Yüce Yaratanın Doğu ciheti ve Turan yurduna yerleştirdiği Türk Milletinin, Orta Asya’nın kendine has doğal iklimi ve çok zor şartları ve bir ilahi inayetin tasarrufu altında nasıl büyüyüp geliştiği, insanları idare etme, büyük millet olma ve koca, koca büyük devlet ve imparatorluklar kurma geleneğinin nasıl geliştiği ilahi bir bakışla incelemeye alınmalıdır.
Kuranın imanı ile Müslüman Türk Milleti’nin asil kanının birleşmesi, onun İslami Şahsiyetinin nasıl teşekkül ettiği, bunun temel yapı taşları ve bu büyük hizmeti göğüslemek için, nasıl ehil ve şerefli bir millet haline getirdiği üzerinde tefsircilerin çalışma yapması üzerlerine vacip olmalı.
İslam dini ve onun verdiği yeni iman gücüyle, Türk Milleti, milli bütünlüğünü sağlamış, İslam dini onun millet varlığına kefil, onu her türlü büyük bela ve felaketlerden koruyacak bir iman gürlüğü vermiş ve ona çelikten bir zırh olmuş, ona yeni bir şahsiyet kazandırmış, onun bütün hücrelerine yeni bir iman dokusu kazandırmış ve Kur’ani bir tabirle bir cehennem çukuruna düşerek bu ateşte yanıp yok olmasını önlemiştir. Artık bu yeni oluşumda Türk deyince İslam ve İslam denilince de Türk gelecekti.
Nitekim Cenab-ı Hak El-Maide Suresinin 54. Ayetinde ufukları dolduran gür bir seda ile bu yeni devirde Müslüman Türk Milleti’ne hitap etmiş:
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfüdür, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir."
Hasılı, ey iman ehli, sizden fert veya topluluk her kim dininden dönerse bilmiş olsun ki Allah onların belalarını verip, yerlerine diğer bir kavim (toplum) getirecektir. Öyle bir kavim ki hem Allah onları sever, dünya ve ahiret hayırlarını murad eder, hem de onlar Allah'ı severler, itaatine koşar, isyandan kaçarlar.
Öyle bir kavim ki, müminlere karşı alçak gönüllü, dost ve merhametli, kâfirlere karşı izzetli, güçlüdürler, Allah yolunda mücahede ederler, kınayanın kınamasından korkmazlar, yani hem cihad ederler, hem de dinlerinde pek sadıktırlar. Vazife yapmanın gereğini gördüler mi, münafıklar gibi şunun bunun hatırına, gönlüne bakmaz, dedikodudan sakınmaz, vazifelerini yaparlar.
Önce Araplar, kavimden kavime bu hizmeti yapmışlar, bundan sonra Emevilerin son zamanlarında olduğu gibi bu hizmet, Araptan Aceme doğru geçmiş, hadis-i şerifin de gösterdiği üzere Fars kavmi maddî ve manevî olarak İslâm'a çok büyük hizmetler etmiş, sonra bunlar da aynı hale gelmiş, bu defa da Allah Türkleri göndermiş, Arapların, Farsların kıymetini bilemeyip kaybettikleri İslâm devletini ele alarak İstanbul'a ve oradan yeryüzünün her kıtasına yaymışlardır.
***
Şimdi asıl mesele; Kuran-i Kerim’e birde bu açıdan bakmak ve Kur’an aynasında Müslüman Türk Milleti’nin muhteşem bu ilahi şahsiyetinin görüntülerini ortaya koymak, ona insanlığın hayrına olan tarihi yüce misyonunu bir kere daha hatırlatmak ve onu yeniden Türk ve İslam Dünyasının ümidi haline getirmektir.
Bilinmelidir ki, Kuran-ı Kerim’in bir sahabe neslinden sonra bu şekilde övgüsüne mazhar olan dünyada tek millet, Türk Milleti’dir.
Zaten, Kuran-ı Kerim’in Müslüman Türk Milletinden asıl beklediği de budur ve emperyalistlerin asıl korktuğu değişik eylemlerle durdurmaya çalıştığı da bu asil milletin Orta Doğu İman hâkimiyetini bir cihan hâkimiyetine dönüştürecek gen yapısına haiz olmasıdır.
Diyanetin ve tefsircilerinin ana misyonu bu anlayışta vuku bulmalıdır. Ve Gür Sesle sormak gerekir: Ey tefsirciler! En büyük payı bütçeden alan Ey Diyanet Teşkilatı!
Şayet siz! On asır Kuran-ı Kerimin bayraktarlığını yapan, Kaşgar’dan Viyana önlerine kadar yayılan bu geniş coğrafyayı mübarek kanı ile sulayan yeni, yeni birçok İman Destanları yazan, Kuran-ı Kerim’i mübarek kanı ile tefsir eden, Müslüman Türk Milleti’ni göz ardı edeceksiniz! Onun mübarek kanını Kuran- Kerim’le asla yüzleştirmeyeceksiniz!.Bu taktirde, Allah aşkına , asırlardır neyin tefsirini yapıyorsunuz?