Kızıl Elma,Türk'ün erişilmek ve gerçekleştirilmek istenilen bir ülküsüdür.Kızıl Elma Türk Birliği idealinin bir diğer ismidir... Mutlak dünya hakimiyetinin sembolü olarak gören tarihçiler de vardır. Kızıl elma düşüncesi; alınması, ulaşılması hedef alınan, yaklaştıkça kaçan, yakalanacağı anda daha da uzaklara giden, kendisini bıkmadan peşinden koşturan, koşturdukça da coşturan, milli ülkülerdir.
Kökleri tarihin derinliklerinde olan realist, bazı zaman da romantik düşüncelerdir...Cihan hakimiyeti mefküresi, nizam'ı alem ülküsü, ilay-ı kelimetullah davası olarak tanımlayanlar da çoğunluktadır...
Kızıl elma düşüncesi yukarıda ki tanımlamaların tamamını da içine almaktadır. Kızıl elma yüksek ulvi duygular ve düşüncelerden oluşan bir tasavvur manzumesidir...O hiç bir zaman yakalanmaz ve erişilmez.. Tam yakalanacağı anda kaybolur gözden, sürekli peşinden koşturur kendini...Belki de tutulmasını, yakalanmasını istemez.
Hedefe ulaşıldığında bir duraksamadan ve monotonluğa geçişten korkulur...Kızıl elma nihai hedefe varma düşüncesinde, hedefini bir adım daha öteye taşınma arzusudur.
Türk'ün sürekli peşinden koştuğu bir ülkünün adıdır. Aynı zümrüt dağının tepelerinde uçan bir anka kuşu gibi yakalanamadan kaçtığı, yakalanacağı anda uzaklaştığı, yakalanması ve erişilmesi için de bir nazlı gelin gibi kaçarak ve kur yaparak, peşinden koşturduğu ulvi ve mukaddes düşüncelerin ülküsüdür...
Kızıl Elma bir yerde ve mekanda değildir. O hedefi olan, milli ülküleri olan insanların ve milletlerin, hayalinde, şuurunda ve içindedir. Kızıl Elma inancının içinde savaşlar,fütühatlar, sıkıntılar, zorluklar vardır. Gidip de geri dönmemek vardır. Nemelazımcılar ve korkarak yaşayanlar şunu bilmelidir ki; kendi rahatını ve keyfini düşünenler, yaşadıkları toplumun ölmeye yüz tutmuş ve tarih sahnesinden silinmesine de razı olmuş demektirler...
Eski Asurlular, Hititler, Sümerler, Romalılar... nerede şimdi?..Hepsi de kendilerinden üstün ideali olan toplumların hakimiyetlerini kabul etmelerinden, kısaca milli ülkülerini yaşatmamalarından tarihten silinen topluluklardır...Ama Türk milleti dün de vardı, bugünde var, yarın da olacaktır....,
İsmail Hami Danişmend'in de dediği gibi:
Kızıl Elma,Türk'ün yüreğindeki coğrafyanın merkezidir..Mutlak dünya hakimiyetinin sembolüdür.Hakkın (Tanrı'nın) Türk Hakanlarını göndereceği yerlerdir...İlahi ve sırlı bir bilgidir...İstanbul'un sembolüdür...Türk Ordusunun manevi hedefidir...
Türkler, coğrafi ve hatta siyasi olarak ulaşmak istedikleri her hedefin adını KIZIL ELMA koymuşlardır... Bu amaçla; KERKÜK, KIBRIS, BATI TRAKYA ve EGE ADALARI KIZIL ELMA'NIN adıdır... AFRİN ve MİSAK'I MİLLİ hedefleri de bu ideale dahildir...
Bizi hayalci ve ayakları yere basmayan ütopik olarak düşünenler de olacaktır mutlaka....Unutulmasın ki; her gerçek ve her hedef önce hayallerle süslenir, hayallerde yaşar, gelişir ve büyür..Sonra siyasi konjoktürel uygun hale geldiğinde, hayaller gerçekle yüzleşir...Bugün olmaz diye düşünülen çok şey; yarın için mutlaka olması düşünülenlerin en başında gelen hedeflerdir...
Türk Ordusunun Afrin'e girip harekat yapacağı, 20 yıl önce tamamen hayal iken bugün mecburiyet halini alması unutulmamalıdır...Dünya siyaseti ve toplumların hayatı durağanlığı ve monotonluğu kabul etmez. Hiç bir şey yapmayan, olduğu durumu kurtarmaya çalışan ve insanlık davası gibi kulağa hoş gelen ama hakikatte ise hiç bir zaman gerçekleşmeyen vaadlerin arkasına sığınan toplumlar varlıklarını ikame edemezler ve tarihten silinmeye mahkum olurlar!..
Türkler tarafından ulaşılması gereken bir hedef ve bir düşünce olarak anılan Kızıl Elma, bazı zamanlarda da, ulaşılması ve zapt edilmesi gereken coğrafi yerlere isim olarak verilmiştir.
Tarihçilerimize göre,büyük Türk hükümdarı Atilla'nın Batı Roma'yı,Fatih Sultan Mehmet'in Doğu Roma'yı fethetmesi hep bu idealin hedefleridir. Büyük Türk HUN İmparatoru ATİLLA'DAN sonra, ROMA'YI düşürmek Osmanlı Türklerinin de büyük hedefleri arasında olmuştur...
İstanbul'un fethinden sonra Türk milletinin Kızıl Elması Roma'dır..Burası Katolik dünyasının kalbidir. Fatih Sultan'ın İtalya (Otranto) seferinin hedefi, Atilla'dan sonra Roma'yı düşürmektir. St.Pierre'nin kubbesine Türk'ün Kızıl Elmasını dikmek hedeflenmiştir...
