Anadolu insanı çilekeştir, fedakârdır, sessizdir, sakindir. Anadolu insanı şehittir, gazidir, kınalı koçtur ve şehadete hazırdır.. Sağımıza solumuza baktıkça güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan neredeyse herkes şehit yakınıdır, gazi yakınıdır. Bedel ödemekte tereddüt göstermez, yeter ki söz konusu vatan olsun, bayrak olsun!. Lakin bunu anlamayanlara meydan kalınca haklı olarak sitemkârdır, buruktur.
Son yıllarda ne fırtınalar koptu, ne yıldırımlar çaktı ne girdaplar oldu. Çok şükür hepsi atlatıldı ya da atlatılmaya çalışıldı. Kimi zaman meclisimiz tek yürek oldu, kimi zaman sivil toplum kuruluşlarımız, kimi zaman halkımız. Ancak ne yapıldıysa bir türlü huylu huyundan vazgeçmedi. Bu devlet hepimizin, bu bayrak hepimizin, bu ordu hepimizin ve dahi bu topraklar hepimizin çok denildi. Huylu yalnız benim demekten vazgeçmedi!.
Devlet normalleşsin, adalet hâkim kılınsın, liyakat esas alınsın dedikçe en zor günlerde bile millet vatan müdafaasındayken bazıları makam tefeciliğinden vazgeçmedi. Biz kardeşiz dediler ancak kurt bile yapmadı bu taksimi kuzulara şah olsa dedirttiler. Biz efendi siz hizmetkârsınız anlayışından sıyrılmadılar. Yaptıkları mülakat hukuksuzlukları hala hafızalarda diri dururken pişmiş kelle gibi karşımıza geçip biz çok adaletli bir yönetim sergiledik diyebildiler. Hak gaspı konusunda rekor üstüne rekor kırarken bile zerre kadar utanma emaresi göstermediler. Millet can derdiyken bile saltanat peşinde koştular.
Akif toplu vurdukça sineler top bile sindiremez dedikçe onlar bu toplu vuran yüreklere hançer saplamak derdindeler. Yanaklarında hala attıkları şamar izleriyle dolaşan intikam hevesinde olmayan mazlumlara diğer yanaklarınızı çevirin deme derdindeler. Bir yandan devlet millet edebiyatı yaparken öbür yandan tedenni çıkartarak devletin ve milletin altını oymaya çalıştılar.
Yetmiş altıncı madde hak yeme garabeti oldu, proje okullara müdür atamaları üzerine tuz biber oldu. İlçe Müdür atamaları bir o kadara hoyratça yapıldı. Hala sözleşmeli öğretmen tedirgin, hala kadrolu öğretmen tedirgin, memur tedirgin. Bir sendikanın insafına terk edildiğini düşünüyor. Bir Allah’ın kulu ne yapıyorsunuz, mili birliğe ihtiyacımız olduğu şu günlerde bu ne pervasızlık demiyor!..
Bir türlü hoyratlıklarından vazgeçmiyorlar!.. Bencilliklerinden vazgeçmiyorlar. Adaletsizlikten, baskılardan, zorbalıktan vazgeçmiyorlar. Ben demekten, benim ki demekten, adam kayırmacılığından, sendika, dernek, vakıf taassubundan vazgeçmiyorlar. İlkesizlik her tarafta kol geziyor ve ilkesizleri ödüllendirmekten vazgeçmiyorlar. Hak yiyenleri, mazlum yaratanları ödüllendirmeye devam ediyorlar. Beş bin yıllık devlet kültürümüzde var olan örf ve töreleri açıkça yok etmekten imtina etmiyorlar.
Belki utanırlar, belki ibret alırlar, belki örnek alırlar diye sabırla doğruyu gösterdikçe onlar bildiklerini okumaya devam ettiler. Biz anadan, yardan, serden, makamdan vazgeçmedikçe vatansever olunmaz dedikçe onlar ne makamdan, mevkiden, ne yardan vazgeçtiler ama vatanseverlik edebiyatından da vazgeçmediler. Biz söz değil icraat dedik onlar laf ebeliğinin zirvesine tırmandılar.
Sonuç olarak biz yakışmıyor dedikçe bize değil ancak kendilerine yakışan hallerinden vazgeçmiyorlar. Biz onardıkça tahrip etmeye devam ediyorlar. Biz el uzattıkça geri çeviriyorlar. Biz hak dedikçe hakkımızdır diyorlar. Biz bir olalım iri olalım diri olalım dedikçe hayır olmaz diyor ve ötekileştirmekten vazgeçmediler. Sahi böyle düşündüğümüz için biz çok mu ötekiyiz????