Şu tezata bakar mısınız?
Osmanlı'nın son dönemindeki Türkçülük hareketlerini eleştiriyor ve … Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır, deniliyor.
Biz diyoruz ki; ne yazık ki dokuz yüz yıl bizim hikâyelerimiz bizden gizlendi ve son yüz elli yıldır bizim de bir hikâyemizin olduğunun farkına vardık.
Son yüz elli yılda kendimiz olma yolunda neler oldu kısaca bir göz atalım; Yesevi bu milletin manevi önderlerindendi. Bu millet onu tanımıyordu. O nu kendimiz olmak adına Türkçüler son yüz elli yılda tanıttı.
Kutadgu Bilig bu milletin ilk devlet ve ahlak felsefesi kitabıydı. Sen ve senin gibi düşünenler onu bilmiyordunuz, Türkçüler son yüz elli yılda bu muhteşem eseri Türk Milletine tanıttı.
Divanı Lügati Türk; Bu milletin yazdığı ilk dil sözlüğü ve kültür kitabıydı. Siz bilmiyordunuz onu da Türkçüler size tanıttı.
Bengü Taşlar; Türklerin ilk anayasası ve devlet felsefesiydi. Ondan da yüz yıllarca haberdar değildik. Her ne kadar yabancı bilim adamları çözse de O nu da Türk milletine tanıtan Türkçüler oldu.
Bu tanıtmaya rağmen Türkler için şaheser değerinde olan bu kitapları ne Osmanlı'da ne de Selçukluda merak edilmediği halde 19. Yüz yılın ortalarında başlayan milliyetçi- Türkçü hareketlerinin kendi olma, yerli olma, milli olma azminin neticesinde millete mal oldu. Bugün bile siz bu şaheserlere mesafeliyken hangi kendi olma, yerli olma, milli olmaktan bahsedebiliyorsunuz.
Ayrıca Türkçüler Yunus'un kullandığı sade dili savunurken siz Osmanlıcanın o ağdalı dilini savunmaya devam ettiniz.
Siz Türklüğü Anadolu coğrafyasına hala hapis etmeye devam ederken Türkçüler farklı bölgelerde yaşayan Türklerin varlığını sizin gözünüze soktu, kabul etmek zorunda kaldınız.
Siz İslam öncesi bir Türk varlığını kabul etmezken Türkçüler İslam'ı kabulden önce de Türklerin önemli işler yaptığını belgeleriyle ortaya koydu.
Siz bugün bile Arap harfleri geri gelsin diye hayal kurarken Türkçüler kendilerine ait iki ayrı alfabenin varlığını Türk Milletine anlatmaya devam ediyor. Eğer böyle bir değişikliğe ihtiyaç varsa neden Arap alfabesi, Göktürk veya Uygur alfabesi gelsin diyecek kadar milli duruyor.
Yüz yıllarca Türk Devletlerinin adı ya aşiret ya şahıslarla anılırken ilk defa Gök Türkler bu taassubu aşarak bütün Türk boylarını Türklük adı altında birleştirdiler ve ikinci olarak o beğenmediğiniz son yüz elli yılda yine Türk’ün adını devletimize veren Türkçüler oldu. Türk’ün reaye olmadığı bu toprakların birinci sınıf vatandaşı olduğunu ilk kez Türkçüler kabul ettirdi. Türkün Tarihini araştırmak incelemek Türk Tarih Kurumu, Türk’ün dilini sadeleştirmek millileştirmek için Türk dil kurumu kuruldu. Son yüz elli yılda nice zaferlerin yanı sıra ilk uçak fabrikası, ilk otomobil fabrikası nice devasa sanayi kuruluşları kuruldu. Bütün bunlar Arab’ın, Avrupa’nın hikâyesini yazmak için değil Türk’ün hikâyesini yazmak için yapıldı.
İşte bütün bu önemli hikâyelerde payı olduğu için her Türk Milliyetçisi olan kişinin en büyük Türkçü ve Milliyetçisi olarak gördüğü Atatürk'e muhabbetti, vefa borcu ve gönül bağı vardır. Kendi olmama ya Doğucu ya da Batıcı olma hevesinde olanların ise bu büyük Türkçü'ye kini var.
Sonuç olarak bu ülkede bazılarının millilikten anladığı yine uzun yıllar bu coğrafyada Türk'ün sesini kısmaktır. Doğu Türkistan, Kırım, Karabağ, Kerkük ve dünyanın birçok yerinde mağdur ve mazlum olan Türklerin sesine kulak tıkamamızı istemektir. Yine bizlere çöl bataklığında hezimetler yaşatmaktır.
Biz millilikten Türk için Türk'e göre diyoruz ve demeye devam ediyoruz. Bir emperyalist emeli eleştirirken bir diğer emperyalistin kucağına itilmeyi redediyoruz. Öyle görülüyor ki ya bize millilik yanlış öğretilmiş ya da size!..