6. Şubat 2023 Kahraman Maraş merkezli, Hatay, Adıyaman, Adana, Gaziantep, Urfa, Diyarbakır olmak üzere biri 7.7, aynı gün de diğeri 7.6 büyüklüğündeki iki deprem on ilimizi vurarak şu an itibarıyla 80.binin üzerinde yaralı, 30.binden fazla ölü ve binlerce bina enkaza dönüşerek çok acı can ve mal kaybına sebep olmuştur.
Allah böylesi büyük afetlerdan milletimizi, devletimizi korusun, birliğimizi beraberliğimizi, metanetimizi, cesaretimizi, dayanışmamızı bozmasın. Can ve mal kaybımız çoktur. Şüphesiz acılarımız, üzüntülerimiz tarife gerek olmaksızın çok ama çok büyüktür...
Böylesi zamanlarda yazmakta zor. Fakat bazı yetkililerin işi kadere havale edip, ‘’ Ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz, acılarınız acımızdır. Devletimiz yıkılan evleri en geç birkaç yıl içinde yapacak ve mağduriyetler giderilmeye çalışılacaktır. Allah’ın kaderidir. Kadere karşı bir şey diyemeyiz...’’ İfadeleri de bizleri hem düşündürmeye, hem de endişelere sevk etmiyor dersek yalan söylemiş olmayız.
Tabi ki, Allah’ın taktiri ve iradesi dışında hiçbir şey olmaz. Yaprak bile kımıldamaz. Bakara suresi 117- Enam suresi 73 – Nahl 40 – Yasin Suresi 82. Ayetler. Kur’anda, Allah bir şeyin olmasını isterse, Ol der, o da hemen oluverir. Şüphesiz ki O, istemezse yaprak bile kımıldamaz. Hepsi doğru. Allah’ın yaratma gücüne atıf yapan ayetlerdir bunlar.
Konuya şöyle girersek meramımız ve yazmak istediklerimiz daha kolay anlaşılacaktır zannediyorum.
Peki o zaman;
Türkiye - Pakistan - Hindistan- İran- Irak ve benzeri, halkının büyük çoğunlukları Müslüman olan ülkelerde 7.7 lik depremler hep öldürücü ve KADER oluyor da, 9.2 ve daha da üstü depremler JAPONYA’DA NEDEN ÖLDÜRÜCÜ OLMUYOR?
Türkiye’de her depremde, on binlerce insanlarımız enkazların altında can verirken, binalarımız yerle tuz, buz olurken, neden JAPONYA gibi deprem ülkelerinde kimsenin burnu bile kanamıyor?
Yoksa haşa, Allah insanlara adaletiyle muamele etmiyor mu?
Bizdeki yaşanan acılar hep kader de, orada yaşananlar neden kader olmuyor? Her şeyi kadere havale eden mantığa göre, tövbe Allah taraf mı tutuyor yani?!..
Dikkat ederseniz çoğu araçların arka camlarında , ‘’ Allah kazalardan korusun’’ yazar. Yazar da, dünya ülkeleri arasında en çok trafik kazaları da maalesef ülkemizde olur!.
Sen hız kurallarına, trafik kurallarına uymazsan, ehliyetsiz veya alkollü araç kullanırsan, aracın zorunlu bakımlarını yapmazsan ondan sonra, ‘’ Allah kazalardan korusun...’’
Yok böyle bir şey... Tedbirsiz tevekkül olmuyor. İnsanın hür iradesiyle yapması zorunlu olan mükellefiyetler yapılmadan, tedbirler alınmadan, yapılan işlerin acı sonuçlarını kimse "kader" deyip geçiştiremez. Allah’a havale edip, Allah'a iftira edemez!..
Namaz için mescide gelen sahabeye bir gün Peygamberimiz (SAV) devesini ne yaptığını sorar. Sahabe , ‘’dışarıya saldım bıraktım, Allah’a havale ettim’’ der. Bunun üzerine, Peygamberimiz, önce bir yere bağla sonra tevekkül et demiştir.
Her akıl ve düşünce sahibi kişi; yapılması gereken şey yapılmadan, tedbir alınmadan tedbirsiz tevekkülün ve işi Allah’a havale etmenin İslam dairesinde bir geçerliliği olmayacağını çok açık bilir. Burada vurgulanmak istenen hususta budur...
Şimdi konumuza uyulması ve yapılması zorunlu olan teknik konulara girerek işi kadere havale etmenin aldatıcı boyutuna bakalım:
***
Ülkemizde maalesef şu acı bir gerçek ki, Türkiye’de temel problem olarak bilgili insanların yetkileri yok.
