Apartmanın önünde arabayı park ettik. Bize verilen adrese gelmiştik. Balkondan büyük bir bayrak sarkıyor, denmişti. İlk göze çarpan rengi solmuş, mahsun mahsun dalgalanan bayrağımızdı.
Kızımın Arkadaşı Seval Akgün hocanın ziyaret etmek istemesiyle biz de dahil olmuştuk, bu ziyarete.O da tanımıyordu aileyi, yakın arkadaşı ısrar edince, Antalya'dan kızı Hilalle gelmişti.Anlayacağınız kimse tanımıyordu, şehidin ailesini.
Kızım anne gidelim mi deyince tabii gidelim, dedim. Oldum olası şehit ailelerini ziyaret etmeyi severim. Minnet borcumuz ödenmez ama gönlüm huzur bulur, bu ziyaretlerden.
Ama bu sefer ki farklıydı. Hanımı değil, annesi babası değil, ablasıydı, ziyaret ettiğimiz aile..Yavaş yavaş merdivenleri çıkarken keşke annesi olsaydı gittiğimiz abla biraz daha geri planmış gibi düşündüm. Ama Seval hocam çok heyecanlıydı, bize ev sahibiyle ilgili arkadaşının söylediklerini anlatıp, duruyordu. Seval hanımı da o bilgileri veren Özel haraketçi bir arkadaşıymış. Şehidimizle görev yerinde tanışmış, samimi olmuşlar, Şehit olunca naşını Alanya'ya getirmiş, Nejla han(şehidin ablası) tanışmış, sevmiş, samimi olmuşlar..Ziyarette ısrarcı olunca Seval hocada gidip, tanıyayım, tanışalım, demiş.
Balkondan gören ev sahibi bizi kapıda karşıladı. Hani bakar bakmaz kanınız kaynarya, önceden tanıyor, tanışıyor hissine kapılırsınız, aynen öyle oldum..Gülen iki göz ama nasıl gülmek gönlünün güzelliği yüzüne aksetmiş gibi.. Hüzünle karışık, mazlum, tevekkül, kadere tam teslimiyet ismini koyamadığım bir tebessüm şekli…
Ablası olduğunu biliyorum, bir anda acaba annesi mi diye düşündüm.Oturduk ama içimizde farklı bir keder, ismini koyamadığımız bir hüzün var. Resmi karşımızda bize hoş geldiniz der, gibi gülümsüyor.Hoş beş, nasılsınız konuşması, kendimizi tanıttıktan sonra konu şehidimizi tanımaya gelmişti.
Yurt için de Yurt dışında pek çok görevde bulunmuş, gözü pek özellikle istihbarat konusunda uzman, hareketli vatan millet sevdalısı bir genç. Ahlaklı, yaşama sevinciyle dolu, ama dünya tamahı olmayan bir kişilik...Mardin'de patlama sonucu şehit olmuş. Kasık bölgesine şarapnel parçası isabet etmiş..
Bundan sonrasını ablasından dinleyelim… Sakın hayal mahsulü sayılmasın mucizeler gerçektir. Çünkü gündüz bir fiil ablası tarafından yaşanmıştır.
Şehit gelir, cenaze defnedilecektir. Tüm akraba, hısım yüzünü görmek ister.. Ablası yüzünü açar öyle gülümsemektedir, hiç ölmemiş gibi hoş geldin, dercesine…Eğilip iki yanağından öpüyor,farklı bir koku mis gibi tekrar öpüyor, sarılıp kucaklamak sana doyamadım demek, istiyor o anda şehidin gözünden hafif yaş akıp, yanağına süzülüyor. Öpmekten vaz geçiyor.(Fakat gece rüyasına girerek abla öpemedin şimdi öp, diyecektir) Bir anda Allah’ım kardeşim kendisine bakılmasından rahatsız olurdu, istemezdi keşke yüzünü kapatsam da kimse görmese, rahatsız olmasa der.. O ara Oğlu Oğuzhan içeriye girer, dayısına çok bağlı, muhabbeti vardır. Yazları beraber olurlar, hayaller kurarlarmış…
Adı gibi Oğuz yürekli olan Oğuzhan bu acıya daha fazla dayanamaz fiziksel tepki gösterir. Duvarları yumruklar, isyan içindedir. Kimse zapt edemez, feryat figanı arşa yükselir.Görevliler hemen kapıları kapatırlar, şehidin yüzü kapanır, kimseye gösterilmez.Ablasının dileği Rabbim tarafından kabul edilmiştir.Oğuzhan abisi, çevresi tarafından dışarıya çıkartılmıştır.
