(Kılıçdaroğlu ve Akşener'in dikkatlerine!)
Kadınlarımızı ve âile yapımızı kendi kültürel, milli ve mânevi değerlerimizi esas alan yasalar yaparak koruyalım. Kadın– Erkek ilişkilerini, cinslerin haklarını kendi değerlerimiz üzerine oturan kanunlarla düzenleyelim.
Cenneti Annelerin ayakları altına veren bir dinimiz, kadını Sultan yapan bir töremiz varken, Batı’nın ırz düşmanlarıyla İstanbul Sözleşmesi imzalayarak kadınlara şiddeti önlemek tam bir soytarılıktır!
İHANETİ GÖRMEK İÇİN LÜTFEN OKUYUNUZ!
Yine liderlerine lâf ettim diye birileri kızacaktır.
Çok umurumdaydı sanki, ister kız, istersen de sayfamdan çık.
Senin liderim dediklerinin, senin ve senin gelecekteki torunlarının adına en küçük bir namus endişeleri var mı?
Sakın var deme!
Senin ve gelecekteki torunlarının namusu, iffeti, haysiyet ve şerefinin bunların umurunda olmadığını açıklayan onlarca yazı koyarım önüne, eğer bir nebzecik olsun haya duygun kalmışsa yüzün kızarır!
Sn. Erdoğan ve Bahçeli'den sual edenlere derim ki;
Her ikisinin de günâh defterleri öylesine dolu ki, ne ikaz, ne nasihat, ne başka bir şey onları caydırır, ne de o defterleri temizleyebilir!
Sn. Kılıçdaroğlu, Sn. Akşener okuyun, öğrenin!
İstanbul sözleşmesi fâciadır!
Türk milletinin temeline konan dinamittir!
Bu dinamiti Erdoğan koydu ve sonra oy kaybı kaygısıyla kaldırdı!
Şimdi ise her ikiniz bir olup, ucuz ve sığ bir muhalefetle birkaç kadın oyu alabiliriz diye o dinamiti tekrar toplumun temeline yerleştirmenin gayretindesiniz!
KÖRLERE BİR KERE DAHA ANLATMAK ŞART OLDU!
Bu sözleşmenin en önemli özelliği kadınla ilgili değildir.
Tek özelliği, Türk milletine kadınıyla erkeğiyle Edirne’den Hakkari’ye kadar iğrenç bir toplum modeli dayatıyor olmasıdır.
O toplum modeli bugün Hollanda’da, Belçika’da, Amerika’da geçerli olan toplum modelidir. Yâni erkek ve kadın cinsiyetlerinin ortadan kalktığı, EŞCİNSELLİĞİN normal sayıldığı ve bunun adına da ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET, CİNSEL YÖNETİM ÖZGÜRLÜĞÜ’’ denildiği iğrenç bir hayat şekli.
İstanbul Sözleşmesiyle milletimize ahlâki değerleri olmayan, âile yapısı çürümüş bir toplum modeli dayatılıyor.
İstanbul Sözleşmesine baktığımız zaman etnik-mezhepsel kimlikler görüyoruz.
Sözleşmeyi denetleyenler Türkiye’de normal kadını aramıyor. Onlar, etnik ve inanç ayrılıklarını öne çıkaran kadınları arıyor.
DAYATILAN BU TOPLUMDA NE VAR?
Etnik kimlikler var, mezhepsel kimlikler var, cinsiyet kimlikleri var ancak onlar da bizim anladığımız gibi değil. İstanbul Sözleşmesiyle kadınların ve toplumun daha güvende ve mutlu olacağını söyleyenler sahtekârdırlar, mutlaka karanlık odakların içimizdeki borazanlarıdır. Bu borazanlara kanarak İstanbul Sözleşmesini savunanlar ise aldatılmış, saf, câhil ve zavallı tiplerdir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’YLE EŞCİNSELLİK DAYATILIYOR.
İstanbul Sözleşmesi denen necaset, televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda ballandıra ballandıra öyle bir anlatılıyor ki;
Sanki kadına dayak bu sözleşme ile önlenecekmiş!
Sanki bu sözleşmeyi iptâl edersek Türkiye’de kadına şiddet serbest olacakmış!
İstanbul Sözleşmesiyle sanki sihirli bir değnek!
O sihirli değnek bir dokunuyor ve o dokunuştan sonra, kadına şiddet, dayak, cinayet anında kalkıyor!
