Arapçı İslamcı teröristler, Ümmetçi Peşmergeler; Türk Milleti'ni kimliksizleştirme, yok etme operasyonunu sürdürüyorlar. Öylesine ki beyinlerini ele geçirdiği işbirlikçi hainlerle, Türk Milleti'ne kurduğu tuzağı zevkle izliyorlar.
Bu hain odaklarca, Türk varlığını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk tarafından belirlenen ‘’kuruluş felsefesinin’’temeli olan ‘’Türk Milliyetçiliğini’’sabote etmek, Türk Milleti’nin yılgınlığa, kendine güvensizliğe, hatta çaresizliğe sürüklenerek çökertilmek istenmesi karşısında Türk Milleti; kararlılık içinde yapılması gerekenleri yapacağından emin olmalıdır.
Türk Milleti; varlığını şekillendiren, tarihini, kültürünü, heyecanını, coşkusunu hissettirecek evlatlarının büyük dirilişine tanık olacaktır. Hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Yeter ki, Türk Milleti düşmanlığı ile beyinleri iğdiş edilmiş, örümcek kafalı, bilgisiz, kültürsüz, ucubeleri Müslüman diye seçen halk bilinçlendirilebilsin.
Bunun için olmazsa olmazımız: Türk Genci şu ya da bu cemaatlerin, tarikatların ibadet adı altında uyuşturucu tuzağına düşerek kendini kullandırmadan, çağımızın artık özgürlük, çeşitlilik, liberal demokrasi, hukuk güvenliği gibi değerler olmadan ‘’orta gelir tuzağını’’ aşamayacağı noktasında bilinçlenmelidir.
Böyle bir çağda insanlarımıza, özellikle yeni nesillere ‘’falancaya’’ değil, ‘’filancaya’’ bağlanmalarını değil, bağımsız kişilik sahibi olmalarını, vicdanlarını geliştirerek hayatını kendilerinin tanzim etmelerini öğretmek zorundayız.
Din eğitiminde de eski usul ezber ve taklit yerine, İslam tarihinden ‘’kula kulluk etmeyen’’ örneklerle geliştirilen hür kişilik ve bağımsız düşünceli Müslüman tipi esas alınmalıdır.
Eğitim sistemimizde, İslam’ı kültürel arka planıyla bir hayat haline getiren ve uygarlıkla bütünleştiren anlayışları içerir felsefi, bilimsel, edebi, sanatsal çalışmalara ilişkin müfredat programlarına yer verilebilir.
Hür ve yaratıcı düşünceyle, bu coğrafyada ayakta kalmamızın, güçlendirilmiş demokratik kurumlarıyla ‘’gerçek demokratik rejimi’’le huzura kavuşabileceğimizin ön şartı olacaktır.
Ne var ki, Atatürk’ün Türk milletinin güvenini de arkasına alarak ülkede başlattığı kalkınma hamlesi aşamasında önemli gördüğü ilk icraatlarından biri; Köy Enstitülerini kurmak oldu.
Ne yazık ki, Atatürk sonrası köy enstitülerinin kapatılma nedenleri malum; bilinen hikâyeler.
Gelinen süreçte, Köy Enstitülerinin yerine’’dindar ve kindar’’ gençlik yetiştirmek için İmam-Hatip okullarının açılmasına ivme kazandırdık kuruluş amacından saptırılarak.
Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesiyle bilimsel çalışmalar veren; uygulamada başarılı olan Köy Enstitülerini tehlikeli gören Emperyal güçleri rahatsız etmiştir.
Nedeni mi? Türk aydını ne diyecekti sefilce alınan bu karara?
‘’Gerçekte edebiyata, sanata, toprak bilgisine, ezip geçtiği coğrafyanın üzerine titremesi gereken bir tarihi taşıdığını fark edişine, bilginin eyleme dönüşmesini sağlayışına, varoluşun sorgusuna ulaşan birey artık özgürdür, kurtulmuştur. Yeni eğilimlerle yarattığınız prangaları reddeder.
Atatürk ve ardından bu görkemli eğitim sisteminin yaratıcıları, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç modası geçmeyen, her koşula ve devre uyum sağlayabilecek bir metot, program ve değer bırakmışlardır.
Devasa cehalet köylerinin berbat dehlizlerinde savrulan insanımız bu eğitimsizliğin kurbanıdır.
Köy Enstitüleri programı uygulanabilseydi, dingin, huzur dolu, kurnazlık yerine zekâyı taçlandıranların gülümseyerek selamlaştığı, sanat ve kültürle hemhal olmuş bir topluma dönüşürdük.
Sokağa çıkın ve gülümseyin. Mutlulukla yaklaşın insanlara...
Asla yanıt alamayacak hatta cehaletiyle böbürlenenlerce aşağılanacaksınız.
Erdemli ve bilge insan olma programının bu ülkede uygulanmasına emperyalizm asla izin vermeyecek. Ama bu ruhu taşıyan azınlığın farkındalığı bizlere hayatı yaşanır kıldıracak’’.
Türk kültür genlerinden mahrum bu hain kadrolar; unutmayın;
‘’Türk esir olmaz; Türk bayraksız olmaz; Türk devletsiz olmaz; Türk ezansız olmaz, Türk hürriyetsiz olmaz"