Bilindiği üzere ilki Atatürk tarafından birinci Maarif Kongresinin ikincisi 13-18 Temmuz tarihleri arasında yani Yüz yıl sonra Ankara’da Türk Eğitim Sen tarafından düzenlendi.
Çok sayıda katılımcıyla düzenlenen bu programlardan birine canlı olarak bağlanan Prof.Dr.Timur Kocaoğlu Ceditçiliği anlatırken 18. Yüz yıl sonları 19. Yüz yıl başları arasında yayımlanan birkaç çizim paylaştı. Bunlardan birinde medreseye giden çocuklar yalnızca okuyup dinleyerek eğitim görürken bir diğerinde çocuklar masalarda oturmuş ellerinde kalem önlerinde yer küre ve çeşitli eğitim araçlarıyla ders almaktadırlar. Fakat Çarlık Rusya’sı bundan rahatsız olmuş ve yöredeki medrese hocalarıyla birlikte bu yeni eğitim yöntemine şiddetle karşı çıkmıştır.
Sonuç ne mi olmuş?
Çarlık Rusya’nın askerleri dönemin medrese hocalarıyla birlikte cedit okullarına baskın yaparak oradaki eğitim araç ve gereçlerinin tamamını toplarken bizim hocalar da çuvalların ağızlarını açarak bunları çuvallara doldurmaya ve taşımaya yardım etmektedirler. Çar Rusya’sı şöyle bir emirname yazmaktadır. Okullarınız dini eğitim dışında hiçbir alanda eğitim vermeyecektir!..
İşte İslam aleminde ve tabi ki biz Türklerde zihniyet sorunu bu ve benzeri durumlarda kendisini göstermektedir. Elbette İslam’ın suçu olmayan ancak İslam adına ön alan bazı kişiler ne yazık ki birçok alanda zihniyet sorunu oluşturmaktadırlar. Bunu Osmanlı Devleti 17 ve 18. Yüz yıllarda tüm ağırlığıyla hissetmiştir. Söz gelimi Mümtaz Turhan’a göre matbaa icat edilir edilmez on beşinci yüz yılın sonlarında İstanbul’da ki Yahudiler on altın yüz yılın başlarında ise İstanbul’da yaşayan Ermeniler kullanmaya başladı. Biz de ise bundan iki yüz yıl sonra matbaa on sekizinci yüz yılda şartlı olarak kullanılmaya başlandı. Buna daha pek çok örnek vermek mümkündür.
Bu durumun İslam alemi için ne kadar büyük kayıplara neden olduğunu ilk olarak dillendiren aydınımız Hasan Fehmi Ülgener’dir. Küreselleşme ve Zihniyet Dünyamız üzerinde bir çalışma yaparak zihniyeti düzeltmeden hiçbir sorunumuzu çözemeyiz diyerek önemli bir tespitte bulunmuştur.
Kuşkusuz Eğitimi düzeltmekte bir zihniyet meselesidir. Siz eğitimi günlük kısır çekişmelere kurban ederseniz ve günü kurtarmanın derdine düşerseniz geleceğe yönelik düşünmeye fırsatınız olmaz. Dolaysıyla kısır çekişmelere gömülür devlete, geleceğe ve çağa uygun adım atamazsınız. Kendinize göre, kendi doğrularınıza göre tabiri caizse her şeye bana göre benim için derseniz burada millet nerede, gelecek nerede, diye sormak zorundayız.
Bugün eğer mümkün olsa devletin tamamen eğitim alanında elini çekmesini isteyenler olduğu gibi hayır devlet dışında hiç kimse eğitim faaliyeti yapmasın diyenlere birçok görüş tartışılmaktadır. Burada esas olan eğitim veren kurum veya kuruluşların zihniyeti olmalıdır. Eğitimi kendi cemaatine, derneğine, şeyhine, imamına, hocasına hatta liderine tabii olacak kişi yetiştirmek için mi dahil olunmuştur yoksa gerçekten Türk Milletini muasır medeniyet seviyesine hatta onun üzerine çıkartma gayretini gösterecek nesiller yetiştirmek için mi dahil olunmuştur. Bu da bir zihniyet meselesidir. Eğitim şahsi ve günlük çıkarları için bir araç olarak kullananları geçmişte de gördük ve ağır bedeller ödedik. Şimdi yapılması gereken bun zihniyet sorununu çözmek olmalıdır.
Sonuç olarak bu ülkede meseleye bütünlük içinde bakan, önce ülkem ve millettim sonra ben diyen Türk Eğitim Sen’nin düzenlediği Maarif Kongresi bir anlamda ülkenin geleceğine projeksiyon tutarak yol gösterici olmuştur. Zihniyet sorunumuzda da takıldığımız o ben merkezli anlayıştan bu ülkeyi kurtarmaya biz hedefli noktaya taşımaya hizmet etmiştir. Bu kapsamlı çalışmadan dolayı Türk Eğitim Sen’imizi bir kez daha kutlar ve bu kongremizde çıkan sonuçların milletimize hayırlı olmasını Yüce Allah’tan temenni ederim.