Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir müfredat hazırladı ve 2024-2025 eğitim ve öğretim yılında yürürlüğe koymaya başladı. Peki müfredat değiştirilemez mi? Elbette değiştirilir. Ancak biz Milli Eğitimin bir devlet politikası olarak görürken sürekli değişiklikler Hükümetin de bir Milli Eğitim politikasının olmadığını görmemizi sağladı. Eğer böyle bir politika olsaydı her gelen bakan ondan öncekinin yaptıklarını güçlü bir şekilde takip eder ve uygulardı.
Milli Eğitimde bir politika aranacaksa bu yalnızca bakan politikasıdır demek yanlış sayılmaz. Çünkü son 22 yılda artık saymaktan bile bizar olduğumuz on dan fazla bakan değişmiştir ve hepsi de ben herkesten daha iyi bakanım diyerek birçok değişikliğe imza atmıştır. Bir anlamda bir önceki yazılanlar silinmiş yerine yeni şeyler yazılmıştır. Bize göre gerekçeleri bütün kötülüklerin ana kaynağında eğitim sistemi vardır anlayışıdır!..
Esasen insanımızın genel bir hastalığıdır. Elimizdekini düzgün yapmak yerine bahanelerin arkasına saklanarak bir günah keçisi bulmaya çalışır ve başarısızlığımızı ya sisteme ya da rakiplerimize bağlarız. Ya da kendimizi düzeltmek yerine hep başkasını düzeltmeye çalışırız. İyi örnek olmak yerine başkasının iyi örnek olmasını isteriz. Yıkıp yeniden yapmakla problem çözdüğümüzü sanırız. Oysa geride bir sürü enkaz yığını bıraktığımızın hiç farkında olmayız. Bin düşünüp bir uygulamak yerine bir düşünüp bin uygulama talep ederiz ve sonra yanlış olan her şeyi yeniden değiştirir, yeniden yap boz oynamaya başlarız.
Ne yazık ki son yirmi yıldır eğitim ve öğretim anlayışımız bu minvaldedir. Herkes gençliğin üzerinde bir hesap peşinde, herkes alan kapma, mevzi alma peşinde. Bilimle donatılmış, ahlaklı, milli ve manevi değerlerle barışık, çağı yakalamış, eleştirel düşünceye sahip bir gençlik hayalimiz gün geçtikçe azalmaktadır çünkü gençliği kuşaklara böldük bile.
Oysa eğitimin esas amacı toplumun değerleriyle barışık, kaderde kıvançta, tasada bir olmuş nesiller yetiştirerek milletleşme sürecine katkı sunmaktır. Benim gençliğim, bizim gençlik, şu okulun gençliği, bu okulun gençliği yoktur. Türk gençliği vardır. Yapılacak her müfredat kucaklayıcı, bütünleştirici ve birleştirici olmak zorundadır. Bunu sağlamanın yegane yolu ortak akıl ve geniş mutabakatla hazırlanmış olan müfredattır ve öyle bir mutabakat olmalı ki asla bakanlara, hatta iktidarlara göre değişmemelidir. Burada devletin tüm unsurlarının görüşü ve katkısı olmalıdır. Ancak o zaman yapılacak olan müfredat anlam kazanacaktır.
Bilindiği üzere bu yıl birinci sınıfların “1,5,9” ders kitaplarının içerikleri değiştirilmiştir. Bunları sahada göreceğiz. Nelerin çıkartılıp nelerin eklendiğini bizzat kitaplara bakarak öğreneceğiz. Bize göre Türk Gençliğinin yaşamını sorunlu buluyorsanız bu asla ders kitaplarının içerikleriyle değiştirilemez. Esas sorunumuz her kademedeki insanımızın kendisini masum görmesidir. Hükümetten bakanlığa, basından aileye, öğretmenden idareciye, öğrenciden çevreye, siyasetten vakıflar ve derneklere kimlerle yaşıyorsak herkesin önce iyiyi güzeli yaşaması gerekir. Unutmayalım ki temiz bir çevreye çöp atmaktan haya edilir.
Sonuç olarak müfredat değişikliğiyle ideal bir gençlik yetiştirebileceğine inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu yüzden önerimiz ideal bir gençlik yetiştirmek için sürekli yap boz oynamanız gerekmez. Yalnızca düzelmeyi kendinizle başlayın, konuştuğunuz gibi, anlattığınız gibi yaşadığınıza gençleri ikna edin, size güven duyacakları şekilde yaşayın ve sizi örnek almalarını sağlayın!. Göreceksiniz ki bu birçok şeyi değiştirecektir.
Bu vesileyle yeni Eğitim Ve Öğretimin sağlık, başarı ve huzur içinde geçmesini Yüce Allah’tan temenni eder öğretmen ve öğrencilerimize başarılar dilerim.