Türk tarihinin geneline bakıldığında karşılaştığınız tablonun çağrıştırdıkları;
Türkler tarihte bazen birleştiler, bazen bölündüler. Birleştikleri zaman büyük ve güçlü oldular. Bölündükleri zaman küçük ve güçsüz oldular; sonunda da büyük devletler tarafından yutuldular; tutsak ve köle oldular. Demek ki büyük ve güçlü olmak için, bağımsızlığın devam etmesi için birleşmek gereklidir.
*
Türk birliği için çalışmanın pek çok yolu vardır. Efsane, destan, tarih, dil ve edebiyattaki ortaklıkları göstermek için ilmî çalışmalar yapmak bu yollardan biridir. Aynı amaçla sanat çalışmaları yapmak da bir yoldur. Tek tek insanlarla konuşarak onlarda birlik bilincini oluşturmaya çalışmak da bir yoldur. Yazılar yazmak, yazılı ve görüntülü iletişim araçlarında faaliyette bulunmak, bu amaca yönelik sivil toplum kuruluşları meydana getirmek ve onlar içinde yer almak… Daha fazla ayrıntıya girmek gerektiğini sanmıyorum. Bu amaçla yapılacak her türlü faaliyet, Türk birliği için çalışmak demektir.
*
Bugün için bilinmesi gereken doğrulardan biri, bizim Türk dediğimiz topluluklardan birçoğunun veya o topluluklar içindeki insanlardan birçoğunun kendilerini Türk bilmedikleridir. Aynı şekilde dillerini de Türkçe olarak adlandırmadıklarıdır. Onlar, kendilerinin ve dillerinin bizimle aynı kökten geldiğini biliyorlar, fakat artık ayrı olduklarını düşünüyorlar.
*
Elbette sadece bu bilgiyle yetinmek doğru değildir. Neden kendilerini ve dillerini öyle biliyorlar? Bu sorunun da cevabını araştırmalı ve sebebini bilmeliyiz. Bunun için, yakın dönemlere kadar onların da genel adlarının Türk, dillerinin adlarının Türkçe olduğunu, durumun başka devletlerin bağımlılığı altına girdikten sonra değiştiğini onlara tarihî delillere dayanarak ve sabırla anlatmamız gerekir.
*
Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız, Tatar, Başkurt kimlikleri uydurma kimlikler değildir. Bu kimlikleri kullanmakta sorun yoktur. Önemli olan, Türk üst kimliğinin unutulmuş veya hâkim güçler tarafından unutturulmuş olmasıdır. Onlara hatırlatmamız gereken, üst kimlik adlarının Türk olduğudur.
*
Hâkim güç, Türk adını sadece Türkiye Türklerine, Türkçe adını da Türkiye Türklerinin dillerine inhisar ettirerek kardeşlerimizde yanlış bir imaj oluşturmuştur. Bunun, hâkim güç tarafından zihinlere yerleştirilmiş bir bilgi olduğunu onlara yumuşak ve ikna edici bir dille anlatmamız gerekir.
Özbek, Türkmen, Uygur, Kazak ve diğer kardeşlerimize Türk olduklarını anlatmaya çalışmak bir zorlama değildir. Ortak Latin alfabesinde birleşmek gerektiğini anlatmaya çalışmak nasıl zorlama değilse Türk olduklarını anlatmaya çalışmak da zorlama değildir.
Tabii ki usul ve üslup çok önemlidir. Hiç kimseye zorla bir şeyi kabul ettirmek yetkisine sahip değiliz. Yumuşak bir üslupla, delilleri ortaya koyarak karşımızdakini ikna etmeye çalışmalıyız.
*
Zaman da önemlidir. Yüz yılların tortusu, on yılda, yirmi yılda giderilemez. 20-25 yılda olmadı diye "bu iş olmaz" yargısına varmak da doğru değildir. Azerbaycan, özellikle Güney Azerbaycan'daki kardeşlerimizin artık kendilerini Türk kabul ettiklerini, hatta Azeri sözüne öfkelendiklerini görüyoruz. O hâlde "olmaz" diye bir şey yoktur. Ülküler, çetin ve zorlu uğraşlardan sonra gerçekleşebilen kutsal dileklerdir.
*
Basın yayından konuyla ilgili izlediğimiz panellerden anladığımız o ki;
Karabağ savaşıyla birlikte Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliğinin neticeleri bu konuyu daha farklı bir boyuta taşıyor. 2013 yılında Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan'dan oluşan teşkilata "Askeri Statülü Kolluk Kuvvetleri Teşkilatı" adı verilmişti. Çok da heyecan uyandırmıştı. Adeta öncü haberleri bile bir yerleri ürkütmüştü. Turan Ordusu çok önemli bir hedef ve şu an için bir heyecanın, bir idealin söyleme yansıması. Uzak vadede beklentinin de yüksek olacağının bir göstergesi. Hâlihazırda Türk Konseyi bünyesinde ortak askerî kapasitenin güçlendirilmesi ve teknik işbirliğinin somut adımlara taşınması üzerinde durmak gerekiyor."
*
"Gerekli zihinsel çerçeve ve uluslararası dengeler kabul edilebilir seviyeye ulaşmadan böyle projelerin çokça seslendirilmesi süreci akamete de uğratabilir."
Hem Türk devletlerinin akıl ve zihin olarak belirli bir düzeye gelmesi gerekiyor ve hem de uluslararası camianın ve özellikle de bundan hoşlanmayacak ülkelerin durumunun dikkate alınması gerekiyor.
*
Bu sebeple Turan Ordusu kurulmadan önce bizi oraya taşıyacak alt yapının kurulması gerekiyor. Öncelikle ortak ticari kurumlar kurulmalıdır. Sonra sanat ve kültür birliğine giden süreç belirli bir planlamayla düzene sokulmalıdır.
Çok daha önemlisi eğitim politikaları geliştirilmeli öğrenci alışverişleri rastgele değil, sistemli, düzenli, amaca yönelik olarak yapılmalıdır. Bunun için de Türkiye'yi yönetenlerde böyle bir siyasi irade olmalıdır.
Uzak görüşlü, gelecek yönelimli, büyük hedef koyabilen liderlere ihtiyacımız var.
*
Türk toplulukları arasında Türklük şuuru güçlendikçe daha önce “Azerice, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Türkmence” adını verdikleri dillerinin, Türkçenin farklı lehçeleri olduğunu gördüler. Artık günümüzde dillerinin isimlerini, “Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kazakistan Türkçesi, Kırgızistan Türkçesi, Özbekistan Türkçesi, Türkmenistan Türkçesi” şeklinde telaffuz etmektedirler.
Şimdilik ortak alfabede görüş birliğine varan Türk topluluklarıda, bir gün büyük ülkü erleri çıkacak ve Turan'ı kurumsal kişiliğe dönüştürerek her bir Türk'ü zihnen bir arada toplayacaktır.