Fethedilmesi gereken ve Kızıl Elma olarak adlandırılan coğrafi isimler olarak; İstanbul-Roma-Macaristan-Viyana-Peşte gibi beldeleri sayabiliriz... Ta Oğuzlardan günümüze kadar,Türkleri bir arada tutan ve bir ideal uğrunda yarıştıran, aynı hedefe at koşturan bir düşünce olarak gelişmiştir bu düşünce....
Tarihi kaynaklarda, Oğuz Türkleri arasında cihan hakimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş olduğu gözlenir..Bilge Kağan ve Kültegin kitabelerinde bu duygulara sık sık vurgular yapılması bundandır.
BİLGE KAĞAN kitabelerinde: ''...Tanrı irade ettiği için tahta oturdum, dört bir yandaki milletleri nizama soktum...'' sözlerinden Kızıl Elma düşüncesinin bir tezahürü olarak o taşlara nakşedilmiştir...Aynı Kağan; ''...Ey Türk titre ve kendine dön!....Üstte gök çökmedikçe,altta yer delinmedikçe, senin ilini töreni kim bozabilir...''
Yine; ''... Türk Tanrısı, milleti yok olmasın diye babam İLTERİŞ KAĞAN'I,anam İL BİLGE HATUN'U GÖKTEN TUTUP YÜKSELTMİŞTİR...''
Bu sözlerden Tanrının, Türkler'i CİHANA HAKİM OLMAK VE İDARE ETMEK için yarattığı düşüncesine inanılmıştır. Bu düşünce, Türk milleti arasında bir zaman sonra '' Cihan Hakimiyeti Mefküresi'' olarak yayılmış ve gelişmişmiştir...
Bugün dünyada yaşayan topluluklar arasında en eski ve en kadim topluluk şüphesiz ki Türk milletidir.Tarihin en başından itibaren bu güne kadar daima başrolleri üstlenmiştir. Tarihten Türk milleti çıkarıldığı zaman tarihin yazılamayacağı konusunda yabancı tarihçiler hemfikirdir. Hatta son bin yıllık İslam tarihinden Türk milleti çıkarılsa, geriye İslam tarihi yazılamaz...
Yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim nazil olmaya başladığı o zamanki Arap toplumu sosyal, ekonomik ve beşeri yönden en kötü günlerini yaşadığı yıllardır...Arap toplumunda; ne akıl, ne bilim ne de mantık bulunuyordu. Aile hayatında ise bir değil, beş altı eşler bulunuyor, doğan çocuklara erkek kız ayrımı yapılarak, kız çocukları diri diri mezara gömülüyordu. Putlara taptıkları çağda,Türk milleti hiç bir puta tapmamış, Gök tanrının varlığına inanmışlardır..
Kur'an'ın indiği dönemde Türk milleti ,GÖKTÜRK İMPARATORLUĞUNU kurarak, dünyanın idaresinin Tanrı tarafından kendilerine verildiği yüksek inancıyla yaşamışlardır. Önasya'dan Japon denizine kadar, Kuzey Buz denizinden Çin'in içlerine kadar,Türkçe konuşan tüm boylar,Göktürk Devletinin çatısı altında bir araya gelerek, o zamanki dünyanın en büyük imparatorluğu olmuştur.. Türk milleti hakimiyetini, eski dünyanın bilinen her köşesinde şanla şerefle yürütmüş bir millettir.
Türk milleti, kadim millet olmasını, tarihten gelen karakteristik özelliklerini korumasına borçludur. Cesurluluk, ataklık, akıllılık, kararlılık, var olan milli ve manevi değerlerimize bağlılık, Türk töresine sadakat, ahlaklı olma, erdemlilik Türk'ün vasfi özellikleri arasında gelenlerdir.
1299'da 400 atlıyla gelip bir uç beyliği kuran, 1326'da Bursa'nın fethi sırasında ise 27 sene gibi kısa bir zamanda 38.000 süvariye kumanda eden Orhan Gazi, bu askeri artışı nereden bulmuştur sorusu akla gelebilir. 400 çadırlık bir aşiret bu kadar çoğalamazdı!...
O halde Bizans sınırındaki bu beylik, bütün Türk aleminin geleceği ve umudu olarak görülmüştür. Horasan'dan, Bursa ve İzmir'e kadar her yerdeki Türk boyları Ertuğrul Gazinin sancağı altında, birleşerek,İstanbul'un fethinin ve dünya hakimiyetinin temsilcisi olarak her Türk boyunu Söğüt Beyliğine çeken duygu ve düşünce Türk milletinde Kızıl Elma ülküsü olmuştur...
Tarihten bu yana daima büyük düşünen Türk milleti bu inançla; Avrupa ve Asya'nın hatta Afrika'nın hemen her yanında hakimiyetini hissettirmiştir. Bu cihan hakimiyeti, şüphesiz Türk'ün Kızıl Elma inancıyla var olmuştur. Milletimiz tarihini bilmezse Kızıl Elma hedefine ulaşamaz.Tarih bilgisi, yer altında yatan gizli madenler gibi işlenmedikçe, o milletin tarihi de hiç bir işe yaramaz..
Millet halinde yaşayan fertlerin ,milli duyguları işlenip yaşatılırsa tarih şuuru da gelişecektir.. Tarihi ve milli şuur gelişmeden, Nizam'ı alem ülküsü-İlay'ı Kelimetullah duygusu kısaca Kızıl Elma ülküsü yaşanmaz ve yaşatılmaz...
Devam edecek....