Sabahleyin kalktım, akşam geç yatmıştım..
Adalet Hocam ödev vermişti. O zaman internet yok,kütüphaneye gitmek gerekiyordu.
Hatırladığım kadarıyla bir arkadaştan kaynak kitap bulmuştum..
Düşüncemiz, mücadelemizin yanında en iyi şekilde kendimizi yetiştirmekti.. Alanımızda en iyi olmamız lazımdı. Bir taraftan ders çalışıyoruz, diğer yandan deli gibi kitap okurduk..Okuduğumuz kitaplarıda kantinde masada anlatır, tartışır, yorum yapardık..
Kitap yüzünden, Rahmetli beyinle çok tartıştığımız olurdu..
Kimi arkadaşımız Atsizin şiirlerini ezbere okur,öyle dolaşırdı.
Rahmetli Işpara Alp (Hüsamettin) öyleydi..
Meselâ Kevser Sofuoğlu kalın kalın kitaplarla dolanır, fikri açıdan farklı düşündüğümüz konularda tartışır, dururduk..
Bazende kantinde olaylar çıkar, sandalye masalar kırılırdı..
Hele kantinden geçerek yemekhaneye giderdik ki ..Mümkün mertebe toplu girerdik, yalnız girecek olursa,dayağı yeme durumumuz vardı..
Kafa göz erkek,kız farketmezdi..
Bazen yemek yemeden çıktığımız olurdu..
Yazıyı okuyan arkadaşlar iyi hatırlayacaklardır.
Işte böyle bir ortamdı, okulun durumu.
Ben hemen okulun karşısında oturduğum için daha rahattım..
Karşıdan gelenler, Üsküdar, Karaköy, Kadıköy de oturanlar için geliş, gidiş çok zordu..
Kontrollü gider gelirlerdi,başlarında mutlaka sorumlu bir arkadaş olurdu..
Işte böyle bir sabahtı.Bahar havası vardı, dışarda çiçekler açmıydı ?
Deniz çarşaf gibi kendi halinde çırpınıyor muydu ne.?
Belkide Deniz üzerinde uçan kuşlar, simit atanların sinirlerini topluyordu..
Öyle bir gündü.. .
Kitaplarımı toplayıp kahvaltımı yaptım. .
Ev sahibim bakkaldı. Recep Amca..Bakkala girdim,slm vereyim, diye..
Yüzü bozuk,bir garip..Yüzüme bakmıyor. .
Allah Allah dedim. Hanımı Hanife ablaya şöyle baktım.. O da iyi değil. .
Ya ne oluyor dedim,
Şerife bir arkadaşınızı vurmuşlar dediler..
O zamanlar yüreğimiz ağzımızda gezerdik. .
Kim dedim!, nasıl dedim, ! niye dedim.!
Oraya sandalyeye çöktüğünü hatırlıyorum.
O ara ismini hatırlamadığım bir arkadaş bakkala girdi,kimi vurmuşlar, dedim..
Irfanı Şerife dedi..İrfan nasıl dedim. .
Bildiri dağıtırken yaylım ateşi açmışlar, İrfan yaralanmış, hastanede vefat etmiş, dedi..
Kalkabilirsen yerinden kalk,yürüyebilirsen yürü. .
Konuşabilirsen tek kelime konuş. .
Herşey bitmiş, yer ayaklarının altından kayıyormuş, gibi..
Kadıköy Ocağının yiğit ülkücüsü..Okulun efendi,yakışıklı, sakin ülkücüsü. .
Herkesin derdine koşan güzel yürekli yiğit. .
Kitapları orada bırakıp, okula yürüdüm . Bizi kapıda didik didik arayan polisler, neyse gayet nazik, davranıyorlar..
Kapıdan içeri girince gözlere bakar insan,bakmak ister,ama kimse kimseye bakamıyor. .
Pekçok arkadaş okul bahçesine oturmuş, başını ellerinin arasına almış, hüngür hüngür ağlıyor.
Kızlar daha sesli ağlıyor. .Hıçkırarak..
