28 Aralık günü binlerce kişinin katıldığı Uludere anmaları yapıldı. Bu anmaların ve diğer anmaların aktörleri arasında öğretmen sendikası KESK’te vardı. Daha önce Kobani olaylarında da başı çekmişti. 20 Aralık 2011 de ne olmuştu? Sınır ticareti yapanlar kaçak yollarla Türkiye ye elini kolunu sallayarak giriş çıkış yapıyorlardı. O tarihlerde yine PKK baskınları çoğalmış karakollara sızmalar başlamıştı. 2011 Temmuzda 13, Ağustosta 11, ve Ekim 26 olmak üzere toplam 50 askerimiz Şehit edilmişti. Sık sık sınırdan sızmaların olduğu böyle günlerde ister istemez güvenlik kuvvetleri hassas davranacak ve giriş çıkışları daha titizlikle kontrol edilecekti. Nitekim bu titizliğin sonucunda sınırda kaçakçılık yapan hiçbir kastın olmadığı tamamen terörist zan edilerek ateş açılmış ve 34 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Keşke yaşanmasaydı diyeceğimiz acı bir olaydı.
Şimdi ister istemez PKK canilerin yaptığı bazı katliamlar insanın aklına geliyor. Uludere de ölenlerin en azından kaçakçı olduğunu inkar etme şansları var mıdır? Hayır?
Zaman zaman KESK li arkadaşlarla karşılaşıyor ve neden hep Güneydoğuda PKK nın öncülük ettiği veya yandaşlarının yaşadığı mağduriyetlere tarafsınız, diye soruyoruz. Cevapları biz mağdurların yanında yer alıyoruz şeklinde oluyor. Peki PKK nın yaşattığı mağduriyetlere neden sesiniz çıkmıyor? Üye tabanınız tamamen bir etnik köken mensuplarından oluşmuyor. Üye profiline bakıldığı zaman Türk-Kürt- Laz- Çerkez- Göçmen geniş bir üye profil olduğu halde neden Türk-Kürt fark etmez PKK bir katliam yapmışsa hep seyirci kalıyorsunuz. Söz konusu sivillerse Erzincan Başbağlar da 5 Temmuz 1993 yılında tamamı sivil, çoluk çocuk ne kaçakçı ne de PKK ya karşı bir çatışmanın içerisinde yer almışlardı. 33 insanı katlettiler. Hiç o insanların acılarını da paylaştınız mı? Yine 24 Mayıs 1993 yılında Bingöi -Elazığ Karayolunda terhis olan tamamı sivil 33 Asker katledildi bu konuda KESK’in kaç açıklaması oldu. Bu yıl onlarca PKK lı olmayan Güneydoğulu insan katledildi sesiniz çıktı mı? İşin ilginç yanı PKK Kürtler’i katlettiğinde de sessiz kalınıyor.
Görünen o ki kardeşlik, barış, özgürlük, demokrasi sözlerini kimler çok kullanıyorsa bu kavramı en çok onlar sulandırıyor. Mesele bu kavramlardan yana olmak değil bu kavramların arkasına saklanarak taraf olmakmış. Irkçılığa karşıyız deyip ırkçılık yapılıyor. Gerçi Hükümetin de son yıllarda benzer bir hastalığı hasıl olmuştur. Her zulümden sonra ülkemizde Demokrasiyi güçlendirmeye çalışıyoruz. Her insan hakkını kısıtlamadan sonra özgürlüklerin önünü açıyoruz, her ötekileştirme ve baskılamadan sonra kardeşliği pekiştiriyoruz diyorlar.
Birileri bu ülkede mezhep kışkırtıcılığını yapıyor ötekisi etnik ırkçılık yapıyor. Son Batman olaylarında bunu açıkça gördük. HDP ve yandaşları PKK yı haklı bulurken Hükümetten Bülent Arınç Hizbullah’ın uzantısı olan HÜDAPAR’ı destekler açıklamalar yapıyor.
Millet olarak bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Korkarım ki bu kafalarla bu coğrafyada yaşayan herkesin kıyameti yakındır. Gülme komşuna gelir başına diye bir söz vardır. Komşularımız Irak ve Suriye olma yolunda hızla ilerliyoruz. Hükümeti getiren iradenin bu anlamdaki planı takır takır işliyor, demedi demeyin!...