Memluk Devleti, XIII. yüzyıl sonlarında Moğolların önünden kaçan mülteci Türkmenler’i, Güney Anadolu ile Kuzey Suriye’yi içine alan bölgelere yerleştirmişti. Halep’ten başlayarak Amanoslar’ın doğusundan Elbistan’a kadar uzanan bölgeye yerleşen bu Türkmenler, Oğuzlar’ın Bozok koluna mensup idiler. Dulkadirli halkı çoğunlukla Bayat, Avşar ve Beydili boylarından idiler. Bozok ve Ağaçeri Türkmenleri’nin bir kısmı, Anadolu’da Moğol hâkimiyeti çökerken beyleri Zeyneddin Karaca’nın etrafında toplanmaya başladılar. Böylece 1337 yılında Memluklar’ın himayesi altında Maraş ve Elbistan bölgelerinde yaklaşık iki asır kadar devam edecek olan bir beyliğin temeli atılmış oluyordu.
Karaca Bey Memluklularla bozuştu. Elbistan’a ulaşan Memluk ordusu şehri baştanbaşa tahrip edip ateşe verdi. Karaca Bey, iki oğlu Memluklar’ın eline esir düşerken kuvvetlerinin kalan kısmı ile kaçmaya muvaffak oldu. Moğol asıllı Kutluşah tarafından yakalanarak… Halep Kalesinde hapsedildi. Sultan Melik Salih, Karaca Bey’in öldürülmesi için emir gönderdi. Dulkadir Beyliği’nin kurucusu, 11 Aralık 1353 tarihinde Kahire Kalesinin eteğine götürülüp işkence ile idam edildi. Cesedi üç gün Züveyle kapısında teşhir edildi.
Beyliğin başına oğlu Halil geçti. Memluk Devleti bölgelerin idaresini Ramazanoğlu’na verdi(10 Haziran 1354). Fakat Üçok Türkmenlerinin başı olan Ramazanoğlu, Dulkadir Beylerine bağlı kalan Bozok Türkmenleri üzerinde hâkimiyet kuramadı. Dulkadirliler’in ikinci beyi olan Halil Bey de, yerine geçen Sevli Bey de Memluklar’ın cinayetine kurban gitti.
Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid, 2 Ağustos 1399 tarihinde Sadaka’yı Elbistan’dan sürüp beyliğin başına Nasreddin Mehmed Beyi getirdi. Bayezid’in Dulkadir Beyliği’nin işlerine karışması, Osmanlı-Memluk anlaşmazlığının başlangıcı oldu. Bu güçlü iki devlet, bu tarihten itibaren aralarında uzun süre tampon bir devlet olan Dulkadir Beyliği’ni birbirlerine karşı himaye etmeye çalışacaklardır.
Timur felaketinden sonra Yıldırım Beyazid’in oğulları kendi aralarında mücadele ederken Karaman, Germiyan ve Aydın Beyleri Osmanlılara kaptırdıkları ülkelerini yeniden ele geçiriyorlardı. Nasreddin Mehmed Bey, Çelebi Mehmed’i (geleceğin Osmanlı Padişahını) tebrik etmek için Tokat’a derhal bir elçilik heyeti gönderdi. Elçi teatisi ile başlayan dostluk münasebetini Çelebi Mehmed’in Nasreddin Bey’in kızı ile evlenmesi takip etti.
II.Murad’ın cülusundan beri Osmanlı-Memluk ilişkileri pek de iyi değildi. Memluk sultanı Barsbay’dan kardeşi Orhan Bey’in Mısır’a iltica eden iki oğlunun iade edilmesini istiyordu. Bu arada Yusuf’tan sonra Memluk tahtına çıkan Sultan Çakmak, Nasreddin Mehmed Bey’in kızı Nefise Hatun ile evlendi. Osmanlı Padişahı II.Murad, oğlu şehzade Mehmed’i Dulkadir hanedanından bir kızla evlendirmeye karar vermişti. İçlerinden en güzeli seçilerek padişah adına yüzük takıldı. Böylece Süleyman Bey, kızı Sitti Hatun’u Osmanlı tahtının varisi, geleceğin Fatih’i, şehzade Mehmed’e verdi. II.Murad şehzade Mehmed’in Sitti Hatun ile evlenmesini Karamanoğulları ve Karakoyunlulara karşı Dulkadir Beyi’nin şahsında bir müttefik bulmak amacı ile arzu etmiştir.
Süleyman Bey kızlarından birisini de Sultan Çakmak’a verdi. Süleyman Bey böylece tesis edilen iki taraflı akrabalıkla batıda Karamanoğulları’ndan, doğuda da Akkoyunlu ve Karakoyunlular’dan gelecek tehlikeye karşı Dulkadirli ülkesini koruyacak devrin iki büyük güçlü devletinin dostluk ve ittifakını garanti etmişti. Süleyman Bey’in ölümünden sonra yerine oğullarından Melik Arslan geçti. Melik Arslan’ın onbir yıllık hâkimiyetinin on yılı sulh ve sükun içinde geçti. Melik Arslan Elbistan’da camide ibadet ederken Kahire’den gönderilen bir fedayi bıçaklayarak öldürdü (Ekim 1465).
