Peşmerge’nin 25 Kasım’da Kerkük’ü teslim almaya hazırlanmasına Türkiye asla sessiz kalamaz ve kalmamalıdır. Şu anda Türk kamuoyunda sanki ölü toprağı serpilmiş gibidir.
Türkiye, Karabağ meselesine gösterdiği hassasiyeti Musul ve Kerkük kadim Türk topraklarına da göstermelidir.
1118’de Selçuklu toprağı ve Yavuz Sultan Selim’in 1517 Ridaniye savaşından sonra da Osmanlı’nın vilayeti olan Musul- Kerkük toprakları, Birinci Dünya Savaşından sonra Montros Mütarekesinin 7. Maddesine dayanarak ve bahane ederek İngilizler tarafından işgal edildiğini biliyoruz.
Taraflar arasında 1926 ANKARA ANTLAŞMASINA göre oluşmuş olan Türk- Irak sınırı Türkiye’nin oluru ve muvafakatı olmadan değişemeyeceği sabittir.
Eğer değişirse Türkiye yürürlükteki Ankara Antlaşmasıyla kendini bağlı saymamak hakkına sahip olacaktır.
1926’da Türkiye – Irak arasında yapılan bu antlaşma ile ancak Irak’ın toprak bütünlüğü sağlanmak kaydıyla Musul ve Kerkük Irak’a bırakılmıştır.
Peki ne oldu?
IKBY’nin referandum kararı alması üzerine, Türkiye ile Barzani arasında çeşitli görüşmeler yapılmış olmasına rağmen, Barzani referandumdan vazgeçmemiştir.
Şimdi de bu referanduma dayanarak 25 Kasım’da bölgeyi teslim almaya hazırlanmasına karşı Türkiye’nin antlaşmadan doğan tarihi hakları mevcuttur.
Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle, Türkiye, Misak’ı Milli sınırları içinde kalan Musul ve Kerkük’ü talep etme hakkına sahip olacaktır.Aynı zamanda orada ki 2.5 Milyonu aşan TÜRKMEN SOYDAŞLARININ can ve mal güvenliğini koruma hakkına da elde edecektir.
Kürtlerin her türlü baskı, desise ve hilelerle Türkmenleri göçe zorlayarak azınlık durumuna düşürmek istemeleri ve demografik yapıyı bozmaya çalışmalarına Türkiye sessiz kalamaz ve kalmamalıdır. Çünkü antlaşmadan doğan haklarını korumak zorunluluğu vardır.
Eylül ayındaki bağımsızlık referandumundan sonra, Irak Devleti resmen parçalanacağı ve bölüneceği için, 1926 Ankara Antlaşması ile bağlı kalmamak hakkına sahiptir...
Türk Devleti her ne olursa olsun bu hakkını kullanmaktan asla imtina edemez, geri duramaz. Bu hakkı bize antlaşma vermiştir.
Türkiye ile Irak arasındaki sınırlar Ankara Antlaşması ile çizilmiştir. Türkiye ile Kürdistan arasında antlaşma ile çizilen bir hudut yoktur.
Irak'ın toprak bütünlüğü bozulması durumunda, Türkiye, Musul ve Kerkük’te Kürtler tarafından yaratılmak istenen bir oldu bittiye karşı uluslar arası hukuktan doğan haklarını kullanmak hakkına sahiptir.
Tarihten ve antlaşmadan kaynaklanan haklarına dayanarak, siyasi, diplomatik ve gerekirse ASKERİ müdahale hakkı vardır ve bu hakkını kullanmaktan çekinmemelidir.
Türk Devleti derhal Irak yönetimine bir ültimatom vererek, tarihi antlaşmayı hatırlatıp, gerekirse askeri hazırlığını yapmalıdır.