Son yıllarda izlenen politikalar, oy kaygısıyla yapılan kutuplaştırıcı söylemler, ötekileştirici üslup, toplumu haddinden fazla politize etti. Apolitik diye eleştirilen halkımız neredeyse her meseleyi gündelik politik düzlemde konuşur hale geldi. Yüzyıllara dayanan devlet geleneği ve ‘’millet bilinci’’erozyona uğradı. Bu konudaki eleştirilerin artık fayda getir( me)diği tartışılabilir. Dolaysıyla ‘’birliği’’ hedef alan, ‘’çoğulluğu’ içinde barındıran; bir başka ifadeyle etik değerlerin temele alındığı yeni bir dirilişe, yeni bir bilince, yeni bir oluşuma ihtiyaç var.
Siyasi partiler, belirli etnik kökenlerin veya mezheplerin temsilcisi olamazlar. Varlık sebepleri olarak gördükleri ve temsil ettikleri zümrelerin çıkarlarını muhafaza etmek söylemi ve politikaları tüm ülke vatandaşlarını kapsayacak şekle dönüştürülmediği sürece aranılan nihai amaç gerçekleşemez. Aksi takdirde, seçmenler, proje oylamak yerine seçimlerde adeta etnik köken, mezhep anketi doldurur duruma gelirler.
Bu durum ülkenin vizyonunu daraltır. Barışı bitirir, çok daha vahimi herhangi bir tek partili iktidar veya bir koalisyon hiçbir durumda milli iradenin tümünü temsil edemez hale gelir.
O halde geçerli olan ya da yeni hükümet sisteminden beklenen:
‘Düşüncenin, Bilimin, Aklın, Milli şuurun, Kültürün…’ lider olmasıdır.
Umudumuz; ülkemizde liderlerin değil, düşüncenin lider olmasıdır. Ama bunun için Türkiye’nin önünde daha çok uzun bir yol olduğunu görüyoruz.. Bir gün elbet o günleri atinin göreceğini hayal bile etmek huzurun ta kendisi olacaktır