Ülkemizde siyaset kişiler üzerine kurulmuş, kişileri siyasileştirmiş, ülkemizin kaderini birkaç insan üzerine inşa etmiş vaziyette. Oysa liderler hastalana bilir, liderler öle bilir, liderler satın alına bilir, liderler her olumsuz vaziyeti sezemeyip hata yapa bilirler. Kişi üzerine entegre edilmiş bir devlet yönetimi, kişinin zaafına göre devletin de zaaf vermesi demektir.
Geçerli olan ‘Düşüncenin, Bilimin, Aklın, Milli şuurun, Kültürün…’ lider olmasıdır. Aksi takdirde aynı nakaratı asırlarca tekrarlayan bir yapıdan asla öte gidemeyeceğiz. Hal böyle olunca, kişisel menfaat, makam, toplumda saygınlık, içe basık silik kişiliğin kendine hareket alanı bulması, kaosun beslenmesi akabinde şiddet ve terörün artması, ekonominin irade dışı hareketi velhasıl kontrolsüz bir devlet yapısına gitmemek elde bile değildir.
Ülkemizin yönetimine talip olan günümüzde kutuplaşmış siyaset ve partilerinin adına demeç veren liderleri, kullanmış oldukları lisan, ahlaki söylemleri ile toplumu olumsuz etkileyecek her türlü seçmen etkileme eylemlerinden uzak durmalıdırlar. Bütün bunların yerine; bilgi, kültür, san’at ve zihni etkilemek dışında ruha temas eden argümanlar ile söylemlerini beslemeliler.
Ülkemiz ve birbiri ile barışık olan milletimiz, birkaç kişinin siyaseti kullanarak ‘Hükmetme’ mazbatasını teslim edeceğim diye boş sloganlara ve partizanlığa karşı duyarlı olması sürecin en gerekli refleksidir.
Umudumuz; ülkemizde liderlerin değil, düşüncenin lider olmasıdır. Ama bunun için Türkiye’nin önünde daha çok uzun bir yol olduğunu 2018’de bile kapalı gözle görmekteyiz. Bir gün elbet o günleri atinin göreceğini hayal bile etmek huzurun ta kendisi…
***
Merhum C. Meriç’in ifadesiyle
‘’İdeolojiler siyaset dünyasının haritaları; Haritasız denize açılınır mı? Ama harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru, ideolojilerin peşine takılanlar pusulasızdırlar. Gemi ya kayalara çarptı ya batağa saplandı.’’ Sözleri, hem ülkemizin bir asırlık mazisiyle, bugünkü vaziyetimizi, kendimize ‘’…Pusula: şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru…’’ aşılayacak ve her vakit hatırlatacak olan düşüncelerle hareket etmez isek, bu gemi batacaktır