28 Şubatçı Paşalar tongaya getirilip ABD tarafından kullanılırken, Sol görüşe mensup siyâsiler ve yazar- çizer takımı ABD'nin çevirdiği kirli dolaplardan habersizce 28 Şubat Sürecine olanca güçleriyle destek verip adeta bayram etmekteydiler.
Bazı günlerin, Sevgililer Günü- Babalar Günü- Anneler Günü ilân edilmesi gibi 28 Şubat’ta ‘’YALAN KONUŞMA GÜNÜ’’ olarak ilân edilmelidir.
BİZ DE BU YALAN KONUŞMA GÜNÜNDE DOĞRULARI KONUŞALIM İSTEDİK.
28 Şubat Sürecini CİA planladı ve AKP iktidar oldu.
Varlığını 28 Şubat’a borçlu olan AKP’nin yanında, sırf iktidara yaranabilme uğruna medyatik bir takım papağanların, 28 Şubat’ın ve 28 Şubatçı Paşaların aleyhlerine konuşmaları tam bir riyakârlık olup milletimizi aldatmaktır!
28 Şubat Dönemi dolaysıyla bir takım besleme papağanlar öylesi büyük yalanlarla milletimizi kandırıyorlar ki söylenen yalanlar insanın kanını donduruyor. 28 Şubat Süreci olmasaydı, 28 Şubat'a sövenlerin hiçbiri bugün o makam koltuklarında oturamayacaklar, bazıları ise yağlı kemik yalamaktan mahrum kalacaklardı.
28 Şubatı anlatan Siyasilerin, TV. ekranlarında ve gazete köşelerinde ahkâm kesenlerin ağızlarından cıvık cıvık yalan akıyor. Gelin 28 Şubat'ı ''YALAN KONUŞMA GÜNÜ'' olarak ilân edin de, nasıl olsa bugün yalan konuşmak serbest diyerek yalan konuşmanın günahından kurtulun!
ÖNCE KISA BİR NOT:
28 Şubatçı Paşalarla, önce İmam- Hatiplilere, Başörtülülere, Kur’an kurslarına ve tarikatlara rol gereği çeşitli baskılar yapılarak bu dört muhafazakâr kitlenin devletle araları açıldıktan sonra, daha önce okuduğu bir şiirden dolayı senaryo gereği mahkûm edilen Erdoğan, bu küskün yığınların kurtarıcı diye sarılacağı bir kahraman haline sokulup piyasaya sürüldü.
Ben, o zamanlar iki çocuğumun okuduğu İmam- Hatip Lisesinde Okul Âile Birliği Başkanıydım. 28 Şubat Paşalarına sık sık mektuplar yazarak, ‘’İmam- Hatipliler bu vatanın çocukları değiller mi, nedir bu ikinci sınıf insan muamelesi ve bu anlamsız saldırılar?’’ şeklinde sorular soruyor, bazen de uygulamalarını sert bir şekilde tenkit ediyordum… Sonrası ise malûm.
BAHÇELİ FAKTÖRÜ;
Bahçeli ise bir yerlerden gelen istek doğrultusunda 57. Hükümeti yıkarak, BOP projesinin eşbaşkanı olacak olan Edoğan’ın (AKP’nin) tezden iktidara gelmesinin yolunu açtı.
28 ŞUBAT SÜRECİ TEK BAŞINA ELE ALINAMAZ!
GRAHAM FULLER ve PAUL HENZE, 1980’li yıllardan itibaren, “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam’dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı ki FETULLAH GÜLEN’de bu senaryonun önemli ayaklarından biriydi.
Refah Partisi’nden bir ‘’YENİLİKÇİLER HAREKETİ’’ doğmasını isteyen ve bu amaçla 1996 yılında partinin Topkapı’daki İl Merkezinde Abdullah Gül’e tavsiyelerde bulunan kişi, CİA İSTASYON ŞEFİ GRAHAM FULLER’DİR!
Hatta ABD'li uzmanlar 1996 yılında Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını bile söylüyorlardı.
DSP’nin çökertilmesi sırasında Abdullah Gül, ABD’de CFR’nin beyni Morton Abramowitz ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman ile görüşmüştü.
Tayyip Erdoğan’da, daha RP Beyoğlu İlçe Başkanı iken, Morton Abramowitz ile görüşmüş ve ardından CİA’nın önemli şeflerinden Graham Fuller ile temasa geçmişti.
REFAH PARTİSİNİ ERDOĞAN’IN ADAMLARI BİLEREK VE KASTEN KAPATTIRDILAR!
Erbakan Hocanın partisi bizzat Erdoğan- Gül ve diğer arkadaşları tarafından kasten ve bilerek kapattırılmıştır.
YENİLİKÇİLERİN TAKTİKLERİ;
Şayet Erbakan'dan ayrılarak parti kurarsak ömrümüz kısa olur, en iyisi Erbakan'ın partisinin kapatılmasıdır şeklinde düşünerek, Ecevit’in ileri sürmüş olduğu ‘’Parti kapatmayı yasaklayacak olan yasanın’’ çıkmasını oylarıyla ret ettiler. Çünkü kapatılan Refah Partisi’nin mağdurları olarak mazlumları oynayıp muhafazakâr kitleyi aldatacaklardı.
ERDOĞAN, BU DÖNEMDE KİMLERLE GÖRÜŞÜYORDU;
Amerika’nın Adana Konsolosu Elizabeth Shelton,
ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins,
ABD Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens,
Ve CIA görevlisi Kenny Bob ile de görüşüyordu!
Erdoğan’ın AKP’yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001’de İsrâil Büyükelçisi David Sultan ile görüştüğü basına, “Erdoğan’ın yeni oluşacak partinin İsrâil ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği yolunda garanti verdiği” şeklinde yansımıştı.