Bu tarihlerde Anadolu, üç büyük devletin menfaatlerinin çatıştığı bir ülke haline gelmişti. Osmanlı, Memluk, Akkoyunlu Devletleri Anadolu’da hâkimiyetlerini genişletmek için Türkmen Beylerinin dostluğunu kazanma yarışına girmişlerdi (1468).
Dulkadirliler tarafından Memluklar’a indirilen darbe Uzun Hasan’ın Fırat bölgesini ele geçirme ümidini kamçıladı. Bu sırada Sultan Kayıtbay Osmanlılar ile diplomatik münasebetlere girişmişti. Fatih, Kayıtbay’ın vaadlerine inanarak Şehsuvar Bey’i himaye etmekten vazgeçti(12 Kasım 1471). Sultan Kayıtbay; Şehsuvar Beyi, kardeşlerini ve Türkmen beylerini öldürttü. Kırk yaşlarındaki Şehsuvar Bey’in iğrenç bir şekilde idam edilmesine üzülen kardeşi Alaüddevle Bey, …bir kısım Dulkadirli cemaati ile Amasya’ya şehzade Bayezid’in yanına sığınmışlardı. Alaüddevle Bey kızı Ayşe Hatun’u Şehzade Bayezid’e vermiş ve bu evlilikten 1467 yılında geleceğin padişahı Yavuz Selim dünya’ya gelmişti.
Alaüddevle Bey’in Fatih Sultan Mehmed’in yardımı ile Dulkadirli tahtını ele geçirmesi, zaten bozulmaya başlamış olan Osmanlı-Memluk ilişkilerini daha da gerginleştirdi. Halife de iki İslâm hükümdarı arasında ihtilafın bertaraf edilmesini tavsiye ediyordu.
(Bu arada yaşananları 18/05/2017 tarihli “Şah İsmail’in Elbistan’ı Tahribatı” başlıklı yazımda ele almıştım.) Alaüddevle Bey’in Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e karşı giriştiği sefer sırasındaki tutumu, Dulkadirliler ile Safeviler’in ittifak yaptıklarını ortaya koydu. Zaman geçtikçe Osmanlılar’dan uzaklaşan Alaüddevle Bey, Yavuz Selim’in tahta çıkışını dahi tebrik etmemişti. Buna rağmen Yavuz Selim Çaldıran’a giderken Kayseri’den üç konak ötede çubuk ovasına varınca, Alaüddevle Bey’i Osmanlılar’la Dulkadirliler’in aynı mezhebden olduklarını hatırlatarak sefere davet etti. Dulkadirli Bey’i ise, 90 yaşını bahane ederek sefere katılmadı.
Çaldıran zaferine müteakip Amasya’ya dönen Yavuz Selim (Kasım 1514) Osmanlı ordusunu arkadan vuran Alaüddevle Bey’in hakkından gelmeye karar verdi. Osmanlı padişahı ile Memluk sultanı arasında elçiler gelip gittiği sırada Alaüddevle Bey Osmanlı ordusunun iaşe kollarını vurdu. 13 Haziran 1515 tarihinde Göksun civarında iki ordu karşı karşıya geldi (Turnadağı Savaşı). Osmanlı ordusundaki bir seyis, elbiselerinin güzelliği ile dikkati çeken Alaüddevle’nin üzerine atılarak onu öldürdü ve şahsın Dulkadir Beyi olduğunun farkına varınca başını keserek Sinan Paşa’ya götürdü. Alaüddevle Bey’in başı Göksun’da Yavuz’a sunuldu. Yavuz Sultan Selim, Şehsuvar oğlu Ali Bey’i Dulkadirliler’in başına geçirirken Alaüddevle ile vezirinin ve oğullarından birinin kesik başlarını Kahire’ye gönderdi. Böylece Dulkadir Beyliği üzerindeki Memluk nüfuzuna son verilerek Yavuz adına hutbe okutulup Osmanlı hâkimiyeti tesis edildi. Memluk Sultanı Kansu Gavri kesik başları görünce “bunlar kâfir başları mı ki Selim bana yolladı” der.
Ali Bey Osmanlı Devletine büyük hizmetler ifa etmiş, … Onun öldürülmesinden sonra Anadolu’da “Osmanlı yiğit basandır” sözü çıktı. Ancak gerçek olan Dulkadir Beyliği’nin ömrünü tamamlamış olması idi. Ali Bey’in öldürülmesinin asıl sebebi Dulkadir ülkesini doğrudan doğruya Osmanlı topraklarına ilhak etme amacından kaynaklanıyordu.
(Bu yazı, Prof. Dr. Refet YİNANÇ’ın “Dulkadir Beyliği” (Türk Tarih Kurumu Basımevi 1989) adlı kitabından yararlanarak hazırlanmıştır.
Tarihimizle kavga etmeyiz: Okuruz, ibret alırız, ders çıkarırız.