Mesele sadece İlk Öğretim Okullarında okutulan Andımız’ı kaldırmak meselesi değil. Bunun gerisinde Andımız üzerinden Türklüğü yıkmak düşüncesi hakimdir.
Değiştirilen üyelerle çoğunluk elde edilince, Danıştay bir başka skandal karara daha imza attı. Devlet madalyalarından Atatürk armasının kaldırılması yönünde de oy kullanarak, Atatürk kabartması madalyalardan silinmiş oldu.
Bugün topyekün Atatürk’e ve Türklük kavramı çağrıştıran her şeye, hukuki kılıf altında sistematik saldırı devam etmektedir.
Cumhuriyetimizin ve devletimizin kurucusu son yüzyılın en büyük dâhisi olduğu dost düşman devletlerce de kabul edilen Atatürk adının, stadyumlardan, caddelerden, okullardan silinmesi gibi utanç verici durumlarla karşı karşıyayız.
Bilhassa son on sekiz yılda, Cumhuriyetin değerlerinden rövanş alma çabası zirve yaptı. Şu net olarak anlaşıldı ki iktidar partisi, öfkeli ve kindar nesil yetiştirme ve Atatürk’le hesaplaşma siyaset anlayışını bilinçli olarak devam ettirmektedir.
Türk’üm, doğruyum, çalışkanım... sözlerinden rahatsız olanlar Türkiye’nin kuruluş felsefesinden rahatsız olanlardır.
Rahatsız olanların en başta gelen akıl hocaları ise CİA’nın Türkiye sorumlusu meşhur GRAHAM FULLER , PAUL HENZE’DİR, BERNARD LEWİS gibi Türk ve İslam düşmanlarıdır.
Türk ve Türkiye düşmanı bu adamlar, 1980’li yıllardan itibaren yazdıkları kitaplarda, konferanslarında sürekli olarak şunu gündeme getirmişlerdir:
‘’ Atatürkçülük ölmüştür, Türkiye Osmanlı devleti gibi çok kültürlü , çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimseyip o yapısına dönmelidir. Ulus devletler dönemi bitmiştir.
Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam olup, tüm etnik unsurlar kendilerini ifade edebilmelidirler. Kemalizm ve Cumhuriyet miyadını doldurdu, İslam’ın ana belirleyici olduğu Osmanlı benzeri Yeni Türkiye’nin zamanı geldi...’’ Yazdığı kitabının adı da ‘’ Yeni Türkiye’’ dir..
Sanki İslam’ın eskisi yenisi, bayatı olurmuş gibi Ilımlı İslam tabirine mal bulmuş mağrip gibi sarılan Fetö’nün Ilımlı İslam Projesi, Dinler Arası Diyalog gibi saçma ve İslam’a uygun olmayan yapılanmanın Türkiye için ne kadar tehlikeli olduğunu hep birlikte gördük.
Şu anda bile bu tehlike yok olmadığı gibi, iktidarın Fetö’nün bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışan tarikat ve cemaatleri desteklediği de ayrı bir gerçek...
Fuller ve Paul Henze gibi akıl hocalarından SAMUEL HUTİNGTON, 1996 yılında yazmış olduğu ‘’ Medeniyetler Çatışması’’ kitabında da sanki Türk milletini çok severlermiş gibi attığı zehirli okları Türkiye’de alıcılarını bulmuştur.
Bu da diğerleri gibi, Atatürk’e düşman ve Türk milletiyle bir hesaplaşma içine girerek tarihin çöplüğünde yok olmuş SEVR özlemi bir harita için çırpınmaktadırlar...
BU adam da aynı diğerleri gibi:
" Türkiye artık ciddi ciddi Atatürkçülüğü tartışmak zorundadır ve bu gerçekle yüz yüze gelmelidir. Türkiye bir an önce Atatürk’ten, laiklikten, Türklük kavramı değerlerinden kurtulmalıdır. Türkiye Atatürk’ün mirasını reddedip, kendisine İslam’ın bir lideri olarak yeniden tanımlamalıdır.
BERNARD LEWİS’İN ;
‘’ Orta Doğu Birleşik Devletleri’’ , başkenti İstanbul olarak, dört federasyondan oluşsun gibi Türkiye’yi önce şişirerek büyütmek ve arkasından bölerek küçültmek fikirleri, Türk Devletini yıkmak isteyenlerin müşterek fikirleridir..1980 yıllarından itibaren devreye sokulmuş, ardından PKK terör örgütü kurulmuştur.
Siyasal İslam kanadının bu fikirlere destek vermesi ve benimsemesinden dolayı, Ulus Devlete, Cumhuriyet’in değerlerine ve Atatürk’e karşı rövanş hareketi hızla devam etmektedir..
Şimdi bu kısa hatırlatmalardan sonra gelelim Andımızın kaldırılması meselesine.
****
Bilindiği üzere, Andımızın tekrar okullarda okutulması için Türk Eğitim Sendikası Danıştay’a dava açarak kazanmıştı. Sendikanın başlatmış olduğu bu yargı sürecinde, Danıştay 8. Dairesi, 2018/2319 E. sayılı kararıyla, Milli Eğitim Bakanlığının, okullarımızda okutulması uygulamasını yürürlükten kaldıran İlk Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı değişikliği iptal etmişti.
Bunun üzerine MEB okullarımızda okutulan Öğrenci Andı’nın iptali istemiyle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyize gitmiştir. Henüz DİDDK’nın 8.Daire kararı Türk Eğitim Sendikasına resmen tebliğ edilmiş edilmemiştir.
Basına yansıyan bu iptal kararının henüz gerekçesini görmedik. Şayet bu iptal kararı basına yansıdığı şekliyle doğru ise hukuki süreç henüz bitmemiştir.
Yani Danıştay nezdinde KARAR DÜZELTİLMESİ talebinin yolu açıktır.
Danıştay’ın bu kararı nihai karar değildir. Velev ki Danıştay’a yapılan karar düzeltme ile hukuki sonuç alınamazsa ve aksi yönde bir karar çıkarsa bu durumda Anayasa Mahkemesine başvurma hakkı da sabittir.
Hukuki süreç sonuna kadar sürdürülmelidir. Eğer iktidar andımızın tekrar okullarda okutulmasını istemiş olsa, bir yasa teklifiyle andımız tekrar okutulabilir..
Hiç kimsenin; ‘’ ...Ne yapalım yargıdan böyle karar çıktı...’’ gibi sığınmaya gerekçe olması hiç de gerçek ve inandırıcı olamaz.