Ey Dünyanın Efendileri!..Ya da kendini efendi zanedenleri;.
Uyuz bir keçinin gölgesinde huzur aramaktansa huzuru soyumuzun hürriyet aşkında ararız.
Aslancık olup arpa tanesi peşinde koşmaktansa Aslan kalıp açlıktan ölmeyi tercih ederiz. .
Bir torba samana bir ölçek arpaya ağaların çiftliğinde bekçilik yapmaktansa çölde yeniden çiftlik kurarız.
Tosunken, tekkeyken sağmal ineğe dönüşüp ağababalarına sağmal inekler gibi süt vermektense aç olur tosun kalırız-teke kalırız.
Karga gibi, akbaba gibi hazır leşe konmanın onursuzluğuna düşeceğimize şahin gibi kartal gibi av peşinde koşarız.
Biz ezik olmadık, olmayacağız. Dik başlı ve onurlu duruş sergilemeyi sürdürecek kula mihnet etmeyeceğiz. Hakkımız olanı ya seve seve alacağız, ya bedeli neyse ödeyecek ya da bedel ödeteceğiz. Bu duruşu sergilerken musibet gelince önce kendini sorgula emri gereğince tefekkür etmemiz gerekmez mi?
Ey Kendisini bu Milletin Efendisi Sananlar!..
“Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmederken adaleti gözetleyip, onunla hükmetmenizi emreder. 1
Allah’ın bu emrine itaat ediyor musunuz? .
Osmanlı siyasi kudreti; İmparatorluk liyakat, ahlak, maddi disiplin ve çalışma üzerine kurulmuştu. Sizler bu kuralı dikkate alıyor musunuz?
“…. Nesep ve irsiyet bir şey ifade etmez. Herkes liyakat, bilgi, ahlak ve seciyesine göre bir mevkie tayin edilir. Ahlaksız bilgisiz ve tembeller hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar. Osmanlıların muvaffakiyeti ve bütün dünyaya hakim bir ırk olmaları hikmeti budur; Türklerin en büyük düşmanı iltimastır. 2 Siz iltiması ortadan kaldırdınız mı?
Yoksa eş dost yakın akrabayı liyakatsiz de olsa önemli görevlere mi getirdiniz?
Liyakatin devlet yönetiminde esas alınmasının önündeki en büyük engel kuşkusuz cemaat taasubudur. Adı ne olursa olsun ister “parti, dernek, vakıf ya da sivil toplum” adı altında farklı örgütlenmeler. Bu bakış açıları genellikle kendilerinden olmayanlara kapalı yalnızca ellerine geçen her imkanı kendi mensuplarına sunmak gibi dar bir anlayışla hareket ederler. Bu davranışın temel amacı mensubiyet bağlarını kuvvetlendirmek ve bunun üzerinde zihni saldırıyı arttırmaktır.
Devletimizi içten içe çürüten bu yolu izleyenleri hala koruyor musunuz?
“Zihinlere saldırının yaşandığı bu çağlarda, akılcı yönelim sahibi güçlü kişilikler bile tehdit altındadır. Bu nedenle kapalı topluluk mensuplarını erdemli kişiler diye devlet yönetimine taşımak başarılı bir seçim değildir. Çıkarcı eğilimli arada kalmış insanlar esen rüzgara göre pozisyon alırlar. Bu taraf değiştirme işi ivme kazandığında, sosyal ahlak adeta deprem yaşar. Çünkü yeni oluşan durumda ilkesizlik görünür hale gelmiş, erdemlilik ve erdemliler sisli ortamlarda görünmez olmuşlardır. Topluma bakışlarını çevirenler orada erdemsizlikten başka şey göremezler.”3
Erdemsizlerin bir anlamda liyakatsizlerin devleti yönetmesi alt kademelere kadar sirayet edince ortaya yalnızca kendi çıkarları ardından koşan fırsatçı bir güruh çıkar ki milletin kaynakları bunlarca heba edilir. Devletin kaynakları heba edilirken neden seyirci oldunuz? Üretim tüm ülkede durma noktasına gelirken neden seyirci oldunuz? Çıkarcı eğilimdeki güruh hala devlet yönetiminde aktif midir?
Yakın dönemimiz fikir adamlarından Nihal Atsız liyakatın esas alınması gerektiğini şu cümlelerle ifade etmektedir. “….. Yükselmede tutulacak yol, masonların başvurduğu gibi birbirlerini haklı haksız destekleyerek layık olmadığı yere yükselmek gibi şerefsizce bir yol değildir. Ehliyet göstererek yükselmenin şerefli yoludur.” 4 Siz devlet yönetiminde yükselenleri çok çalışanlar arasında mı seçiyorsunuz, yoksa çalışmadan merdiven basamaklarını beşer onar tırmananları mı atıyorsunuz?
Sonuç olarak millet her şart altında bağımsızlık mücadelesi verecektir. Peki Ey efendiler siz bu millete basiretsiz ve yeteneksiz kişiler eliyle daha ne kadar bedel ödeteceksiniz?
1- Nahl-90”-2- Busbecq,s 27,41, F.Grenard s 10 O.Turan TC.H.M-Ötüken 2003 sayfa 346 ;3-Prof.Milay Göktürk-Türkyurdu-Mart-2018-4- Nihal Atsız-Türk Ülküsü sayfa 90 Ötüken Yayın 10.basım 2011