Değer deyince herkesin kendisine göre birtakım ölçüleri mutlaka vardır. Kuşkusuz biz ortalama bir Anadolu insanın önemsediği değerleri kast ediyoruz. Mesela dürüst olmak bir değerdir. Haksızlık karşısında susmamak bir değerdir. Kişilerin hakkını teslim etmek, olmayan bir vasıfla nitelendirmemek bir değerdir. Kendi çıkarı uğruna başkasına iftira atmamak, yalan söylememek, özü sözü bir olmak, adil olmak, vicdanının sesini duymak, başkasının emriyle haksızlık yapmamak vs.
İster inançlar noktasında, ister yaşayış esnasında, isterse sorunlar karşısında her insanın tavrı ve bakışı farklı olabilir. Söz gelimi değerleri yaşam tarzı haline dönüştürüp tavizsiz bir şekilde hayata geçirenler olduğu gibi bunları pek önemsemeyenler de vardır. Kimileri için vazgeçilmez ilkeler vardır, kimileri ise bu ilkeler son derece esnektir. Kimileri meselelere toplumsal bazda bakarken kimileri daha bireyci ve çıkarcı yaklaşır. Kimi sorunlara günlük ve anlık çözümler üretmeyi tercih ederken kimileri daha geniş uzun vadeli çözümler peşinde koşmaktadır.
Haksızlık kime yapılırsa yapılsın tavır koyanlar olduğu gibi bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler de vardır. Meselelere ideoloji eksenli bakanlar da var bütün kriterlerini buna göre oluştururlar. Bunun karşısında kriterlerini hak eksenli oluşturanlar vardır. Karşısındakinden şiddet görene karşı tavır sergileyenler olduğu gibi baş edemeyeceğini anlayınca teslim olanları da görürüz. Şiddet gördükçe daha çok nefret edenler olduğu gibi celladına aşık olanları da görürüz.
Dünya menfaat dünyasıdır diye bakanlar olduğu gibi üç günlük dünya için fırıldak olmaya gelmez onun için onurlu yaşamanın daha faziletli olduğunu söyleyenler de vardır. Kendisini çaresiz görerek saf değiştirenler olduğu gibi ne fark eder bakışıyla hareket edenler de yok değildir.
Bütün bu farklı bakış açılarına rağmen ortalama normlar dediğimiz toplumun büyük bir kesimince kabul görmüş değerler vardır. Söz gelimi siz bir camiaya mensupsunuz ve yıllar yılı o camianın ferdi olarak anılmışsınızdır. Bir gün aniden sizi bu camia karşısında konumlanmış olarak görenler kayıtsız şartsız şu soruyu sorarlar. Hayret acaba ne oldu, niçin saf değiştirdi? Hiç beklemiyordum şunlardan beklerdim, bundan asla beklemezdim. Bu toplumun sizin tavrınızı kabul etmediğinin dışa vurumudur. Size sorduklarında kendinizce geçerli bir takım gerekçeler sunarsınız ama asıl nedeni söylemekten hep kaçınırsınız. Çünkü sizin ayrılış gerekçeniz bir başkası için geçerli neden olmamıştır. Hatta sizin saydığınız gerekçeden etkilenen binler yerinde durmaktadır. O halde bir sıkıntı vardır. İzahta yetersiz kalacağınız için sizin de inanmadığınız başka gerekçelerin ardına sığınmaya devam edersiniz. Bu aslında yeni yerinizin başkaları tarafından yadırgandığıdır, sizin de kendinizi ikna etmekte zorlandığınızın resmidir.
Bu tür saf değiştirmelerin birçok nedeni olabilir. Sıralarsak
1-Çıkar amaçlı saf değiştirmeler ki bu belki de tüm değiştirmelerin yüzde Atmışını kapsar.
2- Gücün karşısında direnme azmini yitirmek ikinci sırada gelir. Bu güç Devlet gücüyse daha da etkili olmaktadır.
3-Düşünce tarzında ciddi manada değişim ve dönüşüm yaşamak.
4- İçinde bulunduğu camianın kendisini tatmin etmeyişi
5-Arkadaşlık ilişkilerinin istenen düzeye ulaşmaması.
6- Kendini içinde bulunduğu camiada dışlanmış hissetmek,
7- İçinde bulunduğu gurupta hedeflediği noktaya gelmeyeceğini anlamak veya bu gurupta sevmediği bir insana karşı tavır takınmak.
Sonuç itibariyle aidiyet hissi Maslovun kendini gerçekleştirme piramidinde Üçüncü sırada yer almaktadır. Ait olmak pardon ben ait değilmişim demekle bitmiyor. Siz isteseniz de istemeseniz de gittiğiniz yerde de, geldiğiniz yerde de hakkınızda bir yargılama yapılacak ve bu yargılama pek olumlu olmayacaktır.