Yıllardır yapılan uyarılara aldıran da yok. Fakat iş başında olan yetkili kişilerin de bu konularda bilgilerinin olmadığı görülmektedir.
Kur'an'ın emrettiği, liyakata uymak ve işleri ehil olanlara vermektir...
Konuya hiçbir şekilde siyaset amaçlı bakmam, yemişim siyasetini!.. Fakat hataların, ihmallerin ve liyakatsız kişilerin yetkili ama bilgisiz olmalarından, konulara vakıf olmamalarından yaşanan felaketleri de görmemezlikten gelerek susmamız da söz konusu olamaz...
Evvela, delillerin kaybolma tehlikesine karşı yapılması zorunlu olan işler var.
Can kayıplarından ve maddi zararlardan hukuki ve cezai sorumluluğu olanların tespit edilmesi ve her kim olursa olsun hesap sorulması için , Fay hatlarına inşaat yapılmasına izin verenlerin, imar planları yapanlardan,, inşaatları denetleyenlerden, müteahhitlerden belediyelere kadar, rant sağlayanların tümünden, ucu dokunan siyasilere kadar hesap sorulması için mevcut delillerin ivedilikle korunma altına alınması şarttır.
DEPREM BÖLGESİ OLAN ÜLKEMİZDE KAÇ KEZ İMAR AFFI ÇIKTI.
İlk imar affı 1984 yılında uygulanmaya başlanmıştır. Fakat 1948 yılından itibaren 20’den fazla imar affının çıktığı bilinmektedir. Gece kondu ve imar mevzuatına göre inşaası gerçekleşmeyen yapıların uygulama ve mülkiyet problemlerini düzenleyen kanuna ‘’ İmar affı’’ ya da imar barışı denilmektedir.
En son ki imar affı ise 6 Haziran 2018’de çıkarıldı. Yani yasayla imara aykırı, ruhsatsız yapıların kayıt altına alınarak bu yapıların kazandırılması amaçlandı. 2018’ de İmar Barışı kapsamında 6 milyon konut ‘’Yapı Kayıt Belgesi’’ almıştır. İmar kapsamında Türkiye genelinde 7 milyon 85 bin 969 adet yapıya kayıt belgesi verilmiştir. Bunların 5 milyon 848 bin 927 sinin konutları oluşturduğu bildirildi.
6 Haziran 2018’de ki Resmi Gazetede yayımlanan imar yasası çıktığı zaman meslek odaları ve mühendisler tarafından yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. O zaman İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Selim Tulumtaş, KAÇAK ve RİSKLİ YAPILARIN affedilmesi sonucunda 2 milyon 700 bin kişinin RİSKTE OLDUĞUNU AÇIKLAMIŞTIR.
6 Şubat 2023’te Kahraman Maraş merkezli yaşanan depremin yıktığı 10 il arasında bulunan Malatya’da ise 22.329 adet Yapı Konut Belgesi düzenlendiği bildirilmiştir. Tüm bu kayıtlar resmi belgelerde kayıt altındadır.
Bu bölgenin hem de birinci derecede deprem bölgesi olduğu bir sır değildi. Deremi bir felaket haline getiren her şey herkes tarafından bilinmektedir. Bile, bile fay hatlarına imar izni verenler, hile yapan müteahhitler, hileye ve hırsızlığa göz yuman yetkililer, ruhsat veren belediyelerdir. Bu bölgelerdeki binaların en şiddetli depremlere dayanacak şekilde yapılmalı ve denetlenmeliydi.
Gelişmiş ülke Japonya’da İmar Affı gibi bir söz duyan var m? Yok tabi ki. Halbuki bizde ki tabloya bakalım.
23 Şubat 2019’da yerel seçimler imar barışı için malzeme yapıldı. O tarihte Sayın Cumhurbaşkanı bizzat ‘’...144.556 Maraşlı vatandaşımızın sorunun çözdük...’’ dedi. Yani imar barışıyla şimdiki depremin yıktığı bu binalara barış getirilmiştir.
21 Haziran 2018’de Gaziantep’te yerel seçim öncesi Sayın Cumhurbaşkanı, ‘’ İmar barışıyla ülkemizin her yerinde olduğu gibi Gaziantap’ teki vatandaşlarımızın çok önemli sıkıntılarını çözüyoruz...’’ demiştir.
24 Şubat 2019 Hatay mitinginde müjde verirken ‘’...205. 000 vatandaşımızın imar barışıyla sorunlarını çözdük...’’ demiştir.
11 Binanın yıkıldığı Adana da ise; Adana Belediye Başkanı Zeydan Karalar yaptığı açıklamada, ‘’ Yıkılması gereken binalar imar affı nedeniyle yıkılamadı. Yeni yapılanların ise güvensiz binalar olduğu...’’ açıklamasını yaptı.
