Çandarli yarim ada şeklinde yerleşim yeri..Rüzgar bir yerde dört nala giderken ,diğer yerde sukut halinde,mışıl mışıl uyuyor..
Biz arka sahilde dolaşıyoruz. Henuz deniz mevsimi açılmadığı için sahil bomboş...Yoksa iğne atsan yere düşmez bir haldedir sahil,daha önce geldiğim için biliyorum...
Gözlerin süsü olan , kayıkların 3,4 maviliğin üzerinde kayarcasina salınıyor, zannedersiniz denizle nikah kıymış...
Kişiler sahilde gezintiye çıkmış , yalnız, kol kola çiftler. Çocuklar koşmaca,genç kızlar edalı cinsten ...
Yıne bazı dükkanlar tamir ediliyor,boyanıyor,pencereleri değiştiriliyor..
Özellikle dondurma dükkanları ışıklandırılmış..Külahlar elde dondurma yiyenler çoğunlukta..
Kimse kimseye bakmıyor, ilgilenmiyor..Bu iyi mi kötü mü?kestiremiyorum..
Hani Seydişehir'de olsak selam veririz,durup hal hatır ederiz, karşıdan karşıya hadi gel Yeşil Vadide Çay içelim, deriz..
Herhalde yaş gereği samimiyeti, sohbeti,selamlaşmayı,
nasılsınız ? demeyi seviyorum..
Aklıma, Tarik Bugra'nin Dostluk " hikayesi geliyor.
Yazar ,Kuzey kutbuna gidiyor..Orası buzulların ortasında biryerdir..Kimse yoktur.Kimsesizlikten yüreği üşür..
Geriye geldiğinde dostlar hoş geldiniz,deyin..
Nasılsınız deyin..
Dostluğu,arkadaşlığı özledim,demiyenler,içinin zifiri karanlığında kahrolsun,
bogulsun der..
Ben hoş bulduk Dostlar ,diyorum ,der..
Yani nasılsın demek,iyiyim demek o kadar kıymetli ve önemlidir,dostlar..
Onun için gelen gidenlerin gözüne bakıyorum,nasılsınız diyecekler mi ?,diye..
Karşılığında iyiyim dostlar,iyiyim,çok şükür iyiyim.
Ya,siz nasılsınız? Diyorum,içimden sessizce..
Güneşe bakıyorum tepsi gibi yavaş yavaş ilerliyor, batmak üzere, ummana veda ediyor..
Eski Türkler, islamiyetten önce, özellikle Şamanlar güneş doğarken, batarken minnet ifadelerini dile getirmek için, alkış tutarlarmış..Eğilerek selam verirlermiş..
Güle güle git,gittiğin yerlere sağlık,huzur,mutluluk götür ,derlermiş..
Aklıma o geldi,hafifçe eğildim,selam gönderdim,sağlık gönderdim başka diyarlara.,
Bu düşünceler içerisindeyken,karşıya bakıyorum..
Sahilin karşı tarafında ışık cümbüşü.renk karmaşası var..
Hep merak etmişimdir ,her yanan ışığın içindeki evlerin ruh halini..Mutlu mu,mutsuz mu,sağlıklı mi ?Sağlıksız mi ?
Dertli mi,?dertsiz mi diye..
Usulca sokulsam iç avluya otursam,sardunya,petünya,bbegonvil, papatya hani seviyor mu ? ,Sevmiyor mu diye yapraklarından fal bakılan cinsinden,katmerli zakkum,her bahçenin olmazsa olmazı, horoz ibiği..
Bahçeler çok güzel,yaşayan insanın zevkini yansıtıyor,sadece avluda değil,evlerin dışında da nar ağaçları,zeytin ağaçları,çiçekleri görebilirsiniz..
Bir çay bahçesinde oturuyoruz,arkamızdaki evden ut sesi geliyor,sanat müziği çalıyor,
Çok sevdiğim bir şarkı,
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini,
Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara,
Birzamanlar sevginle ateşlenen başımı,
Dizlerinin yerine dayasaydım taşlara. .
