Valla…
Bunu laf sokmak için söylemiyorum.
ona az sonra geleceğim.
Bir defa bir ekiyorsun bir dünya alıyorsun topraktan…
Sonra yemek çeşitleri:
Kızartması, haşlaması, püresi…
Çorbası, sulu yemeği, fırını…
Böreği, çöreği derken başka nimetleri de keşfedildi.
Bir de sevmeyeni yok mübareğin…
Patlıcan öyle mi ama?
Bir karnıyarığı var, bir de oturtması…
(Reçelini de denediler ama bence tutmadı.)
Bakın geçen sene tanzim çadırları kurup patlıcan dağıttılardı, bu sene patates dağıtıyorlar.
Aradaki bariz farkı gördünüz mü?
…
Tamam o manada ben de görmedim.
İkisinde de izdiham vardı.
Ama işte sizde gözlemci olsaydınız benim gibi, o patlıcan kuyruğundakilerin o mübarek sebzeyi yemek yapmak için almadıklarını görürdünüz.
Bunlar toplumun marjinal kesimleriydi…
Hem o bedava bile değildi, paralıydı…
Neyse aklınıza bir şeyler sokmayayım şimdi, biz patatese dönelim…
Patatesin her gün yeni bir faydasını keşfediyoruz.
Toplumu ayrı, iktidarı ayrı, ama ikisini de aynı anda rahatlatma özelliği varmış birde…
Allasen şu son birkaç yılda yüzünüzü patates kadar güldüren başka bir şey oldu mu hayatınızda bir düşünün?
Ne damadın kaybolması, ne diyanetin fetvaları, ne Biden’in dizlerinin bağı çözüldüğü için uçağın merdivenine üç defa kapaklanması…
Hiç biri, bir çuval patates kadar mutlu edemedi bizi.
(Not: Patlıcanla mutlu olanlar aynı kategoriye girmiyor.)
O yamuk-yumuk şeyler insana başka bir mutluluk veriyor belli ki.
O çuvalı kucaklayabilen insanlarda ki mutluluğu huzuru görebildiniz mi?
Ben o maneviyatı bir de Hacer-ül Esved taşına yüz sürenlerde gördüm
Yani demem o ki; böyle mübarek bir şeydir patates…
Hatta Erbakan Hoca’nın da tespitleri vardı patatesle ilgili hatırlar mısınız?
“Bunların dini, patates dini” derdi rahmetli.
Dininizin kıymetini bilin mümin kardeşlerim…