2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılı da diğer yıllar gibi sancılı başladı şeklinde kalıplaşmış bir ifade kullanmak istemiyoruz. Ancak gerçek şudur ki bu yıllar tarih sayfalarında yerlerini alacaktır. Böylesi kriz dönemleri mutlaka az veya çok hasarla atlatılacaktır. Esas olan az hasarla atlatmaktır.
Eğitim ve Öğretim yılının başlamasıyla yüz yüze mi uzaktan mı tartışması başladı. Sonra okul öncesi ve birinci sınıflarda aralıklarla yüz yüze eğitime geçildi ve daha sonra sınıf sayısı arttırıldı. Ne yazık ki bunun paralelinde hastalıkta arttı ve nihayet kısıtlamalar ve ardından okullar tatil edildi.
Peki bizler neleri tartıştık? Önce ek dersler ödenecek mi ödenmeyecek mi tartışmaları başladı. Yüz yüze eğitim, canlı ders nasıl olacak? EBA yetecek mi yetmediği anlaşıldı. Alternatif siteler güvenli mi değil mi? Bir güvenli denildi bir güvensiz, öğretmen arafta kaldı. Kullansam mı, bir sakıncası var mı gibi sorularla karşılaştık. Zor olsa da sonuçta öğretmen idarenin tasarrufunu bir kenara bıraktı kendisi bu türlü sorulara cevap aramaya başladı. Nitekim buldu ve uygulamaya başladı. Sonuçta her zaman yaptığı gibi önce karmaşa yaratan bakanlık iş oturduktan sonra yönerge yolladı.
Bir karmaşa da atmış yaş üstü öğretmenler ilgili yaşandı. Kimi versin dilekçesini derse girsin dedi kimisi ise hayır zinhar olmaz dedi. Bu karmaşa da yine ilgililerle görüşülüp çözüldü. Ya da okul idareleri farklı uygulamalarla problemi çözdüler.
Öğretmenlerin filyasyon ekiplerinde zorunlu görev verilmesi bir başka tartışma konusuydu. Kimi ilçeler isteğe bağlı görev vermeyi esas alırken kimileri adeta bellediği isimleri sürekli yazmayı sürdürdüler. Kuşkusuz hasta sayısı artınca daha çok ekibe ihtiyaç duyuldu ve mazeretine bakılmaksızın öğretmenler görevlendirilmeye başlandı. Neyse ki bu sorun da vali beyle görüşülüp teşvik getirilerek kısmen çözüme ulaştırıldı.
Son süreçte iki önemli karar daha alındı ve bunlar da çok tartışılan kararlar arasına girdi. Bunlardan hiç kuşkusuz en önemlisi öğrenciye not verilmesiydi. Bunun da derse katılma oranına göre belirlenmesi istendi. Tabi ki birçok itiraz geldi. Kimi sınav yapmıştı kimi yapmamıştı. Sınav notlarının geçerliliği velinin insafına bırakıldı, bu da ayrı bir tartışma konusu oldu. İnternet alt yapısının olmadığı gibi bilgisayarı olmayan öğrencilere ne vereceğiz diye soruldu. Ya da derse bağlandı, ancak derse katılmadı ya da ders yerine başka işlerle meşgul oldu. Daha birçok gerekçeden dolayı özellikle orta okullarda notun sağlıklı olmayacağı birçok adaletsizliğe neden olacağı söylense de siz notu veren arkadaş denildi. Buyurun notu verdik. Görüldü ki gerçekten bu notlar lise yerleştirmelerine dahil edilecek olsa yazık olacaktır. Çünkü asla sağlıklı bir not verme dönemi olmadı.
Son günlerdeki bir başka tartışma konusu DYK lardı. Okullar 22 Ocakta yarıyıl tatiline girecek ve bu tarihten itibaren 8 ve 12 sınıflarda yetiştirme kursları başlayacaktır. Zaten diğer sınıflarda yetiştirme kurslarının kaldırılması bir hayli tartışma konusu iken şimdi tatil zamanı bu kursu açmanın öğretmende haliyle bir şikayet başlattı. Efendim sene başında yarıyılda kurs açacağız demişlerdi. İyi de kardeşim sene başında vaka sayısının kırk binlere dayanacağını ve okulların tatil edileceğini kim bilebilirdi?
Sonuç olarak; her alanda olağan olmayan günler yaşıyoruz. Elbette sağ olanlara bu günler de geçecek. Ancak asıl mesele ne kadar hasarla geçtiğidir. Temennimiz öğretmenlerimizin bir an önce aşılanması ve 15 Şubattan itibaren eğitim- öğretimin sağlıklı bir şekilde başlamasıdır. Bundan sonraki süreçte yönetenlerin karmaşa yaratacak kararlardan kaçması, kararlı ve dirayetli duruş sergilemeleridir!...