Yazlık mekânımda zamanımın çoğunu genelde önemli gördüğüm gazeteleri ve köşe yazarlarını okumakla geçiriyorum; Gazetelerde okuduğumuz iç karartıcı haberler sinir uçlarımızı çoğu kez zorlamakta, ekonomide dehşet verici çarpıklıklar zihinlerimizi tepetaklak etmekte.
Özellikle ekonomide yaşanan küçülme/ daralma…, Gelir dağılımında yaşanan adaletsiz uygulamalar…İşsizliğin hat safhada oluşu…Üniversite mezunu gençler arasından üç kişiden birinin işsiz olduğu; işi olanlarında iş güvencesi olmadığı …İntiharı tercih edenler…
Kişi başına gelir giderek eriyor; mutfaktaki yangının büyüdüğünü tuza muhtaç olmaya aday biz emekliler dar gelirliler birlikte yaşıyoruz…
Anlaşılan bu ülkede milyonlarca insan, sosyo- ekonomik çarpıklıkların iki kesimden birine yaradığı, diğerini ise kör sandığı bir sistemin zavallılığı içerisinde yaşıyor… Tuzu kurular… Tuza muhtaç olanlar…
Denildiğine/ yazıldığına göre ülkenin dörtte üçünü yaralayan tablo budur işte... Kanayan sosyo-ekonomik yaraları daha da kanatan ve artık kokmaya da başlayan bir zehirli tuz (!) betimlemesi üzerinden düşünün memleketin halini!!!
Tarımsal ürünlerdeki tartışmaların başka çarpık örnekleri de var...
Baksanıza; tarımı neredeyse tamamen çökerten iktidar sorumlu değilse kim sorumlu?
Memleketin buğdaydan karpuza, mısırdan patatese kadar neredeyse her üründe yavaş yavaş dışa bağımlı hale gelmesi sıradan bir tartışmadır artık...
Çünkü bunlardan çok, akademisyen kökenli milletvekillerinin "çift maaş" alması tartışılıyor memlekette...
Gazetelerde görüyoruz ki; AKP iktidarı, Diyanet'in Milli Eğitim'den bile fazla olan bütçesini artırmak için sınırları zorlamış!..
Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesine tahsis edilen sermaye miktarı yüz milyona dayanmış
"Tuzu kurular" ile tuza muhtaç insanlar arasındaki uçurumun ne kadar dehşet verici boyutlara ulaştığını gösteren örnekler yukarıdakilerden ibaret değil...
Bürokrasideki tarikat- cemaat örgütlenmesiyle Yandaş- Candaş ikileminde işsiz kalanlar, ezilenler ve hak etmedikleri makamlara liyakatsiz geçen torpillilerin yarattığı çarpıklık da toplumdaki buhranı arttırıyor...
Konumuz ekonomik çarpıklıklar... İşte bu yüzden yukarıdaki örnekleri sıralarken, toplumun önemli bir bölümünün sinirlerini zıplatacak gelişmeler, her mahallede- her köyde- her mecrada gündemin ana maddesi...
"Tuzu kuru"larla tuza muhtaç insanlar arasında uçuruma dönüşen çelişki- fark ve ötekileştirme çabalarının dargelirli insanlara nasıl yansıdığını görmek için açıklanan yoksulluk sınırı ile ilgili kahredici rakamlara da dikkat etmek lazım...
Ve bu tablo "tuzu kuru"ları ilgilendirmiyor... Tam aksine ezilenler ve tuza muhtaç olanların midesine kramp sokan rakamlardır bunlar;
Lafı uzatmaya gerek yok... Fahiş zamlar, intihara sürükleyen işsizlik, mide bulandıran yolsuzluklar, adam kayırma ve siyasi pervasızlık sarstı ama hiç kuşkunuz olmasın, ilk seçimde son darbeyi vuracak sıkıntılar da işte bu "tuzu kuru"larla tuza muhtaç insanlar arasındaki derin uçurum olacak...
Ne dersiniz? Birinci ağızdan söylenen ve İktidarca benimsenerek hedeflenen ‘’Dindar ve Kindar Gençlik’’ ‘tuzu kuruları’ yaratmak amaçlı mı söylenmişti?
Emevi otoritelerinin hayata geçirdiği ‘Bezirgân Diniyle’ uyuşturulmuş halk uyanmaya başlamışken muhalefet bu derin çarpıklığın üzerinden etkili politikalar geliştirmeli... Muhalefeti oluşturan altılı bu konuda neler yapacak acaba…