Ablası gayet sakin bulutlu gözleriyle anlatmaya devam etti:
Mezara geldik, kabir kazılmış, defin işlemi gerçekleşecek. Kolunda polis var gayet sakinim, der.Mezara bakmak ister çünkü kardeşi uzun boyludur iri yarıdır, mezar geniş kazılmış mıdır, diye. Bakar mezar küçük ve dardır. Beyine durumu söyler O da hanımına hak verir. Biraz daha genişletilir, uzatılır mezar. Şehidin abisiyle bir akrabaları yerleştirir ebedi istirahatgahına… Nejla hanımın içinde bir huzursuzluk vardır.. Ayakları kıvrıldı, rahat olmadı, diye…Bir anda baktığı yerde kocaman bir yer oluşur, tak tak bloklar halinde duvarlar, yerleşir. ışık ışık hüzmeler meydana gelir, göz kamaşacak kadar. Burayı ne kadar toprak atsak doldurmaz der, sesli ifade ederken, polis ağzını kapatır. Sadece siz görüyorsunuz, konuşmayın der. Mezara gökyüzünden ışık inmektedir. Çevresine bakar kimse etkilenmiyor, diye düşünür sonra anlar ki sadece kendisi görmektedir...
Aklıma Ömer Seyfettin in" Başını Vermeyen Şehit ' hikayesi gelir.Aynı hadiseler o hikayede de geçmektedir. Kuru Kadı, Mehmet’teki mucizelere şahit olmuştur...Allahım ne büyüksün nasılda sabır ve tevekkül veriyorsun..
Yine cenazenin üçüncü günü bir mucize daha gerçekleşiyor.
Alanya' nın yaylasına giden bir karı koca çocuğu da vardır. Bir mevzu üzerine kavga ederler. Adam sinirlenir, hanımını çocuğunu dağın başında bırakır arabasına biner çeker, gider. Kadın çocuk çok korkar .Allah'a yalvarırlar…Bir anda bir taksinin farları belirir, kadın yola çıkmış yürümektedir. korkar, taksiden inen temiz yüzlü delikanlı korkma abla bizden sana kötülük gelmez, bin arabayı seni şehre götürelim, Der.Arabaya çocuğuyla binen kadın çok gitmeden kocasının arabasıyla karşılaşırlar. Araba durur kadın çocuk iner, adam pişman olmuş, geri gelmiştir. Kadın kocasına durumu anlatırken dönüp arabaya bakarlar ki araba yoktur.Kadın şaşırır kalır,
Sabahleyin kadın hastalanır, hastaneye yatırırlar. Çocuk hastane bahçesinde babasıyla otururken yanında oturan birinin elinde yerel gazete görür. Gazetedeki resim ilgisini çeker bakar ki akşam gördüğü arabasına bindiği kendini seven abidir. Babasına gösterir, gazeteyi alır koşarak annesine götürür. Anne bak akşamki abi der, kadın gazeteyi alır, bakar, üç gün önce ölen Şehit Çoşkun Nazillidir..
Gözlerine inanamaz gazeteyi alır, deli gibi koşmaya başlar. Hemşirelere ben bu delikanlıyı dün akşam gördüm, arabasına bindim, diye... Sakinleştirici iğne yaparlar, konuşup, teskin ederler.
Rabbim ne buyurur: Şehitlere ölü demeyiniz, onlar aslında diridirler ama siz, göremezsiniz (mealen ) .
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığımız zaman dilimi….Gözlerimiz yaşlı, gönlümüz hüzünlü, ama kalben gıpta ederek ev sahibesine veda ettik. Şehit, Allah’ım biz bir kere daha dünyaya gelelim. Bir kere daha uğrunda Şehit olalım, derlermiş.Bu dilek zaman zaman Rab im tarafından kabul görürmüş
Çanakkale, Kıbrıs savaşlarında bu tip mucizeler, gerçekleşmiştir…
Ne mutlu vatan içün şehit olanlara
Ne mutlu şehitlik mertebesinde evlat yetiştirenlere...
Ne mutlu şehit ABLASI OLANLARA
NE MUTLU TC Nejla Nazilli Akdoğana
Yiğit yürekli TÜRK KADININA.. SENİ GURURLA GIPTA EDEREK SELAMLIYORUM.......