2011 yılında AKP Hükumeti bu sözleşmeyi, CHP, MHP, BDP birlikte imzalayıp kabul ettiler.
İstanbul Sözleşmesi 10 yıldır yürürlükte.
Cinayet ve işkencelerde niçin bir azalma yok?
Hani nerede adına İstanbul Sözleşmesi denen o sihirli değnek?
Bu sihirli değnek niye kadınlarımıza en küçük bir huzur getirmedi?
Bir kere bu sözleşmenin kadını dayak tan koruyan hiçbir özelliği yok!
Tam tersine kadını kenara iten, kadını süren, kadını kafese kapatan bir toplum modelini dayatıyor!
Erkek ve kadın cinsiyetlerinin ortadan kalktığı, eşcinselliğin normalleştirildiği çürümüş bir toplum dayatılıyor ve bunun adına da sözleşmede ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET, CİNSEL YÖNETİM ÖZGÜRLÜĞÜ’’ deniyor.
NEREDE EŞCİNSELLİK VARSA ORADA KADIN KAFESTEDİR!
Eşcinselliğin olduğu yerde kadınların kafestedirler!
Nerede kadın kafesteyse orada erkek erkeğe eşcinsel ilişki göreceksiniz.
Eşcinsellikle kadının aşağılanması arasında tarih boyunca bir beraberlik var.
Nerede görüyoruz bunu?
Eski Yunan kölecilik toplumunda, Eski Roma toplumunda, Orta Doğu’nun aşırı baskıcı, feodal toplumlarında. Şimdi de Washington’un temsil ettiği Batı’nın çürümüş emperyalist-kapitalist toplumlarında…
İstanbul Sözleşmesinin maddelerine baktığımız zaman ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET KAVRAMI’’ 15-20 yerde geçiyor. Toplumsal cinsiyeti, 4. maddede açıklarken kadın-erkek cinsiyetinin yanında, yani doğal cinsiyetin yanında tanımlıyor. Zaten tanımlarken de adını TOPLUMSAL CİNSİYET olarak tanımlıyor.
Toplumsal cinsiyet dedikleri, bizim kadın ve erkek diye bildiğimiz cinsiyetin dışındaki cinsiyet târifleridir.
TOPLUMSAL CİNSİYETİ ALFABENİN HARFLERİNDEN ‘’L, G, B, T, İ’’ DİYE TANIMLANIYORLAR.
Lezbiyen, kadın kadına.
Gay, erkek erkeğe.
Biseksüel iki cinsiyetli yani hem eşcinsel hem normal,
Transseksüel yani cinsiyetini değiştirmiş.
Bu toplumsal cinsiyet tanımı, İ, Q diye devam ediyor.
ÜÇ TUZAK SÖZCÜK;
Partnerlik,
Cinsel yönelim,
Toplumsal cinsiyet.
Bu üçünü kabullenmek DEYYUSLUĞUN daniskasıdır!
EŞ ve PARTNER!
İstanbul sözleşmesinde hem EŞ, hem PARTNER tâbiri geçiyor.
Bu da eşcinseller için. İşte bu partnerler eşcinsel. Bunlar toplu olarak evlatlık aldıkları çocuklara tecâvüz ediyorlar. Onların ideoloji ve felsefesine göre bu normal oluyor çünkü eşcinsellik tercih edilen bir hayat. O zaman, o çocuklara da eşcinselliği tercih ettiren bir hayat, denklemler geçerli hale geliyor. Yani bu bir reklam. Kadına şiddeti önleme diye söylendiği için biz de kadına vurgu yapıyoruz ama kadının yanında erkek de gidiyor. Yani, kadının mutlu olmadığı bir toplumda erkek mutlu olabilir mi?”
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, BATI’NIN TÜRKİYE’YE DAYATTIĞI BİR SÖZLEŞMEDİR.
Türk milleti olarak İstanbul Sözleşmesi’nin dayattığı toplum modelini kabul etmemiz mümkün değildir!
Bu sözleşmeyi savunan başta muhalefet partilerinin liderleri, milletvekilleri ve aydın geçinen kavalların tamamının gayesi AKP’ye muhalefet etmektir ve kuru gürültüden ibaret cazgırlıktır.
Bazı aptallar da, İstanbul Sözleşmesini Atatürk üzerinden savunuyorlar!
Sıkıştığınızda Atatürk’ü ileri sürersiniz. Hadiyin ordan utanmaz yüzsüzler.
KILIÇDAROĞLU- AKŞENER VE DİĞERLERİ!
