Eğitim gelecektir, ona yapılan yatırım geleceğe yapılmış olacaktır. Bu yüzden herkesin derdi olmalıdır. Belki de öyledir. Fakat derde derman konusunda çok farklı reçeteler vardır. Yıllardır verilen derman işe yaramadığına göre bunda ısrar etmenin bir anlamı yoktur. O halde reçete değiştirilmelidir.
Yeni bir hamle ya da reçete olarak olarak Öğretmenlik Meslek kanunu meclisimizce kabul edildi. Her şeyden önce belirsizliğin bitmesi, öğretmenin bir meslek olduğunun kabul edilmesi sevindiricidir. Ancak bu konuya irdelerken hem öğretmenlerin kazanımları açısından hem de eğitim ve toplum açısından bakmak gerekir. Siz ilk defa bir meslek kanunu yapıyorsanız bunun mutlaka bir takım radikal değişiklikler getirmesi gerekirdi.
İşin eğitim kısmına baktığınız zaman öğretmen yetiştirme ile ilgili hiçbir atıf olmaması büyük bir eksikliktir. Bu bize gösteriyor ki eğitimin temel taşının öğretmen olduğu hala fark edilmemiştir. Önce Öğretmen liselerinin bitirilmesi şimdi de Eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirmede diğer fakültelerle aynı görülmesi nasıl kabul edilebilir ki. Efendim eğitim fakültesi mezunu Öğretmen akademisinde 3 dönem diğer fakülte mezunları dört dönem eğitim görecekmiş. O zaman eğitim fakülteleri niçin var veya öğretmen olmak isteyen birisi burayı neden tercih etsin ki? Çok daha düşük puanla diğer fakültelere gider KPSS de başarılı olduktan sonra beş hafta fazladan bir kurs görerek öğretmen olarak atanır. Bu yaklaşım doğru değildir.
Burada yapılan yanlış eğitimde ceket düğmesinin yanlış ilikle kapatılmasıdır ki diğer tüm yapılan iş ve işlemler yanlış olacaktır. Bu ülkenin hayrına bir şeyler yapılmak isteniyorsa birincisi öğretmen okulları yeniden hayata geçirilmeli, kontenjanlar ihtiyaca göre belirlenmeli ve eğitim fakültesi mezunları dışında zinhar öğretmen ataması yapılmamalı ve öğretmen hem maddi hem de manevi açıdan saygınlığa kavuşturulması kanun maddesi olmalıydı.
Bir başka konu ise öğretmene şiddet olayı. Biz öteden beri öğretmene şiddet olayına kamu davası getirilmeli dedik. Eğer öğretmene yönelik bir saldırı varsa bunun takibini bakanlık avukatları yapmalı ve öğretmene saldırıyı devlete saldırı olarak değerlendirmeyi savunduk. Ne yazık ki meslek kanununda bu da yetersiz, güya ceza artırımları getirilmiştir. Verilmeyen cezanın artırımı mı olurmuş Allah aşkına!.. Önce şikayete cesaret edilebilecek sonra da cezayı verdirecek bir mahkeme ve savunma ortamı olacak.
Bir başka husus ise öğretmen akademileridir. Siz doktoru, mühendisi mezun olduktan sonra yeniden akademiye alıp eğitiyor musunuz? Hayır! Neden öğretmen için böyle bir uygulamayı kanun haline getirdiniz? Şüphesiz öğretmenin Üniversitede iyi yetişemeden geldiğini düşünüyorsunuz. Bu kimin sorumluluğu arkadaş, yukarıda belirttiğimiz düzenleme bu işi fazlasıyla çözmeye yeterli iken neden hem öğretmen adayına hem de devlete yeni bir yük getirme ihtiyacı duydunuz?
Ne yazık ki bu tür yeni kurulan kurumların çoğu başarısız olmuştur. Çünkü gerçek amacın eğitim öğretim olmadığını geçmiş uygulamalar göz önüne alındığında düşünmek durumundayız. Daha yakın tarihte yapılan öğretmenlik mülakatları ortadayken inisiyatifin tamamen bakanlıkta olduğu öğretmen akademileriyle ilgili olumlu konuşmamız pek mümkün olmuyor.
Meslek kanununda gördüğümüz bir başka önemli eksiklik uzman ve başöğretmenliğe ödenen rakamın maaş dışı ek ödeme şeklinde devam etmesi ve emekliye sayılmamasıdır. Halbuki kariyeri olan tüm meslek guruplarında söz konusu komiser yardımcılığından ve baş komiserlikten emekli olan aynı maaşı alıyor mu? Ya da kademeli görev yapan diğer memurluklarda. Demek ki bu konuda kanunla çözülebilirdi.
Sonuç olarak meslek kanununda olması veya olmaması gereken pek çok husus vardır. Tabi ki kimsenin samimiyetini tartışacak değiliz. Bu ülke hepimizin, herkesin bu millete hizmet aşkıyla dolu olması en doğalıdır. Öyleyse mademki derdimiz eğitim, madem ki derdimiz öğretmenin itibarı ve geleceği o halde derdimiz birdir, fakat demek ki dermanımız farklıdır.