Türk İstiklal Mücadelesi’nde ve Maraş’ın Kurtuluşu’nda önemli bir yerdir Uzunoluk… Aynen İzmir’deki Hasan Tahsin’in “İlk Kurşun”u gibi. Uzunoluk, Kahramanmaraş’ta bir bölgenin adı. Bu adı; ağaçtan yapılan olukların birbirine eklenerek aşağıdaki hamama su taşınması sebebiyle almış. Bu civardaki evlerin ve dükkânların olduğu yerlere de “Uzun Oluk Mahallesi” ve “Uzun Oluk Çarşısı” denir.
Maraş savunmasında “İlk Kurşun”un atıldığı “Uzunoluk olayı”na geçmeden önce, bu yazıyı yazma sebebimi belirtmek isterim. Yazıyı daha önce yazacaktım ama, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın Kurtuluş Günü’ne getirmeyi uygun buldum. Bundan iki hafta önce Cuma namazı için gittiğim camide, Hoca; Afrin Harekâtı’ndan, vatan savunmasından, bayrak sevgisinden, askerlerimizin başarısından bahsediyor ve dualarımızı eksik etmememiz gerektiğini anlatıyordu. Bu arada sözü Maraş’taki milli mücadeleye ve Sütçü İmam’a getirdi ve Sütçü İmam’ın: “Maraş Kalesinde Fransız Bayrağı indirilmeden bize Cuma Namazı düşmez, önce onu indirmemiz lazım” dediğini söyledi. Vatan ve bayrak için mücadeleyi vurgulamak istiyordu.
Tabii ki, Kahramanmaraşlı ve az-çok okuyan da biri olarak bu sözler beni şaşırttı. Hocanın Maraş Kurtuluş Hareketini bilmediğini anladım. Tahminim, bu sözleri “kulaktan dolma” bilgilerle söylüyordu. Beni üzen cemaatin yanlış bilgilendiriliyor olmasıydı. Maalesef camilerde vaizlerin yanlışlarını düzeltmek mümkün olmadığı gibi, bir şey söylesen cami ortamında suçlu konumuna düşmek de vardı. Zaten Cuma namazını, caminin başka bir bölümünde kıldığımdan, hocaya doğrusunu söyleme imkânım da yoktu. Peygamberimiz dönemindeki serbest / hür konuşma ortamı bugün yok. Ama içim de bir ukte kaldı.
12 Şubat 1920 Kahramanmaraş’ın Kurtuluş günüdür. 12 Şubat Pazartesi günü 98 inci yıldönümünü kutlayacağız. Bu vesile ile hem “Kaleye Bayrak Çekme Olayı’nı hem de “Uzunoluk Olayı’nı, bazı belgelerden yararlanarak kısaca açıklamak istedim.
Adil Bağdadlılar “Uzunoluk” (Kervan Yayınları, 1974) adlı eserinde şöyle anlatmaktadır: “İngilizler henüz Maraş’tan ayrılmadan Fransızlar da gelmişlerdi. Fransızlar Maraş’a ayak basar basmaz, Ermeniler şımarıklıklarını artırmışlardı. İngilizler zamanında da Maraş’a gelip giden sivri şapkalı Ermeni gençleri, Fransızların askerlerindendi.
Uzunoluk vakası, 31 Ekim 1919’da oldu. Maraş’ta milli varlığa ve namusa uzatılan el, Hacı İmam lakaplı fakir bir sütçünün vicdanından sadır olan emre boyun eğme ile kırıldı. Gün Cuma idi, vakit ikindi ile akşam arası… Fransız askeri kisveli birkaç Ermeni çılgını, çarşı ve pazarda sattıkları cakayı bitirememişler, kışlaya giderken de rastladıkları Türklere saldırıda bulunmuşlardı. Esasen o gün Ermeniler, edepsizliği son dereceye çıkarmışlardı. …Uzun Oluk Çarşısı’ndan geçerken, hamam önündeki küçük meydandan, hamamdan çıkmış olan Türk kadınlarına saldırdılar. Kadınların feryadına koşan dükkâncıların ve kahve halkının nasihatlarına silahla mukabele ettiler. Bir kaçını kurşunla yaraladılar. Bu vaziyete seyirci gibi duran Sütcü; dükkanından kalktı, peçesi yırtılan, korkusundan bayılan kadına baktı, yerde yaralı yatan Çakmakçı Said’i süzdü. Kadın peçesi yırtan ve erkek canına kıyan canavara nişan aldı, tabancasını boşalttı. Mütecaviz yere serilmişti. Türk ve İngiliz devriyesi gelmeden Sütçü İmam kayboldu.
… Sütçünün bu ilk ve tek kurşunu çok yerinde bir iş yaptı. ‘İlk atan okçudur’ sözüne uygun düştü. Kıpırdamaya mecali kalmadığına hükmedilen Türk’ün, benliğini bütün dünyaya tanıtacak derecede önemli bir hareket oldu. Netice, Maraş’taki bütün hareketler, hızını Uzun Oluk’tan almıştır.”
