Bak şimdi siyasette 'ne olursa olsun kazanma' adına nasıl da kızgınlık ve kompleks içinde kıvrana kıvrana salya akıtıyorlar sana…
O yüzden unutma!.. "Bu Trabzonlu, bunun hesabı başka" diyen çatal dilleri… Dönüş hızıyla elektrik bile üretebilecek çaptaki zenneleri… "Müslüman görünen Pontus’lar" diyerek 'dünün Çözümcüleri’ni yalamaktan dilleri köseleye dönenleri… Ekrem İmamoğlu için Trabzon'da toplanan mahşerî kalabalığa 'Rum Pontus Cemiyeti' yakıştırması yapan sütü bozukları… İmamoğlu'na karşı mücadeleyi 'Pontus'a karşı' mücadele olarak sunan siyaset yosmalarını... Sakın unutma!..
Unutmayalım sakın!: "Çünkü devletin ihtiyaç hissettiği yer ve zamanda gözler hep onu aradı... 1959'da devlet eliyle Trabzon'dan ilk göç yaşandı... Çaykara'dan 408 aile Hatay'ın Kırıkhan ilçesine yerleştirildi... Onu Uzungöl ve Baltacılı'dan 160 ailenin Van'ın Özalp ilçesine göçü takip etti...
Aynı dönemde Şahinkaya köyünden 61 aile için Gökçeada yolu gözüktü... Kimilerine göre 'kritik' bölgelere yapılan bu 'demografik müdahale'-şimdiki deyimle- bir 'derin devlet' operasyonuydu...
Barış Harekâtı'ndan sonra bir nüfus hareketi de Kıbrıs için geçerliydi... 1975'te Çaykara, Sürmene ve Araklı'dan aileler 'mevsimlik işçi' statüsü altında Kıbrıs'taki Türk mührünü perçinlemeye götürülerek, boş köylere yerleştirildiler...
İşte Trabzon ve Karadeniz, vatana er lâzım olduğunda nazarların odaklandığı iklimin adıydı..."
O adı unutma ve unutturma Trabzon
*
Ve tabii, yere batasıca siyaset uğruna bir şehir bu kadar hayâsızca saldırı altındayken, ağzını açamayan siyasetçileri de… 'Mezarlıkta ıslık çalan' Trabzon'un sözde milliyetçi sivil toplum kuruluşlarını da… 'İmamoğlu belki bayramlaşmaya katılır' korkusuyla bayramlaşmayı iptal eden ve yıllardır hâkim siyasetin yan kuruluşu gibi faaliyet gösteren kulüp yöneticilerini de… Yeri geldi mi "Ülkenin en güçlü yerel basını" olmakla hava basmaya kalkan ama Trabzon bu denli adice bir tutumun hedefi haline geldiğinde 'ölü taklidi' yapan bir kısım yerel basını da…
Sakın unutma Trabzon!..
Unutma ki sonra utanma Trabzon!..
*
Doğu Karadeniz Tarihi yazarı Mehmet Bilgin'in verdiği konferanstan önemli bir alıntıyla Doğu Karadeniz bölgemizin tarihi süreciyle tanışalım bir kere daha:
"Doğu Karadeniz'de tarih boyunca Yunanlı yaşamamış ki, burada yaşayanların soyunda bir Yunanlılık olsun. Doğu Karadeniz'in Yunanlılaştırılması çalışmaları, 1800'lerde kurulan misyoner okullarıyla birlikte başlamış, bölgedeki Hıristiyan unsurlara Yunanca öğretilmek ve Yunan kimliği verilmek istenmiştir.
Biliyorsunuz, Hıristiyan Karamanlılara da Yunanlılık aşılanmak istenmiş ve bunlar mübadelede Yunanlı diye Yunanistan'a gönderilmiştir. İbadetleri, mezar taşları bile Türkçe olan Türkleri, Hıristiyan oldukları için önce misyonerlere sonra Yunanistan'a teslim ettik. Doğu Karadeniz'de de aynı durum yaşanmıştır."
Mehmet Bilgin, bölgedeki Hıristiyan unsurların hangi etnik kökene sahip olduğunu da açıklamıştır:
"Osmanlı belgelerinde Türkçe isim taşıyan Hıristiyan unsurlarla ilgili birçok kayıt vardır. Bu unsurlardan biri, Osmanlı'dan önce Karadeniz'in kuzeyinde devlet kurmuş Kumanlardır. 1204'te İstanbul'un Haçlı ordularınca işgal edilmesinden sonra Trabzon'da kurulan Rum krallığını oluşturan askeri güç de Hıristiyan Kumanlardır. Kuman prensesleri Trabzon Sarayı'na gelin olmuş, çocukları hem Türkçe hem Yunanca isimlerle anılmıştır.
1916'daki Rus işgali sırasında Trabzon'daki kiliselerin, İslami vakıfların bütün kayıtları Rusya'ya götürülmüştür. Bu kayıtlar üzerinde araştırma yapan Moskova Devlet Üniversitesi profesörlerinden Rüstem Şükürov, kilise kayıtlarından, o dönemin cemaatinin yüzde 40'ının Türkçe isimler taşıdığını tespit etmiştir. İngiltere'nin kurduğu, masraflarının bir kısmını Kıbrıs Rum devleti ve Yunanistan'ın karşıladığı Bizans kürsüsü de vaftiz defterlerindeki bu kayıtları bulmuş ve yayınlamıştır. Başlangıçta, bu isimlerin Türkçe olduğunu bilmiyorlardı, yoksa yayınlamazlardı... Fatih Trabzon'a girdiğinde, Trabzon devletinin başbakanının 'Altemur nam kafir' olduğu, mülkünün müsaderesiyle ilgili tapu tahrir defterlerinde kayıtlıdır. Altemur'un bir Hıristiyan Türk olduğu kesindir."
*
Doğu Karadeniz üzerindeki yabancı emelleri anlayabilmek için hiç değilse yakın tarihi iyi bilmek gerekir...
Mehmet Bilgin devam ediyor:
"1. Dünya Savaşı sırasında kilise, Osmanlı devletindeki Hıristiyan azınlıkları, 'Bizi desteklerseniz, size bağımsız devlet kurduracağız' vaadiyle kışkırtmış ve silahlandırmıştır. Hıristiyan azınlıkların liderlerini, misyoner okullarında ve kiliselerde yetiştirmişlerdir. Türklerin en zayıf zamanı olduğu halde, bütün çalışmalarına rağmen, Doğu Karadeniz'de söz sahibi olamadılar. Buna karşılık ilk Türk Cumhuriyeti Batı Trakya'da ilan edilmiştir. Anadolu'daki Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin mübadele edilmesi İngiltere'nin teklifiydi. O şartlarda, bu teklif Atatürk'ün işine gelmişti. Yalnız gönderilenler arasında Türkçeden başka dil bilmeyen Ortodokslar vardı... Onlar büyük acılar çektiler... Bugün Rumca konuşsalar bile, ırk olarak Türk olduklarını biliyorlar. Dolayısıyla, Yunanistan'ı kendi silahıyla vuracak; Yunanistan'ı bağırtacak durumdayız. Şimdi Rumları katlettiğimiz iddia ediliyor. Oysa kendi yurdumuzda katledilen biziz."
Çift Başlı Yılan'dan