Araplar seçkin ulusuz (kavm-i necip) derken, Batılılar üstün (arî) ırk olduklarını iddia ederken ırkçı olmuyor da Türk “Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur.” deyince mi ırkçı oluyor. Hadi oradan!..
Irak’ta bir koyup üç alacağız diyenler üçün biri ile yetinmek zorunda kaldılar. Bin yıllık Türk yurdu Kerkük elden gitti gider. Ağırlıklı olarak Oğuz/Bayat boyunun yaşadığı Kerkük’te halkın ileri gelenleri suikaste uğrarken, tapu binaları kundaklanırken, kente kamyonet kasalarında seçmen ve/veya yerleşimci taşınırken Ankara’daki siyaset ağaları sesini çıkarmazsa olacak olan bu. İyi ki Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulması halinde Türkiye’nin Musul ve Kerkük’te hak elde etmesini düşünecek kadar ilerigörüşlü, sezgi (feraset) sahibi bir Atatürk’ümüz var. Tıpkı Nahçıvan’la dolayısı ile Azerbaycan’la sınır birliği meselesinde olduğu gibi!..
Dün Irak’ta oynanan oyunun bir benzeri bugün Suriye’de sahneleniyor. Takıntı haline getirdikleri Müslüman Kardeşler romantizminden olsa gerek Suriye’yi toz pembe gören birileri, Türklere karşı işledikleri soykırım suçu nedeniyle insanlık tarihine kanlı harflerle kazınmış olan Emevîlerin adını taşıyan camide kıldıkları namazla kalmasalar bari. Secdede iken cepler boşalırsa -kardeşlerinden bazılarının adları Börü, Tuğtekin, Turanşah olan- “Yağıkıran” Selahaddin’in türbesinde dört dönerler artık. Türbe geleneği Türklere özgü olup, kurgan kültürünün devamıdır bu arada.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adı Osmanlı olsun, Anadolu Cumhuriyeti olsun falan filan diyen etnik özürlüler bile var bu ülkede. Anadolu’nun güneydoğusunda Turuklar, güneybatısında Turkiler yaşamışken, Keltler -Trakya üzerinden gelip- Orta Anadolu’da kurdukları devlete Türkiye adını vermişken hem de.. İran’da makam-mevki yüzü gör(e)mezken, Irak’ta tepelerine elma kokulu gaz yağarken, Suriye’de kimlik kartı bile verilmezken gıkını çıkarmayıp da Türkiye’de, eline silah alıp dağa çıkanlar var bir de.. Sözde demokratik hak talep eden bu ikiyüzlü (riyakâr) zırtapozlara sormak gerekir; bakan-başbakan mı olamadın, general-paşa mı olamadın, sanatçı-türkücü mü olamadın, hal müdürü-holding patronu mu olamadın diye… Demokrasiyi Türkiye’nin yumuşak karnı sananların, hükümet=devlet yanılgısına düşüp de Türk devlet aklını hesaba katmayanların aymazlığı (gaflet), sapkınlığı (dalalet) ne kadar gülünç (trajikomik) ne kadar acınası bir durum.. Damat Ferit hükümetti ama Gâzi Mustafa Kemal devletti! Birileri Türkiye’de Türk adından, Türk varlığından rahatsız oladursun; İran’da Pers/Fars faşizminin, zorbalığının (despotizm), mezhep baskısının (taassup) hüküm sürmesi ve yine Irak’ın, Suriye’nin anayasasında “Arap Cumhuriyeti” yazması da cabası.. Ya -sözde- uygarlık beşiği olan Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’da “Türk’üm” demenin yasak dolayısıyla suç olmasına ne demeli?..
Batı barbarlığına karşı yüzyıllarca Asya’yı ve hatta Afrika’yı koruyan, birbiri ardına gelen hayâsız akınlara karşı göğsünü siper eden -Tanrı’dan kut almış- Türk milleti ve -Tanrı’nın sevimli kulları olan- Türk Silahlı Kuvvetleri birbirinden arsız, birbirinden yüzsüz ihanetleri hak etmiyor. Kaldı ki Türkiye’nin Ön Asya’daki varlığı Asya için, Avrupa için, Afrika için barış ve huzur demektir. Özellikle de Müslümanlar için!.. Türkler sayesinde üç kıtaya tutunan İslam dininin, Türkler olmasa Mekke, Medine ve Taif arasına sıkışıp kalacağını görmemek için kör değil nankör olmak gerekir. Bu gerçeğin kanıtı ve tanığı da bizzat İslam tarihidir üstelik. “Unutulmasın ki Türkiye hem Türk dünyasının, hem de İslam âleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslam âleminin hem de Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir.” diyen Çeçenistan’ın kurucu cumhurbaşkanı Caher Dudayev’e rahmet..
Hz. Ali’nin bir sözü vardır: “Kendinize yapılan kötülüğü affedin, milletinize yapılanı affetmeyin.” der pîrimiz. Birincisi büyüklük, ikincisi ihanettir çünkü. Bu ilke (düstur, prensip) bizim için de geçerlidir. “Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.” diyen büyük önder Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve 19 Mayıs 1919’dan esinlenerek noktayı koyalım:
Sanma ki biter bu ülkede riya maskesiyle gezen alçak
Ve bir o kadar da eşek kuyruğunda sınırdan geçen kaçak.
Toroslarda kaldıkça bir Yörük çadırı, yandıkça son ocak
Kutlu Turan Devleti elbet bir gün, elbet bir gün kurulacak!