Yusuf Has Hacip derki devleti çürüten dört davranış vardır. Bunlardan biri adaletsizlik, ikincisi asayişsizlik, üçüncüsü iktisadi çöküntü, dördüncüsü vazifeyi ihmal. Vazifeyi ihmal konusu liyakat ve ehliyet konusudur. Şimdi bu ölçüleri kendimize uyarlarsak hem var hem de yok diyenlerimiz olacaktır. En azından asayiş konusunda ülkemizin iyi durumda olduğunu birçoğumuz söyleyebiliriz. Ne yazık ki iş ehline verilmiyor, yakını, tanıdığı siyaseten güçlü olanlar yetersiz olsalar da etkili makamlara getiriliyor. Ancak konumuz Milli Eğitim olduğu için biz konuya bakış açımızı ve değerlendirmelerimizi buna göre yapacağız. Milli Eğitimde adalet hem var hem yok diyebileceğimiz bir durumdadır.
Var olan adalet; LGS girişlerinde artık sistem oturmuş gibi görünüyor. Liselere öğrenci almak belirli ölçülere bağlanmış, hemşericilik, particilik ya da nüfuzlu olmak genel de bir işe yaramıyor. Genel de diyoruz fakat biz de sistemin açıklarını aramak ya da iyi niyetli bir takım ölçülerin konulmasını istismar etmek hiçbir zaman bitmemiştir ve bitmeyecektir.
Var olan adalet; Her ne kadar yeni olsa da bu yıl ilkokul birinci sınıflardaki öğretmen seçiminin bilgisayar kurasıyla belirlenmesidir.
Var olan adalet; Lise mezunu öğrencilerin sınavla YGS puanıyla Üniversiteye girmesidir. Bir başkası KPSS ile öğretmen alımıdır. Okul kurum müdürleri ve yardımcıları için sınav yapılmasıdır.
Var olan adalet; Öğretmenlerin il dışı il içi atamalarının hizmet puanı esasına göre yapılmasıdır.
Peki olmayan adalet nedir diye sorarsanız. Gerek öğretmen alımı ve gerekse idareci atamalarında uygulanan mülakatlardır. “2018-2023 yılları arasında eşit puan verilmesi dönemi hariç.” Buralarda bugüne kadar adaletin A sını görmedik dersek yeridir. Adaletsizliğin en çok can yaktığı hususlardan birisi mülakatlardır.
İkinci olarak adaletsizliğin bariz görüldüğü uygulamalardan biri aynı ilçede ve hemen yanı başında 1500 öğrenciye tahsis edilen ve 300 öğrenciye tahsis edilen liselerin dersliklerinin aynı olmasıdır. Yani bir lisede derslik başına düşen öğrenci elli iken diğerinde on öğrencidir.
Üçüncü olarak kimi devlet okullarının öğrenci alımlarında özel liseleri aratmayacak nitelikte ve donanımda olması ve bu okulların kayıt sırasında kayıt bölgesi dışında yüksek bağışlarla öğrenci almasıdır. Burada paralı ve nüfuzlu insanların bir adaletsizlik doğurduğunu söyleyebiliriz.
Dördüncü adaletsizlik hiç kuşkusuz ki sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerin eş durumu atamalarında yapılan iki farklı uygulamadır. Eğer sen kadrolu öğretmene eş durumu hakkı veriyorsan sözleşmeden kadroya geçenlere de aynı hakkı vermelisin.
Beşinci başlığımız adamına göre uygulanan pek çok uygulamayı kapsar. Gerek ödüllerde, gerekse cezalarda ki bunların başında yer değişikliği gelmektedir. Çoğu zaman adil davranılmadığına sıkça şahit olduğumuz bir başka başlıktır.
Sonuç olarak devlet erdemliliğin temsilcisidir ve devletin varlık hikmeti vatandaşını güven içinde yaşatmaktır. Vatandaş devlete devlet vatandaşa güvendiği sürece sorun yoktur, aksi durumda sorun vardır ve bu sorun hepimizin sorunudur. O halde Milli Eğitim başta olmak üzere tüm bakanlıklarda devlet kendisini adaletle, iktisadi kalkınmışlıkla, vazifeyi yerine getirmekle ve asayişi sağlamakla hissettirmelidir.
Kalemine yüreğine sağlık Baskanim