Son zamanlarda Türkçü olduklarını savunan bazılarının, Türkçü oldukları iddiasıyla Tengricilik anlayışını, Türkçülüğe yamadıkları ve bu iki kavramı, olmazsa olmaz iki unsur gibi bir arada göstererek Türkçülere sanki yeni bir din ihdas etme çabası içine girdiklerini görmekteyiz maalesef.
Tabi ki Türklüğümüzle övüneceğiz. Türk Milleti tarihin en eski ve en köklü, tarihin seyrini değiştiren, çağlar açıp, çağlar kapayan, kavimler göçüyle Orta Asya’dan Balkanlara, Tuna’ya, Avrupa’nın en içlerine kadar yayılmış ve Adriyatik’ten Çin Denizine kadar sadece Türkçe konuşularak gidilen bir milletin adı olmuştur Türk Milleti.
Türkler bu topraklara, Malazgirt savaşıyla veya Dandanakan savaşından sonra gelip yerleşmemiştir. Bu topraklar tarihin sahnesinde bir çok millet yokken Türkler yaşadığı topraklardır. Bakın ÇATALHÖYÜK’TEKİ arkeolojik kazılara. Türklerin 10.000 yıldan uzun bir süre Anadolu Coğrafyasında var olduklarının kanıtıdır. ( Avustralyalı Yazar ERİCH FEİGİ) Bunları biz desek kimse inanmaz. Yabancı tarihçiler, ilim adamları ve arkeolojik kazıntılar bu gerçekleri haykırmaktadır.
Yine, GÖBEKLİTEPE’DEKİ kazılarda, TÜRKLERİN KÜN- AY ve EB TAMGALARI var. ‘’ T ‘’ şeklindeki dikilitaşların üstünde 12 hayvanlı takvimlerinde 8 tanesi bulunmaktadır. Bulunan kazıların izlerinde Kafkasya Türkleri, İskit Hunları ve Türkmenler başta olmak üzere sayısız TÜRK İZLERİ vardır.
Şu tarihi gerçeği de biz demiyoruz. Yabancı ilim adamları, Türkologlar ve tarihçilerin tespit şudur:
Bundan 250 – 300 yıl önce geriye giderseniz Amerikalı, 900 yıl geriye giderseniz Rus, 1200 yıl geriye gittiğinizde İngiliz, 1700 yıl geriye giderseniz Fransız ve 2000 yıl geriye gittiğinizde ise Alman milleti bulamazsınız. Ama insanlık tarihi ne kadar geriye giderse gitsin mutlaka TÜRK bulursunuz. Ayrıca tarihten Türkleri kaldırdığınız zaman hiçbir tarihin yazılamayacak olduğunu da belirtmektedirler...
***
Her şeyden önce günümüzde farklı coğrafyalarda ve devletlerde yaşayan ve sayısı üç yüz milyona yaklaşan devasa Türk Milletinin, belki de yüzde doksan beşinin dini İSLAMDIR. Ülkemizde ise bu oran daha fazladır.
Emperyalizm Türk dünyasını yutmak ve bölmek için en az iki asırdan beri korkunç tertipler peşindedir. Bu tertiplerden en önemlisi de, Türk milletini din ve milliyetine yabancılaştırmak projesidir.
Balkanlarda ve Avrupa coğrafyasında Türklük ile İslamiyet etle tırnak gibi birleşik bir beden olmuştur. İslamiyet’i Türk’ten ayırmadan veya araya entrika ve tefrika sokmadan, Türk milletini alt etmenin, kaba kuvvetle baş etmenin hiçbir yolu olmadığını tüm dünya öğrenmiştir.
Bu amaçla emperyalist güçler Şeytan’a pabuç çıkartan, kültürel emperyalist programlarını, gerek misyonerler yoluyla, gerek içimizde etnik milliyetçiliği kaşıyarak, İslamiyet’e ve milli manevi kutsal değerlere saldırarak parçalamaya ve güçsüzleştirmeye çalışmaktadırlar.