Madem bu kadar hassassınız, o zaman Tayyip Erdoğan’a aşağıdaki konularda niçin muhalefet etmediniz?
‘’Ey Erdoğan! Senin bu yaptıkların topluma ihanettir, ahlâkı yok edip cemiyeti, âile yapısını çürütmektir, ayıptır, yazıktır, günahtır’’ diye niçin meydanlara çıkıp haykırmadınız?
OKUYUN KILIÇDAROĞLU!
OKUYUN AKŞENER VE DİĞER MUHALİF LİDERLER!
Recep Tayyip Erdoğan, 9. 10. 2002 de, eşcinsellerin hak ihlâli yaşadıkları ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayrıma maruz kalmayacaklarını taahhüt etti...
AKP'nin onayı ile 8.4. 2007 de LGBT Öğrenci Derneği kuruldu...
31.5. 2007 de İstanbul’da 170 yataklı LGBT oteli açıldı...
29.11. 2011 de 6251 sayılı LGBT yasası çıkarılarak eşcinsellere sayısız haklar tanında...
5. 4. 2013 de AKP'nin katkılarıyla LGBT kurumsal olarak sosyal medya platformlarında yerlerini aldılar...
2013 de Türkiye’de ilk defa Üniversite öğrencisi iki erkek birbirleriyle evlendiler...
AKP iktidarının onayı ile 2. 5. 2013 de ‘’MÜSLÜMAN EŞCİNSELLER DERNEĞİ- MEŞCİD’’ kuruldu...
AKP iktidarının izni ile 28. 6. 2015 LGBT onur yürüyüşleri başladı...
AKP iktidarının onayı ile Türkiye’de LGBT dernek sayısı 23.10. 2015 tarihi itibariyle 22 oldu...
Yukarıda sıraladığım iğrençlikler bir bir gerçekleşirken sesiniz soluğunuz çıkmadı ve şimdi İstanbul Sözleşmesi iptâl edilemez diye cazgırlık yapıyorsunuz. UTANIN!
NETİCE OLARAK;
Bu sözleşmenin en önemli! özelliği kadınla ilgili değil, Türk milletine kadınıyla erkeğiyle iğrenç ve sapık bir toplum modeli dayatıyor olmasıdır.
İstanbul Sözleşmesiyle dayatılan bu toplum modeli, bugün Hollanda’da, Belçika’da, Amerika’da geçerli olan sapık, ahlaksız ve iğrenç toplum modelidir.
Yâni;
Batı’da ki gibi erkek- kadın cinsiyetlerinin ortadan kalktığı, eşcinselliğin normalleştirildiği ve adına da ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET, CİNSEL YÖNETİM ÖZGÜRLÜĞÜ’’ denilen bir iğrenç hayat şekli.
Sn. Erdoğan, İstanbul sözleşmesini iptâl etmekle günahlarından kurtulacağını sanıyorsa, bunda yanılıyor, çünkü Erdoğan’ın Türk milletinin ahlâki değerlerine vurduğu o kadar ağar darbeler var ki saymakla bitmez!
SN. KILIÇDAROĞLU- SN. AKŞENER VE DİĞER MUHALEFET MENSUPLARI!
Yetmez ama Erdoğan kendi pisliğinin İstanbul Sözleşmesiyle ilgili cüzi bir kısmını temizlemiştir. Sizlere ne oluyor?
Kadınlardan oy alabilmek için, her iki ucu da BOKLU DEĞNEK olan İstanbul Sözleşmesine bir yapıştınız ki ölümüne de olsa bırakacağınız yok!
Okuma yazmanız olduğuna göre;
Şu savunduğunuz sözleşmenin satır aralarını bir okuyun da azıcık yüzleriniz kızarsın.
ŞAYET İMANINIZ VE AHLÂKINIZ VARSA;
Kadınlarımızı ve âile yapımızı, kendi kültürel, milli ve mânevi değerlerimizi esas alan yasalar yaparak koruyalım. Kadın– Erkek ilişkilerini, cinslerin haklarını kendi değerlerimiz üzerine oturan kanunlarla düzenleyelim.
Cenneti Annelerin ayakları altına veren bir dinimiz, kadını Sultan yapan bir töremiz varken, Batı’nın ırz düşmanlarıyla İstanbul Sözleşmesi imzalayarak kadınlara şiddeti önlemek tam bir soytarılıktır!
(Çok kısacık bir bölümü alıntıdır)