Garip bir şekilde en yüksek perdeden Osmanlıca yoksa medeniyette Millette yok demeye getirecek bir yaklaşım içerisine girmiş bulunuyoruz. Tübitak’ın toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu tekrar gündeme getirerek şu ifadeleri kullanmıştır.
“Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca, ya da İngilizce Fransızca kelimelere başvuracaksınız. Bu sorunların hepsini aşmak zorundayız. Bilim yapmaya son derece müsait bir dilimiz varken bir gece kalktık ki yok olmuş”
Sayın Cumhurbaşkanımızın dikkatini şu noktaya çekmek istiyorum. Kendisinin de kürsüden ifade ettiği gibi bu Millet ecdadını tanımıyor. Buna bütün kalbimle katıldığım gibi kendilerinin de ecdat tanımında bir sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Osmanlıca olmasa sanki felsefe yapılamadığı gibi bilimin de yapılamayacağı ifadesine katılmak mümkün değildir. Türk Bilginleri veya Fikir adamları dediğimizde aklımıza gelen ilk on isim ve yaşadıkları tarihlere bir bakalım. O dönemlerde veya doğup büyüdükleri beldelerde Osmanlı diye bir devlet ve dil var mıydı kararı siz verin. Çok değil en çok bilinen on tane Türk Bilginini şöyle sıralaya biliriz.
1-İbni Sina: 980-1037
2-Farabi: 870-850
3-Bruni: 973-1051
4-Harezmi:780-850
5-Cezeri: 1153-1233
6-Hacı Bektaş:1209-1271
7-Mevlana: 1207-1273
8-Yunus Emre:1238-1320
9-Uluğ Bey: 1446 Semerkant doğumludur ve orada yaşamıştır,eserlerini de orada ortaya koymuştur.
10-Ali Kuşçu: Semerkant’ta dünyaya gelmiş Uluğ Bey’in öğrencisidir orada yetişmiş daha sonra Bursa’ ya oradan İstanbul’a geçtiği söylenir.
Osmanlı Devletinin kuruluşu 1299 dur. 1918 Birinci Dünya Savaşı ile ömrü filen olmasa da nihayetlenmiştir. Toplam 620 yıl hüküm süren bu İmparatorluğun yetiştirdiği bilim adamı sayısı yukarıda zikrettiğimiz üç yüz yıllık sürede yetişen bilim adamı sayısına denk gelir mi? Bu bilim adamlarından daha üstün bilim adamı yetiştire bilmiş midir? Bize göre herkes bu soruyu kendisine sormak zorundadır. İddia ediyorum ki Osmanlı Devletinde şu yukarıda adını zikrettiğimiz bilim adamlarından daha üstün dünyaca kabul görmüş Piri Reis ten başka bilim adamı yetişmemiştir. Çoğu Selçuklu döneminde ve Orta Asya da yetişen bu bilginler Osmanlıca sayesinde medarı iftiharımız olmuş değillerdir. Çünkü o zaman Osmanlı diye bir devlet Osmanlıca diye bir dil yoktu.
Şimdi tablo buyken ve her şey ortadayken sanki Osmanlı Devleti ve Osmanlıca olmadan önce bu Millet yoktu, hiç bir şey üretmiyordu gibi bir yanlışın içerisine düşmek kime ve neye hizmettir anlaşılır gibi değildir. Bu Millet Osmanlıdan da Osmanlı hanedanından da, Türkiye Cumhuriyetini kuranlardan da, şu anda Türkiye Cumhuriyetini idare edenlerden de kat be kat büyüktür. Hiçbir hanedan, şahıs, aşiret bu Milletin gelmişini geçmişini ipotek altına alamaz. Aksini iddia etmek gaflettir. Herkes biliyor ki baki olan Millet’tir ve bu Millet dil sayesinde varlığını sürdürür. Millet zaman zaman içinde liderler çıkartmıştır. Bu liderleri lider yapan da Millet’tir. Onlar Milletin sayesinde lider olmuşlardır. Unutmasınlar ki dil yoksa Millette yoktur, Millet yoksa Devlette yoktur, Devlet yoksa lider de yoktur. Eğer Türkçe’nin bir eksiği varsa gidermek Devleti yönetenlerin işidir. Türk Dil Kurumunu daha etkin hale getirin, Türk Dünyasında araştırmalar yaptırın böylece kelime sayısındaki eksiklikleri giderin. Dilimizi geliştirmek yerine onu küçük düşürücü ifadeler kullanmak, bundan bir cacık olmaz demek,başka dillerin hegemonyasına sokmak ne kadar doğrudur. Türkçe’yi hafife almak küçük göstermek, yetersiz göstermek, Türk Devleti’ni idare edenlere yakışıp yakışmadığını siz takdir edin.