Bu ülkede yıllardan beri suni olarak birbirlerine düşman, ‘’ Güya Türkçü’’ ve yine ‘’ güya İslamcı’’ cepheler ayrımcılığı nakış nakış işlendi. Kısmen başarılı da olundu. BU cepheden çıkan, ‘’ Siyasal İslamcılık’’ bir çokları tarafından İslamiyet maskesi altında; Türkçülere, ırkçı, kafatasçı, faşist, kan emici vampirler ve daha bir çok hakaretler yapıldı...
Şimdi de ‘’ Tengrici Türkçüler’’ versiyonun ileri sürülerek, yüzde doksan dokuzunun samimi Müslüman olan Türk milliyetçileri arasına bir nifak sokulması tezi işlenmeye başlamıştır.
Siyasal İslamcılık hareketinin, kutsal değerler ve inançlarımız namına her şeyi tahrip etmesinin getirdiği hayal kırıklığının faturası asla İslam’a mal edilemez.
İslamiyet başlı başına ne Arap’ın dinidir, ne de onun bunun. İslamiyet tüm insanlara gelmiş ve evrenseldir. Din adı altında Arap’ın ve Arapçanın kutsallaştırılmasına, dinin ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNE dönüştürülmesine, geleneksel Arap kültürünün ve hurafelerin İslam diye gösterilmesine tabi ki şiddetle karşıyız.
SİYASAL İSLAMCILIK anlayışının, günümüzde tezahür eden din tüccarlığı, din tahripçiliğine duyulan antipati genç kitlelerde ‘’ Deizm ve ateizm’’ akımlarının yanı sıra aşağıda izah edeceğimiz ‘’ TENGRİCİLİK’’ akımını tetiklemeye başlamıştır.
İslamiyet’de arayıp da bulunamayan , haşa eksik olan ve Tengricilik’de bulunmuş olan yeni bir şey mi vardır !?
Güneşin doğduğu yerde mumun ışığına gerek kalır mı? İtibarda edilmez. Biz inançları küçümsemek ya da eleştirmek amacıyla da yazmıyoruz bunları...
1400 yıl önceki tarihimiz, kültürümüz ve inanç abidelerimiz de elbette bizim medarı iftiharımız ve şeref sayfalarımızdır. Çok şükür Türk milleti tüm ilahi dinlerden önce dahi, puta, ota, taşa, çamura ,helvalara tapmayan tek ve istisnai bir millettir.
Fakat; köklerine dönmek arayışı altında, köklerini yaratan yaratıcıyı unutmak, hatta dışlamak, ALLAH lafzının yerine TANRICILIK ikame etmek neye hizmet etmektir ve bin yıldır İslamiyet’le şereflenmiş bu millete ne kazandıracaktır?
Tanrı kelimesini milletimiz tabi ki Allah’a inanç manasında kullanmakta ve Türkçe bir kelimedir. Tanrı kelimesini kullananlara karşı değiliz. Tanrı Türkçe kelimedir. Nasıl ki ; ‘’ Hüda- Mevla...’’ gibi Tanrı manasında kullanılan Farsça kelimelerde olduğu gibi. Allah yarattığı kişi ve kavimlerin her dilini anlar.
Fakat Tengricilik adı altında kainatı yaratan yüce Allah’ın isminin yerine atfedilmesi, Türk milliyetçilik anlayışıyla bağdaşmaz bir durumdur. Biz kimsenin inancına, dinine, meşrebine karışmayız. İsteyen istediği şekilde inanır. Fakat Türkçülük ve milliyetçiliğin ‘’ Tengricilikle’’ bir arada gösterilmeye çalışılmasına da şiddetle karşıyız. Tengrici olan olur bizi de ilgilendirmez. Fakat ‘’ Türkçü Tengrici’’ olma iddiası, tarihimizle, dinimizle değerlerimizle savunduğumuz fikriyatla iç içe olamaz ve bağdaşmaz!...
Mutlak varlık Allah’tır. (CC) İslamiyet en son ve tekamül etmiş dindir. Göğü’de, yeri de, bu ikisi arasında yaratılanlarında tek sahibi şüphesiz Allah’dır. O Hükümrandır. Rahmandır, Rahimdir. Gökte, yerde ikisi arasında olan her şeyi bilendir, gözetendir. BİR OL emriyle olmasını istediği her şey olur. Olmasını istemediği bir şeyi de kainatın bütün güçleri bir araya gelse olduramaz.
