Merhaba arkadaşlar yayınlanmasına az bir süre kalan Anadolu'nun Güzellikleri kitabımda Kudüs'ün de olmasını canı gönülden arzu ettiğim için bir iki gün içinde sömestre turuna yazıldım. Gerek basında gerekse yakın çevremde o bölgede çalışmaların olduğu, bölgenin güvenli olmadığı yönündeki haberlerden dolayı ailem dahil hiç kimseye Kudüs turuna katılacağımı söylemedim..
Mekke ve Medine'den sonra en önemli üçüncü toprak parçası Kudüs'e gitmek için Sivas'tan İstanbul'a geldim. Burada iki gün sevgili Canan yengem ve kuzenlerimin yanında kaldım. Istanbul'dan Tel Aviv'e bir buçuk saaatlik bir uçuşla Ben Gurion Havaalanı'na vardık.Söylenenlerin aksine oldukça sorunsuz bir şekilde geçtik. Rehberimizin söylediği gibi ekibimizden bir kişiyi bir saat alıkoydular. Rehberimiz alıkoyulan kişinin geçişini sağladı. Akşamın ilerleyen saatlerinde otobüsle Bethlehem şehrindeki önceleri saray olan muhteşem otelimize vardık.
Sabah kahvaltıdan sonra Zeytin Dağı'na doğru yola çıktık.Çoğu zeytin ağaçlarıyla dolu Zeytin Dağı'ndan bakınca Kidron Vadisi üzerindeki tepede, dudak uçuklatan fiyatlarda satılan Yahudi mezarlığı ilk gözümüze çarpıyor. Yahudiler bu mezarlığa gömüldüklerinde cennete gireceklerini düşünüyorlar. Ayrıca ölüleri diriltecek olan sur düdüğünün de, bu vadiden üfleneceğine inanıyorlar. Yahudi mezarları düzgün dikdörtgen biçiminde, bazıları daha büyük, üzerlerinde sayıları birbirinden farklı küçük taşlar dikkat çekiyor.Mezarı ziyaret eden kişi sayısını ifade ediyormuş bu taşlar. Tepenin biraz altında, sağ tarafta soğan biçimli klasik kubbeleriyle Rus Ortodoks Kilisesi göze çarpıyor.
Tam karşımızda dikdörtgen bir arazi üzerine bir tarafında şehrin surları diğer tarafında Memluklu medreseleriyle çevrili bir alan içerisinde altın varaklı Kubbetü's Sahra ve Mescid-i Aksa tüm ihtişamıyla. Bu topraklar için binlerce yıldır niçin kan döküldüğüne şaşmamak gerektiğini anlıyorum.
Zeytin Dağı'nın hemen yakınında ilk kadın evliya Hz. Rabia-tül Adeviyye'nin kabrindeyiz.Basra'da doğup, bir köle olarak satılmıştır. Sahibinin çeşitli işkencelerine maruz kalmış.Ancak doğru yoldan ayrılmamıştır. Sahibi de Allah'ın izniyle, ondaki hikmeti görmüş ve özgür bırakmıştır. Hizmetçi iken manevi derecelere ulaşmış bir kişidir. Dua ettikten sonra Selman-ı Farisi hazretlerini ziyaret etmek için yola koyulduk.
Yoldaki limon ağaçlarında, limonlar kocaman olmuş. Ocak ayı olmasına rağmen her taraf yemyeşil. Nine, anne ve çocuğu dileniyor. Filistinli çocuklar teneffüse çıkmışlar. Bize zafer işareti yapıyorlar. Selman-ı Farisi hazretlerinin türbesine vardık , bize kuşburnu çayı ikram ettiler. Türkleri çok seviyorlar. Türbede dua edip iki rekat mescit namazı kıldık. Selman-ı Farisi hazretleri İsfahan'da doğmuş, veliler zincirinin ikinci halkası. Ateşpetest bir aileden geldiği, hıristiyanlarla karşılaşınca hıristiyan olduğunu ögreniyoruz.Yanında ilim ögrendiği rahipin, Hz İbrahim peygamberin (as) dini üzerine bir peygamber çıkacağını ve onu bulması yönünde vasiyeti üzerine kervana katılmıştır. Kervan onu köle olarak bir Yahudi'ye satmıştır.Yanında ilim ögrendigi rahip peygamberin üç alameti olacak; :"Bırincisi, sadaka verirsin alır, yemez ama yanındakilere verir.Ikincisi,hediye verirsin yer, yanındakilere de yedirir. Üçüncüsü peygamberlik mührü vardır." der. Peygamber Efendimizin peygamberliğini açıkladığı vakitlerde Yahudi sahibiyle Medine'ye gelir.
Bir şekilde Peygamber Efendimizin huzuruna çıkar, bu alametleri görünce müslüman olur.Ancak bir köledir.Sahibi 300 hurma ağacı karşılığında özgür bırakacığını söyler.Onu kölelikten kurtaracak olan 300 hendeği kazar. Peygamber Efendimiz de elleriyle hurma fidanlarını diker. Bugün yediğimiz Acve peygamber hurmaları onlardandır. Hendek savaşındaki gayreti nedeniyle Peygamber Efendimiz (sav) Selman-ül Hayr demiştir. Allah dualarımızı kabul eyleye. Amin.
Namazlarımızı kılmak için Mescid-i Aksa'ya doğru yola çıkıyoruz.Kadim şehrin sokaklarında bir filistinli amca gözleri dolarak "hoşgeldiniz hoşgeldiniz "diyor. Benimde gözlerimden yaşlar boşalıyor.Osmanlının hakimiyetinde 400 yıl hoşgörü, barış içerisinde yaşayan Kudüs, şimdi zulüm icinde. Şerif Hüseyin ölümünden bir kaç gün önce "Osmanlı'ya kılıç çekmemeliydim. İhanetimin bedelini öduyorum ."demişti. Oğulları da şaibeli bir biçimde can verdi. Kadim şehrin kirli beyaz taş sokakları, dar dehlizlerinden geçerek Arslanlı Kuzey yönündeki ikinci kemerden geçip Mescid-i Aksa'ya geliyoruz.Bu kemerler Memlukluler zamanında Muhammed Nasır tarafından yaptırılmış.
Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki: "Mescid-i Haram'da yapılan her ibadetin sevabı yüz bin ile, Mescid-i Nebevi'de ve Mescid-i Aksa'da yapılan ibadetin sevabı ise bin ile çarpılmaktadır. Bizde bu sevaptan bir dirhem dahi almak için Mescid-i Aksa'dayız. Rahmetli Mehmet Amcamın Yasin kitabıyla yasin ve duaları okudum. Tüm geçmişlerimize, şehitlerimize dua ettim. Afrin'de, Güneydoğu'da bayrak için, vatan için mücadele veren asker ve polisimizi koruyup, muvaffak etmesi için, devletimizin var olması için , yaralı gazilerimizin bir an önce sağlığina kavuşması için, şifa bekleyen kullar için dua ettim. Allah dualarımızı kabul eylesin.
(Devam edecek)