Hani bendim yedi renk,hani tende can idim,
Hani gündüz hayalin,geceler rüyan idim"
Demek ki senin için aşk değil, yalan idim..
Acırım heder olan,o ,en güzel yaşlara , yıllara..
Özlemişim ut sesini ,gidip dinlemek istedim,ama şarkı bitince kesildi..
Acaba hangi hatıralar,sevdaların gel gitlerini yaşıyor, çalan.. Kabuk bağlayan bir yara mi? kanıyor..
Düşünceler derinleşiyor,hatta dağılıyor..Neyi anlatacakken nereye geliveriyorum..
Sahile yoğunlaşıyorum.Hava kararmaya başladı.
Dalgalar sahili yalarcasına çırpınıyor, dalga yok burada..
Alanyadaki azgın dalgaları arıyor gözlerim, burada dalgakıran olunca herhalde dalga oluşmuyor..
Denizin dinginliği yüzlere aksetmiş gibi,
Iraktan motor sesleri geliyor,balıkçılar seferden dönüyor, herhalde..
Bir ara cırcır böceği sesi geldi,kulağıma..
Börtü böcek dem tutuyor ,dedim...Akşamı karşılıyorlar.
Köpekler,kediler sokak hayvanları,çok mutlu,salınıyorlar sahil boyu...
Bir tesbihin daha var,buralar için.. Özellikle köpekler çocuk yerine geçmiş, batı kültürünün bir görüntüsünü daha sık karşılaşıyorsunuz.. Her yaş gurubunun elinde,özellikle gençlerin,köpek var..
Süsleyip, pusleyip podyuma çikacakmişcasina ..
Vatanımızda, çocuklar aç yatağa girerken köpeklerin bukadar itibar görmesi, beni kim ne derse desin ,rahatsız etti..Tabii ki bu benim özel düşüncem..
Deniz kenarına inip kumda yürümek hevesi geliyor, bir anda..
Hani koşmak kumda ,gençmişim gibi...
Insanoğlunun hevesleri hiç bitmiyor,hep hareket ve özlem var,içinde. ..
Karşı dağda yeldeğirmeni,rüzgar gülleri ışıkları yanip ,yanıp sönüyor. .
Donkişot geliyor aklıma,Yel değirmenlerini düşman gibi saldıran hayal kahramanı Donkişot.
Hayatta da ne donkişotlar vardır,hayatını heder eden,değil mi..?
Yine limanın ucunda fener var, Gemilere yol gösteriyor,
Altinda ,
Ne mutlu Türküm Diyen "Atatürk'ün sözü..
Rabbim diyorum,Ne mutlu beni Türk yaratmışsın,
Fener hakkında bir şiir geldi,aklıma..
Fenerle tararsın kara geceyi,
Ararsın ömrü boyunca
Sorarsan buldun mu ? Doğru heceyi,
Bilmem ki bilmem ki ",
Güzelliği anlatmak bazen zor oluyor,bakış dumura uğruyor,donup kalıyor, gönül. .
Kelimelerde kifayetsiz kalıyor,dostlar..
Hani benim anlatımımla hayal edin istedim,ÇANDARLI SAHİLLERİNİ
Çandarlı Sahil.
Çandarlıya hiç gitmedim ...Senin bu güzel duygularını okuduktan sonra Zaga'dan bir an önce ayrılıp Çandarlı'ya yakın sayılan ,Burhaniye-Örendeki yazlığım'a gitme arzum çoğaldı can...Hikâyen herkesin özlemi Şerife kardeşim...Siyasi yazılara zaman zaman ara vermek iyidir...Bizleri çoook yoruyorlar...Ölmeden ülkemin güzelliklerini hep beraber yaşayacağız inşallah...Trabzon'dan sevgiler,gönül dolusu türkülerde buluşabilmek dileğimle, ülkemin tüm güzelliklerine selâm olsun...Taner Ergin