Abdullah Gül de bir taraftan İngiltere Büyükelçisi Sir David Logan’ı makamında ziyâret ederek parti çalışmaları hakkında bilgi veriyordu!
ABD- CİA şefi Graham Fuller de tam o sıralarda Fâzilet Partisi’ndeki gençlerin baskın çıkacağını ve Yenilikçi Hareket’in ılımlı İslam’a liderlik yapacağını söylüyordu!
Sonunda, Tayyip Erdoğan’ın önündeki bütün yasal engeller sihirli bir dokunuşla kaldırıldı. Erdoğan, gayrimeşru bir ara seçimle TBMM’ye sokularak AKP’nin başına getirildi.
Bu arada AKP’nin parti programı, ABD'den gönderilen ve yerel yönetimlere özerklik vermeyi öngören gizli bir CFR memorandumundan aynen kopyalanıp hazırlanmıştı. Buna göre, Ankara, merkezi otoritenin bir kısmını yerel yönetimlere devredecek. Yâni, yerel yönetimler özerk bir yapıya kavuşacak.
Yâni, AKP, CFR’nin verdiği gizli programla kurulmuştu!
ABD adına Dinesh D’Souza’nın “Biz İslam köktenciliğini dönüştürmeliyiz, Onları liberalleştirmeliyiz” diye başlattığı fikir jimnastiği, Türkiye’yi ’’Truva Atı’’ olarak kullanarak bütün Orta Doğu’yu işgal etme girişimine işte böyle dönüştürüldü. Nitekim Fuller, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye kitap yazarak, Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarma projesini Osmanlıcılık diye gösterecekti.
''ONE MİNUTE'' BİR TİYATRO İDİ
“One minute” tiyatrosu çirkin bir oyundu.
''One minute'' olayı, Erdoğan’ın İslâm dünyasında güvenirliğini sağlamak için İsrâil ile birlikte planlanmış bir oyundur.
İSRÂİLLİ NETENYAHU NE DEMİŞTİ;
Erdoğan içeride güç kaybına uğradı, O’na düşük profilli bir itibar kazandırmamız gerekiyor ki seçimlerde oy kaybı yaşamasın.
Bu tablodan anlaşılıyor ki;
28 Şubat süreci de “One minute” tiyatrosuna benzer şekilde planlandı ve sahneye konuldu.
28 ŞUBAT, CİA TARAFINDAN PLANLANMIŞTIR.
GAYE ABDULLAH GÜL- ERDOĞAN İKİLİSİNİ İKTİDARA TAŞIMAKTI.
VE TAŞIDILAR.
Filmin senaryosu;
28 Şubatçı Paşalarla, önce İmam- Hatiplilere, Başörtülülere, Kur’an kurslarına ve tarikatlara rol gereği çeşitli baskılar yapılarak devletle araları açıldıktan sonra, daha önce okuduğu bir şiirden dolayı senaryo gereği mahkûm edilen Erdoğan, bu küskün yığınların kurtarıcı diye sarılacağı bir kahraman haline sokulup piyasaya sürüldü. Sonrası malûm.
ERBAKAN HOCA ACIMASIZCA ZAVALLI DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ!
Bilindiği üzere 28 Şubatçılar ise Fetullah Gülen'in de katkısıyla Erbakan Hocanın muhafazakâr kesim nezdinde ki otoritesini ve kredisini sarsarak başladılar. Yâni, Erbakan Hocayı ümit olmaktan çıkardılar.
ERBAKAN HOCAYA SALDIRMAKTA Kİ GAYELERİ;
Başkaca bir ümitleri kalmayan muhafazakâr yığınlar, kurtarıcı diye önlerine konulacak olan Erdoğan'a kolay ısınıp ve O’nu var güçleriyle desteklemeleriydi.
28 Şubatçı Paşalara ne yapıldı?
Sadece alınıp salıverildiler. Mahkemeleri devam etse bile, mecburiyetten doğan bir yargılama olsa gerek!
28 Şubat’ın mimarlarından olan ÇEVİK BİR PAŞA, Erdoğan’a danışmanlık yaptı.
Aynı Çevik Bir, ilk İsrâil ziyaretinde AKP li Bakan ALİ BABACAN’A eşlik ve kılavuzluk görevinde bulundu.
Bunlar basında çarşaf çarşaf yazılıp çizildi, hatta kitap haline getirilip Refah Partisi tarafından teşkilâtlara dağıtıldı.
BİR DİĞER ÇOK ÖNEMLİ NOKTA;
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bunları bilmiyorlar mı ki?
Bilmemelerine imkân olmadığına göre;
Yıllardan beri bunlar milletimize neden anlatmazlar?
Bu sorunun cevabı sanırım ''Hımm...!'' şeklinde olacaktır.
Bizim için doğrular önemlidir!
Doğruları inkâr ederek siyâsi bağnazlıkla bir yere varamayız!
NOT;
Buradaki tüm bilgiler, 3. Basımı Ocak 2002 tarihinde ANKA YAYINLARINDA yapılan ‘’YENİLİKÇİ HAREKET’’ isimli kitaptan alınmıştır.
Bu kitabın yazarı olan NASUHİ GÜNGÖR, bu kitabı yazdıktan yıllar sonra, tıpkı, önceleri Erdoğan’a saldırıp sonra makam verilerek susturulan Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş ve Yiğit Bulut gibi susması için Erdoğan Tarafından TRT HABER DÂİRESİ BAŞKANLIĞINA getirilmiş olup, bir müddet sonra ise Aksaray’da danışman yapılmıştır. Şu an ise katıldığı Televizyon proğramlarında AKP’nin ateşli şekilde savunuculuğunu yapmaktadır.
NE HAYRET EDİLECEK ŞEYLER DEĞİL Mİ?