Adam kendi halinde işinde gücünde ekmeğinin derdindedir. Kimseyle alıp veremediği bir şey yoktur. Yolunda yürürken şirretin teki kendisine omuz atıyor. Olur diyor belki de istemeden oldu deyip yoluna devam ediyor. Birkaç gün sonra aynı adam aynı yerden geçerken yaklaşıyor ve kulağının dibinde ağza alınmayacak küfür ve hakaretler ediyor ve yoluna devam ediyor. İlk önce afalıyor sonra, herhalde bu adam beni birine benzetti yoksa kafayı mı yedi, ikidir bana kötü muamelede bulunuyor. La Havle çekip yoluna devam ediyor. İki gün sonra işinden çıkıp evinin yolunu tutarken birden ayağına takılan çelmeyle yere yüzü koyu uzanıyor. Kalkıp bakıyor aynı kişi bir bankta oturuyor pişmiş kelle gibi sırıtıyor. Dayanamıyor Allah ne verdiyse adamı bir güzel pataklıyor. Çevrede bu olayı görenler adama bağırıp çağırıyorlar. Be utanmaz adam neden bankta oturmuş kendi halinde adamın üzerine yürüdün. Banktaki de gördünüz değil mi, bu ahlaksız adam bana nasıl saldırdı. Zaten bu adam hep böyledir deyip yaygarayı basıyor. Her türlü tahriki yapan adam milletin gözünde haklı mazlum ise haksız oluyor.
Şimdi bu tahriklere birkaç küçük örnek vermek istiyorum.
Ben vatanımı sevmeyi ancak ona hizmette görürüm, helalinden çalışmak benim için ibadettir diyor. Bayrağım yücelsin yükselsin, vatanım mamur olsun birliğim beraberliğim daim olsun diyor, ama sen adama vatan haini muamelesi yapıyorsun. Şube Müdürlüğü mülakatında doğradın, Müdür değerlendirmesinde doğradın, mülakatta doğradın.
İşte Türkiye’yi idare edenler kendilerine biat etmeyen insanlara her türlü haksızlığı yaptıktan sonra bu insanlar canları acıdığında tepki verdiklerinde yere düşürülen, omuz atılan, küfür ve hakaret edilen adam gibi suçlu duruma düşürülmektedirler. Karşı çıktığında itiraz ettiğinde terörist damgası anında hazır! Ya kardeşim kaşınan sensin, üstüme gelen ekmeğimi elimden alan sensin. Beni süren süründüren sensin. Beni vatanımda garip konuma düşüren sensin. Her türlü tahriki yaptın şimdi utanmadan bana terörist diyorsun.
Salı günü yani dün bir okula uğradım. Okulda Müdür vekilliği yapan ve aylardır tek başına çalışan bir arkadaş dedi ki bir müdür muavini istedim. İlçeden bana dediler ki ilahiyatçı varsa onu teklif et, başkasını gönderme. Bir anlamda adres gösterdiler. Belki öyle demeseler bile ben o hocayı yazacaktım ama bu şekilde demeleri zoruma gitti. İşte mantığın sakatlığı buradan başlıyor. Madem ilahiyatçı gibi bir derdiniz vardı ki var! İdareci mülakatlarında ilahiyatçıları yüzde 95 le başarılı buldunuz neden bunlar arasında da sendikal ayrım yaptınız. Mülakatı geçemeyen ilahiyatçıların tamamını Türk Eğitim sen veya sizden olmayanlardan seçtiniz? Yani ilahiyatçı ayrımı bile yapacak kadar gözünüz kararmıştır. Şimdi bu davranış halleri bir tahrik vesilesi değil midir?
Gaziosmanpaşa da bir okulda problem varmış uğradık. Müdürle konuştuk tartıştık bir hal çaresi olacağını düşünerek dışarı çıktık. Müdür de yemeğe çıkıyormuş yanında hizmetli kadrosunda memuru vardı. Söz konusu Memur da malum sen in tetikçisi. Müdüre bir şeyler soruyorum hemen atılıyor cevap veriyor. Konu idari ve müdürü ilgilendirir ama cevabı veren memur. Zorlayarak kendimi tuttum tahrik had safhada. Verdiği mesaj bu okulu aslında müdür değil sendika yönetiyor demek istiyor. Sabırlı davrandık ve tahriklere kapılmadık.
Adamlar senin sendikandan ne kadar idareci varsa doğrayıp kenara atmış, hiç hakkı olmadan önce fişleyip senin üstünü çizmiş, arkandan her türlü çamuru iftirayı atmış pişmiş kelle gibi karşına dikiliyor selam veriyor, el uzatıyor hal hatır sormaya çalışıyor. Ya ne yapmak istiyorsunuz bilemiyorum. Kendisini teşkilat sorumluluğu içerisinde gören hiçbir normal insan bu yaptıklarınızdan dolayı sizin yüzünüz bile görmek istemez. Kendi arkadaşına yapılanı nefsine yapılmış olmaktan başka bir işlem olarak ta göremez.
Sonuç olarak omuz attınız, hakaret ettiniz, çelmenin alasını taktınız ve tahrikleriniz devam ediyor. Bakalım bu milletin sabrı nereye kadar sürecektir.