Benzer ifadeleri, Sütçü İmam’ın torunu Yaşar Türkkorur’un açıklamalarında da görürüz: “Ermenilerin bu taşkın hareketleri, Türklerin azim ve iradelerini artırıyordu. Türkler için artık tahammülü mümkün olmayan bir yere gelinmişti. Bardağı taşıran son damla, Fransız askerlerinin Uzunoluk hamamından çıkan Türk kadınlarına sarkıntılık etmeleri oldu. Olayı Kel Hacı'nın kahvesinden gören Türkler dışarı çıkarak, askerlerin üzerine yürüdüler. Türkler, Ermeniler'e ihtarda bulunarak yollarına gitmelerini söylediler. Ermeniler kötü sözler sarf ederek silah kullandılar. Bu arada Çakmakçı Sait orada kurşunla yaralandı ve şehit oldu. Gaffar Osman da yaralandı. Bu sırada Sütçü İmam, Karadağ tabancasını alarak dükkanından hızla olayın olduğu yere geldi. Silahını Ermeni askerlerinin üzerine boşaltır. (Yaralı asker bir gün sonra 1 Kasım 1919’da ölüyor.) Sütçü İmam çevredekilerin telkinleri ile Nalbant Bekir'den aldığı bir atla Bertiz'in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey'in yanına gider. Sütçü İmam, Ermeni ve Fransızlar tarafından sürekli aranmasına rağmen bulunamaz. Olaydan sonra Sütçü İmam’ın yerini öğrenmek için dayısının oğlu Kireççioğlu Kadir’e Asri Mezarlıkta işkence yapıyorlar. Burnunu ve kulaklarını keserek onu şehit ediyorlar. Bir tabutun içine koyarak, vatandaşa gözdağı olsun diye hükümet meydanında vatandaşlara teşhir ediyorlar.
Sütçü İmam’ın asıl ismi İmam’dır. Kireççioğlu sülalesinden geldiği için Kireççioğullarından İmam diye biliniyor. Mesleği gereği süt sattığı için de Sütçü İmam olarak da adlandırılıyor. Aynı zamanda Uzunoluk’ta bir mescitte fahri imamlık yapıyor.”
Kale’ye Bayrak Çekme Olayı’na gelince: Kuyucak Mahallesinin çoğu Hıristiyan evidir. Çoğu zenginlerin evleri, geniş ve yontma taştan yapılmış evlerdir. Ermeniler’in zenginlerinden Hırlakyan adında birisi vardır ve Maraş’ı temsilen mebusluk yapmıştır. Hırlaklar Maraş’ın en zengini idiler. Fransızlar’ın Maraş’ı işgalinin ikinci günü (27 Kasım 1919) Perşembe akşamı, Hırlakların evinde ziyafet verilmektedir. Fransız Guvernör, Hırlak Osep’in kızı Virjini’ye dans teklif eder. Virjini: “Aziz Guvernör şerefine dans etmek isterim, fakat Türk Bayrağı’nın dalgalandığı bir yerde değil, ancak Maraş kalesinde Fransız veya Ermeni bayrağı gördüğüm zaman teklifinize, emrinize hazırım” der. Bunun üzerine …Fransız hizmetindeki jandarmalar tarafından Türk Bayrağı indirilir. Kalede, Türk ihtiyat neferlerinden beş kişi vardır. Az olduklarından bayrağın indirilmesine seslerini çıkaramamışlardır. Fakat şehre inip mahallelere dağılarak bayrağın indirildiğini herkese duyurmuşlardır.
Evi kaleyle karşı karşıya olan Avukat Kısakürek Mehmed Ali, bayrağı göremeyince hiddetinden kaleme sarılır ve halkı galeyana getirecek bir beyanname (hazırlayıp) Cuma günü sabah namazı vaktinden evvel … cemaatin görebileceği yerlere bırakır.
1919 senesi Kasım ayının 28 inci Cuma günü, Ulu Camiye erken gelenler tarafından görülen beyanname elden ele dolaşarak herkese ulaştırılır. (Cuma) Namaz yaklaştığında içeride ve avluda bulunanların sayısı bini geçmiştir. Namaz kılmaya gelen cemaat, “Kalede Fransız Bayrağı varken namaz kılınmaz” diye tepki göstermektedir. Bayrağın yerine çekilmesi için bütün gönüller birleşmiştir. Hutbeye çıkan Rıdvan Hoca: “Bayrak milletin istiklal ve hürriyet sembolüdür. Kalemizde Fransız Bayrağı dalgalanırken bize cuma namazı kılmak caiz değildir” diyerek hutbe verir. Halk da galeyan da artmıştır. Kaleye yaklaştıklarında …Fransız jandarmaları sinmişlerdir. İçeriye ilk girenlerden onbaşı adıyla tanınan Zalha Hoca oğlu Osman, indirildikten sonra bir tarafa atılmış olan bayrağı görerek yerden alır, öper ve alkışlar arasında yerine asar. …cemaat namazı kalede imam ile kılarlar.
Maalesef! Genelleştirmek belki yanlış ama, din adamlarımız, hele hele cami hocalarımız Türk Tarihi’ni bilmiyorlar. İslâm Tarihi’ni biliyorlar mı derseniz, ondan da şüpheliyim. Bu kesimde aşırı derecede bir tarafgirlik var. Akılcı ve objektif olamadıkları için sonuç böyle oluyor. Yaşanmış tarihi bile doğru anlatamıyorlar.