Ülkemizde ne acıdır ki milli iradeye darbe vuran bir 28 Şubat süreci yaşanmıştır.
28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı sonucu, sözde irtica'ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli süreç, başbakan rahmetli Sayın Erbakan'ın istifasına ve REFAHYOL Hükümetinin dağılmasına yol açmıştır.
Bu meyanda, Milli Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek amacıyla Batı Çalışma Grubu oluşturulmuştur. Irtica ile mücadele kapsamında il ve ilçelerde de komisyonlar oluşturulmuştu.
Bu yazıyı hazırlarken bir hataya meydan vermemek açısından, yazıda ismi geçen ve hayatta olan şahısları teker teker arayarak görüştüm.
28 Şubat sonrası tüm ülkede olduğu gibi ilimizde de mütedeyyin insanlar üzerinde baskılar artmıştı. Başta üniversiteler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında türbanlı bayanların fişlemesi başlamıştı.
İlimizde özellikle Milli Eğitim bünyesinde başörtülü öğretmenlere karşı bir kampanya başlatılmıştı. Tıbbii engelinden dolayı başına peruk takmak zorunda kalan öğretmenler dahi şikayet ediliyor ve soruşturma geçiriyordu. Sokakta başını bağlayan kadın memurlar bile fişleniyordu.
Giresun'da dönemin Valisi Sayın Erhan Tanju, sancılı süreci çok iyi yönetmiş, tüm baskılara rağmen insiyatif kullanarak ve risk alarak hukuksuz uygulamalara set çekmiş ve birçok mağduriyeti önlemiştir.
28 Şubat sonrası yapılan hukuk dışı baskılardan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olan eşim Ayset Akdoğan'da nasibini almıştır. Tıbbi gereklilikten dolayı "Tıbbı açıdan saç açık olması sakıncalıdır" şeklinde heyet raporu olmasına rağmen, birçok soruşturma geçirmiştir. Eşimin raporundan dolayı başörtü takmaya devam etmesi ulusal basına taşınmıştır. O dönem Giresun Valiliği Basın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü görevini yürütüyordum. Cumhuriyet Gazetesinde 2010 yılında vefat eden DeSom, başörtülü eşimi görevimle ilişkilendirerek Giresun Valiliği irticacıları koruyor mu mealinde ayrı ayrı 3 kez haber yapmıştı. Sayın Valimiz Erhan Tanju'nun bu tür haberlere itibar etmemesi biz mağdurlar açısından büyük bir şanstı. Bu vesile ile kendisine bir kez daha şükranlarımı arz ediyorum.
O sıralarda tesadüf olacak ki, başörtülü memurların üzerine giden idareciler, DSP Milletvekili Sayın Hasan Akgün ve partisi aleyhinde de yerel basında sıkça haberler ve köşe yazıları çıkıyordu.
O dönemlerde makam odamda otururken telefonum çaldı. Telefon ahizesinin kaldırdığımda arayanın liseden sınıf arkadaşım Milletvekili Hasan Akgün olduğunu sesinden anladım. Kızgın bir halde hal hatır etmeden "Hakkımda aleyhte yazı yazdırırmışsın. Bu durum sana yakışmıyor ve senin için iyi olmaz." cümlesini kullanınca beynimden vurulmuşa döndüm. Cevaben kendisine kendisi hakkında aleyhine yazı yazdırdığımı ispat etmesi halinde müdürlükten değil memurluktan da istifa edeceğimi ama öğretmen eşimin başörtüsü takmasından dolayı eşimle ve benimle uğraşanlar hakkında gazetelerde çıkan haberlerde dahlimin olabileceğini söyledim. Telefon konuşmamız biraz ilerleyince DSP ve kendisi hakkında yazı yazdırmadığım kanaatine ulaştı. Samimi şekilde vedalaşarak telefonu kapattık.
Gelecek haftaki yazımızda Giresun'da 28 Şubat'ın kahramanlarını ve nasıl mücadele ettiklerini ele alacağız.