Tüm cisimleri, varlıkları, ruhları da ve arasındaki her şeyi yaratan ilahi tek kuvvettir. Eşi de benzeri de yoktur. Her şey Allah’dan gelip yine ona döneceğine inanırız. Madde, hayat, ruh, varlık tezahürleri yaratan Allah’ın yarattıklarına mesajıdır. Ne madde, ne ruh ne de hayat tanrılaştırılabilir.
Kur’anda, Al’i İmran Suresi 85.Ayet de: ‘’ Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan bu din asla kabul olunmaz ve o ahirette en büyük zarara uğrayanlardandır.’’
Şunu da belirtelim ki, İslamiyet herhangi bir kavmin ve ırkın tekelinde olmadığı gibi, herhangi bir zümre, sınıf, aile ve partinin de tekelinde değildir. İnanan herkes bu dindendir ve Müslümandır...
****
ŞİMDİ GELELİM ‘’ TENGRİCİLİK ‘’ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Tengricilik veya Gök Tanrı İnancı inancı, bugünkü Türkçedeki Tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir. Orhun Yazıtlarında ilk çözülmüş olan kelimeler arasındadır. Bu inanca göre Gök’ün yüce ruhu Tengriydi. Kişiler kendilerini gök ata Tengri, toprak ana Ötüken ve bu ikisi arasında insanları koruyan atalarının ruhlarına ve diğer doğa ruhlarına dua edilirdi.
Tengri Dini’nin yarattığı insan özgür, eşit ve kendi başına karar alabilen muktedirdir. Tanrının yarattığı insan, Gök babanın Toprak Ana’nın oğlu ve kızı olarak yaratıcısın göz bebeğidir. Tüm varlıklar gibi kendisinin de Tengri tarafından yaratıldığına inanılır.
Büyük heybeti dağların, ırmakların ve kimi göllerin, büyük tabiat varlıklarının güçlü ruhları barındırdıklarına inanılır ve onlar adına dua edilse de bu olağanüstü cisimler ve tabiat varlıkları tanrı kabul edilmezdi. Dua edilen cisimler Tanrının, yeryüzündeki varlıklarının bir göstergesi kabul edilirdi.
‘’ Tengri Dini’’ , Türk ırkının İslam’dan ve semavi dinlerden önce hatta insanlık tarihinin ilk ve en son tek tanrılı dinidir. İnanışa göre Tengri; O zamanki Türklerde, toplum hayatında, görünen ve görünmeyen ama varlığını her zaman hissettiren ve etrafında olup bitenlerden ve olacaklardan her şeyin nasıl düşünülmesi ve anlamlandırılmasını gösteren bir hayat kılavuzu şeklinde olduğunu düşünmek mümkündür...
Eski Türklerde göğün ve yer altının yedi kat olduğuna inanılırdı. Türkler, doğaya ve ruhlara saygılı davranılarak dünyalarını dengede tutmak için kişisel güçlerinin doruğuna ulaşacaklarına inanırlardı.
Eğer bu denge, kötü ruhların saldırısı ile veya başka bir felaketle bozulursa bir Kamın yani din adamının yardımıyla Tengriye verilen adaklarla yeniden düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.
Bu inancın kalıntılarına günümüzde bazı Moğol kabilelerinde ve doğaya bağlı göçebe yaşayan bazı Türk halkalarında, mesela Altay Türkleri, Çuvaş Türkleri, ayrıca Finlandiya ve Macaristan’da hala bulmak mümkündür.
Fakat Tengriciliği çoktan bırakmış halkalarda da, bu inancın bir çok değerleri, İslamiyet, Hristiyanlık, Budizm, Musevilik ve Taoizm inançlarında bir çok parçası geleneksel kültür olarak devam ettiği görülmektedir.
Kendi Türk kültürümüzden örnekler verecek olursak; Ölen bir kişinin ardından yapılan mevlit ve anma törenleri İslam’dan önce Türklerde yaşayan bir gelenektir ve günümüze kadar gelmiştir. Ölen kişinin ardından, kırkı, elli ikisi ve yılı diye anılan törenlerdir.
Yine, günümüzde yaygınca kullanılan ve bir deyim haline gelen, ‘’ Utançtan yedi kat yerin dibine girdim’’ , ‘’ Yer yarılsa da yerin dibine girseydim’’ gibi özdeyişler halen kullanılır. Hatta Anadolu’nun bir çok yerlerinde adak veya dilek olarak bir ‘’ Ağaca çaput bağlama’’ adeti yaygındır.
Yine; İslam’da nazar olarak inanılan algı, Türkler’de aynı şekilde kötü ruhlardan veya kötü niyetli bakan gözlerin yaydığı şua ışınlarından korunmak için nazarlık takma eski bir adetidir.
ŞAMANİZM VE TENGRİCİLİK AYNI MIDIR?
Şamanizm ile Tengricilik aynı şeyler midir, yoksa farklı inanç sistemleri midir, her ikisi de, din midir veya kültür müdür tarzında bir çok soru akla gelebilir. Her ne kadar Türklerin yazılı Orhun Abideleri, Tonyukuk ve Kültegin Kitabeleri günümüze kadar gelen yazılı eserler olsa da; şu da bir gerçek ki, Türkler genellikle konar göçer hayat biçimlerinden dolayı eski tarihlere ışık tutacak fazlaca bir yazılı eser bıraktıkları söylenemez...
Şamanizm insanlık tarihi kadar eski olan bir din ve inanç sistemi olarak karşımıza çıkar. İlkel kavimlerde, ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığına inanılan ve hastaları iyileştirme gücüne de sahip olan Şamanlar çerçevesinde yoğunlaşan inanç sistemidir. Atalarının ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir Asya dinidir.
Tengricilik ve Şamanizm konusunda araştırmacılar farklı görüşlere sahiptir. Kimine göre, Şamanizm bir dindir, Tengricilik ise değildir. Şamanizm tek tanrılı dinlerden öncesi ortak bir inanç kültürüdür. Bazılarına göre ise Tengricilik dindir, Şamanizm diye bir din yoktur..
Yine bazı araştırmacılara göre de; Şamanizm olarak adlandırılan ortak inanç sisteminin kökleri binlerce yıl öncesine dayanan ve ‘’ Tengricilik’’ olarak adlandırılan tek tanrılı bir inanç sisteminin tahrif edilerek, çok tanrılı bir din gibi gösterilmesinden başka bir şey değildir.
Yani asıl olan ‘’ Tengricilik’’ tir. Şamanizm ise bu dinin içindeki bazı ritüel (Ayin törenleri) uygulamalardır. Tengricilikte ki din adamlarına ‘’ Şaman’’ dendiği için bu zaman içerisinde, ‘’Şamanizm’’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır görüşünü savunan araştırmacılar bir hayli fazladır. ‘’ KAM’’ ise topum ile Tanrı arasında ki bir aracı sayıldıklarından Şamanizm’in din adamları sayılırlar. Bilinç düzeyinde ruhlar alemiyle ilişki kurabilen farklı ve olağan dışı kişiliklerdir...
Maksadımız kimsenin inancını sorgulamak veya küçük görmek değildir. Bir çok kavmin çok tanrılara, taşa, toprağa, kendi elleriyle yaptıkları putlara taptığı hatta Arapların elleriyle yaptıkları helvalara tapıp, sonra da yedikleri bir çağda, atalarımızın kahir ekseriyetinin tek tanrıya inanmış olmaları, Türk milletinin farklı ve yüceliğini gösteren değerlerdir.
Başka dinlere mensup olan bir çok Türk kavminin zaman içinde Türklüklerini unuttukları bir gerçekse de, halen Hristiyan olmalarına rağmen bazı Türk kavimlerinin ise, dinlerinden ayrı olarak Türklük şuurunu canlı tuttukları da bilinmektedir. Mesela Hristiyan Gagavuz Türkleri, bazı Hristiyan Macarlar ve köklerini araştırmaya başlayan Bulgarlar ve Finler gibi Türk kavimlerinde Türkçülük duygusunun belki de ülkemizdeki Türkçülerden daha da fazla olduğu bilinmektedir.
Bunun sebebi olarak da Emevicilik din anlayışının İslam gibi gösterilip bu millete sunulması olmuştur. Kim ki; İslamiyet’ e Arap’ın dini, yüce Peygamberimize ‘’ Arap Peygamberi’’ diyen gerçek ve hakiki manada Müslüman olamaz.
Türkler’in TALAS savaşında İslamiyet'i gönüllü olarak kabul ettikleri iddiasının tarihi gerçek olmadığını da biliyoruz artık. Kuteybe Bin Müslim denilen alçak adamın en az elli bin masum Türk’ün kanını haftalarca derelerde oluk oluk akıttığının hikayesine de girmiyorum!..
Eğer Türk milletine, Araplar tarafından bu zulümler yapılmayıp da, İslamiyet’in derin hoş görüsü gösterilmiş olunsaydı, kadınları kızları esir alınarak Mısır pazarlarında satılmasaydı, insanlık dışı zulümler ve tecavüzler yapılmasaydı Türkler daha önceden Müslümanlığı kabul etmiş olacaklardı. Tarihin gidişi çok önceden değişecekti. Zira Türkler Arap despotizmine ve İslam dışı uygulamalarına tam yüz sene direnmişlerdir. Haşa kabahat İslam’da değil, İslam adına Arap ırkçılığı yapan Emevi vali ve komutanlarında olduğu gerçektir...
Türkçülük, Türk gibi düşünmek, Türk milletinin menfaatlerine sahip çıkan demektir. Fakat gel gör ki, Türk’üm, milliyetçiyim demek bu ülkede ısrarla ve saptırılarak hemen ırkçılıkla ve İslam dışı olmakla yaftalandığından çok uzun yıllar bu millet Türk’üm demekten bile imtina edilir hale getirilmiştir.
Halbuki İslamiyet milletleri inkar etmez. Aksine milleti özellikleri içinde tutarak daha çok geliştirir. Ayrıca İslamiyet, kendine aykırı olmamak kaydıyla örfe ve töre’ye uymayı da emrettiğinden milletin millet olma üslubunu korur.
Son söz olarak diyeceğimiz şu ki: Türkler, İslamiyetle o derece kaynaşmışlardır ki, Avrupalılar , İslamiyet’e Türk’ün dini demişlerdir. Dediğimiz gibi Türkler en eski devirlerden beri, tek tanrıya inanan bir milletti. Türkler asırlardır hep İslamiyet’i aramış gibidirler. Hiçbir din Türk’ün vicdanını İslamiyet gibi tatmin etmemiştir. Hiçbir millet bu derece büyük dalgalar halinde heyacanla ve iştiyakla yeni bir din olan İslam’a koşmamıştır.
Tarihin bu gerçekleri altında Türkçülük ideolojisini benimseyen ve savunanların yegane dini İslam’dır. Aksi davranış yatağından akan ırmağı tersine çevirmek gibidir.
Turkler Gok Tanriya inaniyordu peki bizim sahte Hocalar/din adamlari var ''Turkler Zorla/kilicla gemedi Islama diyenler cok.Ben inanmiyorum kimse asla dinini degistirmez toplu veya kitleler halde.Araplar Turkleri zorla ve kilicla Islam'a davet etti bizim Atalarimizi .Turkler kilicla degil gonullu gecti diyenler YALAN SOYLUYOR ,Saudi Arabistan yonetiyor Turkiyeý bu nedenle Hocalarimiz din adamlarimiz Araplar ne diyorsa onu yapiyorlar.Osmanliyi yikanlar Araplar degilmiydi Inglizler ile firavunluk yapan Araplar!Bizim Atalarimiz asla kendi gonullu gecmemistir .Haydi sen soyle Avrupalilari kitle ve toplu halde Islamá geciri gonullu kim yapacak?Nanay yalan soyluyor din adamlarimiz Islam sahte imamlar Araplarin baskisi altinda.Diyaneti yoneten Saudi Arabistan degil mi,Eh..?Tengri dini madem islam diniyle ayni farkli degildi gecmeye ne luzum vardi o zaman?Yalanlari burdan cikart Vatandas.Tengi Biz Menen.!