turundan Fransa Paris
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Misafir Yazılar
Haydut Devlet İsrail Bölgede Barışı Ve İstikrarı Engelliyor
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Orhan KILIÇOĞLU
Ankara, Adam Gibi Dinle!
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Av.Faruk Ülker Ümraniye Türk Ocağı Eski Bşk
Siyonizm Nedir Ve Siyonizmin Tarihçesi
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Ali Kemal Gül
Siyasi Bir Durum Değerlendirmesi
Büyük Orta Doğu Yangını
Türk Ocakları'ndan
Büyük Orta Doğu Yangını
Kerbela Çeşmesi
Şerife Güven
Kerbela Çeşmesi
Bayramın Kutlu Olsun
Köksal Cengiz
Bayramın Kutlu Olsun
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Şevket Sezer
Trabzon'umuzu-Rum ve Pontus diye bilenlere!..
Çok Okunan Haberler
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen Zamların Emekli Maaşına Yansıması İçin İmza Kampanyası Başlatıldı
Yazarımız Tarafından Uzman Ve Başöğretmenlik Tazminatı İle Seyyanen...
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
HSK kararıyla 24 ilde başsavcı değişikliği
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
LGS sorularını sızdıran dönerci çıktı: Bakan 'yakaladık' dedi
Ana Sayfa
GÜNDEM
KAMU
SENDİKA
DÜNYA
EKONOMİ
SİYASET
HUKUK
TÜRK DÜNYASI
EĞİTİM
MEMURLAR
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Gazete Manşetleri
  • EKONOMİ
  • HUKUK
  • KAMU
  • MEMURLAR
  • SENDİKA
  • TÜRK DÜNYASI
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Gazete Manşetleri
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim