Müsaade ederseniz şu “destan yazma” konusuna da bir değinmek istiyorum.
Bir de gülmekten yazabilirsem.
Yerim lan ben sizin o destanınızı…
Torba kıçlı keratalar…
Aslında fistan size daha iyi yakışıyordu bak, keşke hiç bu destan işlerine bulaşmasaydınız.
Hadi bulaştınız, bari destan görmemiş bir memlekette deneseydiniz şansınızı.
Ayrıca fistandan destana sert bir geçiş yaptınız aga…
O yüzden biraz abandone olduk.
Valla…
Yoksa istemez miyiz la sizinde bir destanınız olsun?..
Hem de şöyle köprülüsünden, otobüs duraklısından…
Hem, hazır PKK bayraklarını bırakmış, elinize o hiç sevmediğiniz Türk bayrağını almışsınız…
“Megri megri”den “Ölürüm Türkiye’me” bile geçmişsiniz…
Lan bizim avratlarımız destan yazmış, size mi çok göreceğiz kıçı kırık bir destanı?
Şimdi efendiler sorun şurada:
Biz sizin gibi köksüz olsak, destan yazmamış bir milletin çocukları olsak yerdik de…
İşte maalesef yemek arasında bile destan yazan bir ırk olduğumuzdan öyle saklandığı yerden cep telefonu kamerasıyla destan yazılması bize komik geliyor.
Bunun sizinle bir alakası yok yanlış anlamayın.
Bu da bizim sorunumuz…
Hele o çöp kamyonları ile donanmayı durdurmanız…
Oy, kurban olurum ben sizin o gayretlerinize…
Allah aşkına doğru söyleyin, siz o kamyonları leopar tankı sanıyordunuz değil mi?
Ya da S 400 falan…
Bak buradan bir destan çıkar işte zorlarsak.
Ama önce sizin o gemileri karaya çıkarmanız lazım.
Yağlı kazıkları ben temin ederim size.
Söz…
Bir de tişört ayarlayın, özelden arayın beni.
Yardımcı olacağım size…
Ha, bir de kuvvet komutanlarıyla, Genelkurmay başkanı saklansınlar bir yerlere.
“Rehin alındık” falan desinler.
Özellikle hava kuvvetleri komutanı.
Uçak kaldırmasın.
Hele F16’ları…
Oradan densizin biri çıkar levye-mevye atar düşürür, iş alırız başımıza.
Kaş yaparken göz çıkarmayalım şimdi.
Haydin bakayım siz ufaktan hazırlanın ben cigaramı içip geliyorum.
Unutmayın; urgan, tişört, çöp kamyonu…
Yağlı kazıkları ben getireceğim…