Deprem öldürmez, çürük ve denetimsiz rant uğruna kat üstüne kat atılan binaların öldüreceğini bilmeyen kalmadı. En basit misal aynı deprem bölgesindeki Hatay’ın ERZİN İlçesinde neden tek bir bina yıkılmamış ve can kaybı olmamıştır?... Fazladan birkaç oy almak için, çıkarılan imar afları soruşturulmayacak mı? Hiç mi bunların suçu, günahı yok.
Sonra da ‘’ Kader’’ deyip her şeyi oraya havale etmek demek kolaycılık ve sorumluluktan kaçmak demektir. Her kim olursa olsun, yandaşlara rant sağlamak için, göz göre göre imar aflarının çıkarılması, kaçak yapılara ruhsatların verilmesi, hırsız müteahhitlerin fazladan paralar kazanması için ,deprem yönetmeliklerine uyulmadan blok katlara izin verilmesi ve denetlenmemesi bu sonucu doğurmuştur. Bunları herkeste bilmektedir.
Türkiye yaşadığı bölgede gerek jeopolitik, gerekse siyasi konum olarak, her an ve her türlü felakete hazır olmak durumundadır. Gelinen noktada gördük ki maalesef hiçbir hazırlığımız yok!..
***
Her şeyi ve her sorumluluğu KADERE yıkmak kolay. Bakalım yüce kitap Kur’an ne diyor. Bu konuda hiçbir uzmanlığım yok. Din alimlerinin konuya ilişkin görüşlerini açıklamakla yetineceğim. İsteyen istediğini anlar.
Pof. Dr. Hüseyin Atay’ın, Kur’an’da İman esasları ve Kur’an’a göre Araştırmalar I- VII arası baskılar , İlk Baskı 1961 , 2013, 2014 Baskıları, Atayy Yayınları Kur’an’a Göre Araştırmalar kitaplarında özetin özetiyle anladıklarımı çok kısa olarak izah edecek olursak.
‘’...Kur’an akla önem vermiş ve insanlara akıllarını kullanmakla sorumlu tutmuştur. İnsanların doğruyu, eğriden, hakkı batıldan ayırıp doğru yolu seçmelerinde anlamaya, düşünmeye ve muhakeme etmeye muhtaç olduklarını görerek onları buna teşvik etmiştir...Bir şeyin tercih edilme sebebini bilmekte aklın, müdahalesine ihtiyaç vardır.
İnsanları gerçeklerden alıkoyan, ilerlemelerine engel olan ve insanlığa faydalı bir fikri kabul etmeye yol vermeyen gelenekleri ve görenekleri yıkmak hususunda Kur’an akla ve aklı kullanmaya başvurmuş ve taklitçiliğe karşı aklı savunmuştur. ( Bakara 2/170- Şuara 26/71-74, Zuhruf 43/21) ( Kur’an’da İman Esasları ve Kader sorunu)
Hüseyin Atay, Kur’an’a Göre İman Esasları ve Kader sorunu, Ankara, 2009, s. 139 vd. Konuyu açıklar. Kur’an’da günümüz Müslümanlarının anladığı gibi değişmez alınyazısı anlamında, ‘kadere iman’ esası olmadığını tespit ettiğini yazdığı kaynaklarda ilimi gerçek ve ayetlerle izah etmektedir. Allah’ın iyiliği ve kötülüğü yaratması anlamında kullanılan ‘kader ‘ dediğimiz gibi dünya nizamıyla ilgilidir, insanın iradesiyle ilgili değildir. Dünya nizamında insana zarar ve fayda veren şeyler vardır Allah’ın nizamı geneldir. Onda mutlak kötü yoktur...
Yüce Allah insana irade hürriyeti vermiştir. Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar sorumluluk yükler... Onun için hayvanlara, ağaçlara ve taşlara Allah’ın bir işi yapma önermesi yoktur. Çünkü onlar kanunlara ve kendi tabiatlarına göre mecburi olarak onu yapacaklardır. Onlar emirlere isyan edemezler. Ama insanlar edebilir, çünkü hürdürler. Allah’ın insana verdiği hürriyet onun gücü ile sınırlıdır... Allah’ın iradesi mutlak ve sonsuzdur...Ama insanın iradesine karışmaz. Bu daire içinde de Allah insanın iradesini yok edebilir ve yok ettiği ölçüde de insanın sorumluluğu kalkar...