Işte o zaman insan düşünemez oluyor,mantık yok oluyor,baştan ayak ucuna kadar her yeriniz sızlıyor, yürek kanıyor, gönül darmadağınık.
Bazen kişi donup kalır. .Bazen ben de öyle olurum..
Çünkü görevliyim, başkan yardımcısıyim. Yani Teşkilâtım.. Arkadaşları teselli etmek benim işim. .Ortalıkta oraya buraya koşturduğumu hatırlıyorum.
Bir ara rahmetli baskanimiz, Aydın Demirkol'la görüştüğümü hatırlıyorum..Okulu bosalttik. . Nasıl olur,diye söyleniyorum. Biteviye.. .
Irfan'dan ziyade kız kardeşiyle samimiydik.
Kadıköy ocağında görüşürdük,Rahmetli Orhanla görüşürdük, Irfanla slmlaşır .. merabalasirdik.
Kadıköy Ocağın toplantılarına katılırdık. Hatırladığım kadarıyla Ocak Baskani,
Orhan Cakirogluydu. .
Cenaze okula getirildi, herkes istisnasız ağlıyor, feryat figan..
Orhan'i ( kardeşi) gördüm ,abisinin tabutu yanında, Babasının konuşmasını gayet iyi hatırlıyorum. .
Benbeyaz sakallı, hafif aksiyordu.
Yüksekce bir yere çıktı, gayet metanetli ,durgun,
Bizlere baktı, uzun uzun....
Konuşmasında, Vatanın önemini anlattı ,Evladının boşuna ölmediğini, Vatan,Bayrak,Din için şehit olduğunu anlattı. .
Sizler hepiniz benim evlatlarımızsınız ;,
Irfanim gitti,bir evlâdım daha var o da vatana kurban olsun,dedi. ..
Allahım ne büyük şuur, Ne büyük bir tevekkül dedim..
Buna aklım, duygularım, gönlüm algılayamadı..
Artık herşey kopmuştu, Hıçkıra, Hıçkıra ağlıyordum. .
Ama kendi kendime bir baba bunu diyorsa, yolumuz doğru. .Diyebildim.
Vatan,Din,Bayrak sevgisi ,milli şuur bundan üstün olamaz..dedim..
Hocalarımız konuşma yaptılar mi ,tam hatırlamıyorum.. ki yapmışlardır. ..
Okul boşaltıldı, Cenaze alındı, yürüyerek mezarlığa geldik.
Hatırlıyorum Müdür bey de bizle beraberdi..
Kız kardeşinin kolundaydık, o da metanetliydi.
Bizler Irfan'dan sonra zor toparladık ..
Kız kardeşinin, Orhan'la zaman zaman konuşurduk. Emperyalistlerin uşakları zaman zaman eve telefon açar ,
-Irfan nerede o gelmeyecek der, Aileye manevi baskı yapar, eziyet ederlermiş..
Yine bir bayram sabahı abisine ziyarete giden Orhan Öğütçüyü mezarlık kapısında kızıl köpekler şehit ettiler..
Ailenin çilesi bitmemişti. ..Kıyamete kadar yan dur...!
Bir sehit ülkücünü kısa ölüm günü, aklımızda kalanlar..
Daha ne hikayeler vardır, Yürek sızısı. .
Ülkücüler ateş çemberinden geçen kişilerdir. .
Dertleri Vatan,Millet,Bayrak olmuştur. Dünya niğmetine eyvallahlari olmamıştır. .
Karşılığını Yüce Yaradandan beklemişlerdir.
Ama bu fikrin üzerinden dünyalığa doyanlar olmuştur, şehit kanını pazarlayalar, ülkü sevdasını ranta çevirenler vardır. . Bizler şehitlerimizin davasına sahip çıktık, yolları yolumuzdur ,dedik..Allah rızası için mücadeleye devam ediyoruz...
Sonuna kadar da edeceğiz, Davasını satan,pazarlayan, ranta ortak olanlara ,bunları destekleyenlerede Hakkımızı helâl etmiyecegiz.
Keser sap meselesini de unutmuyoruz..
Böyle biline,diyorum..