Kur’an da, ‘’ kader ve kadr’’ kelimeleri geçmektedir. Ancak bu kelimeler miktar, ölçü, bir şeyi bir ölçüye göre yapmak manalarına gelmektedir. Kadr ve taktir kelimelerinin Allah’a isnadı Onun yaptığı işlerin bir nizamı, ölçüsü ve hikmeti olduğunu bildirir Yaptığı işleri bir hikmet dairesinde yapar. Lüzumsuz, manasız, gelişi güzel, rastgele iş yapmadığını ifade eder. Bunun için de her şeyin bir ölçüsü, miktarı ve uyduğu bir nizamı vardır. Kur’an’daki şu ayetler bu mananın delilidir.
Allah’ın kudretine inanmayan kafirler hakkında, Allah’ın kadrini hakkıyla taktir etmediler, ayeti inmiştir. ( En’am 6/91)
‘’ Allah istediğine rızkı bol ve ölçü ile verir’’ ( Ra’d 26) Bunun manası, Allah bir kimseye gelişi güzel vermez, hikmetinin gerektirdiği bir ölçüyle verir demektir.
‘’ Gökten suyu miktarla indiren’’ (Zuhruf 43/11) ayetinde ‘’ bi kader’’ in manası miktar, yani ölçü ve oran ile ihtiyaçları nispetinde faydalanıp yağmur yağdırdı demektir.
‘’Eğer Allah rızkı kullarına bol bol verseydi, yeryüzünde taşkınlık ederlerdi. Ama O dilediğine bir ölçüye göre indirir’’ (Şüra 42/27)
Hüseyin Atay Hoca diyor ki, ‘’ Kader’’ kelimesi Kur’an’da bir ölçü dahilinde tayin etmek, her şeyi bir ölçü ve nizama göre tanzim edip, tedbirlemektir...Eğer ‘’ kader’’ insanın yaratılmasından önce onun nasıl hareket edeceği, ne yapacağı ve ne olacağı değişmez surette yazılmış, çizilmiş manasına alınırsa, biz Kur’an’da böyle bir kaderin olmadığını söyleyeceğiz...’’ diye ifade etmektedir.
Konuyu araştırmak ve merak edenler için Hocanın Kur’an ‘da İman Esasları ve Kader Sorunu s. 125. Vd bakabilirler. Türkiyede ki konuya vakıf en etkili İlahiyat Prof. Hüseyin Atay şöyle devam ediyor.
‘’ ...İnsanda özgür irade var. Özgür irade yoksa din de yoktur. Allah’a, Peygambere inanmak, özgür irade sahibi olmasına dayanır. Özgür irade sahibi olmayan hayvandır. İnsanın dindar ve din sahibi olması özgür iradesine bağlıdır...İnsanın özgür iradesi vardır ve yaptığı her hareketten sorumludur...’’
Kısaltarak bu yazılanlardan anladığımız;
İnsan oğlunun bilerek, isteyerek ve taammüden yaptığı her işi özgür iradesinin bilerek verdiği ve yaptığı işlerin bir sonucudur. Allah’ın koyduğu yasak ve kanunlar ortadadır. Toplumsal ve ahlaki emirlere uymayan hırsızlık yapan müteahhitlerin hiç mi suçu yokta, ‘’ Kader’’ sorumlu oluyor. Bu geri kalmışlık, dincilik , bağnazlık, ilmin esaslarına önem vermeyen Ortadoğulu kafasının ürettiği İslam ve ahlak dışı düşüncelerin ürünüdür.
Yetkili mercilerin kaçak yapılara ruhsat vererek imar affına imza atmaları, bile bile fay yataklarına, dere yataklarına denetimsiz yüksek binalara izin verilmesi, hırsızlıklara göz yumulması, tüm iktidarların kendilerine fazladan getirisi olacak oyların, insan canına tercih edilmesinin sonuçlarıdır...
Yapılan tüm olumsuzluklar, kendi iradeleriyle kendi aldıkları kararlarla ortaya çıkan felaketlerdir. Sonra da ortaya çık, ‘’ Bunlar kaderin bir parçası..’’ diyerek işin içinden sıvışmaya çalış...
Rüşvete, torpile, iltimasa, hırsızlığa, ranta göz yumarsan, kamu mallarının talan edilmesine müsaade edersen, beş katlık binaya, on kat ruhsat izni verirsen, kaçak yapılara imar barışı dersen, enkaz altında kaybedilen binlerce canın hesabı ‘’ kadere’’ yüklenemez.
Yapılan kanunsuzluk ve hukuksuzluklar, kişilerin olmasını istedikleri ve özgür iradeleriyle rant uğruna yaptıkları hırsızlıkların sonuçlarıdır. Kadere yüklenecek bir konu değildir.