Çay, sesteş (eş sesli) bir sözcük olduğu için iki anlamı vardır. Bunu en iyi MEB bilir, bilmesine de, neyse…
Birincisi müptelası olduğum, Karadeniz’in simgesi, dünyaya bu eşsiz tabiat harikasından yayıldığı halde yeteri kadar tanıtamadığımız, hele hele demli olursa büyük keyif veren, benim de tarifsiz keyifle yudumladığım sıcak içecek.
İkincisi dereden büyük, ırmaktan / nehirden küçük bolluk ve bereket saçan akarsu.
Anlaşılan şu günlerde kırk yıldır candan, yürekten hizmet ettiğim Milli Eğitim Bakanlığında çayın ne keyif veren tadı kalmış ne de bolluk bereket saçan coşkusu.
Neden?
Sanki ülkeyi namerde muhtaç edenler kendileri değilmiş, muhalefette iken iktidar olmuşlar veya iktidardaki AKP muhalefetteki Ak Parti’ye karşı mücadele ediyormuş gibi yapıp tasarruf tedbirleri genelgesi yayımlandı ya, MEB kayıtsız kalır mı, hemencecik çay genelgesini devreye soktu.
Hayırlı gademli olsun…!
Neee, örnek mi?
Basından edindiğimiz bilgiye göre, “Karabük’te Safranbolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Tasarruf Tedbirleri Genelgesi kapsamında okullara “ısıtıcı çay makinesi” kullanmamalarına yönelik yazı gönderdi.”
Yaşasın iktidar olma gücünü yitiren hükümet ekonomiyi ayağa kaldıracak en büyük formülü buldu.
Vay vay vay, sen neymişsin be canım öğretmenim!
Latife bir yana ama durum cidden vahim.
Kaynak bulamıyorum diyerek öğretmenin çayına göz diken MEB’in durumu içler acısı. Daha doğrusu içler acısı bu durumun sebebi bizzat ve resmen MEB’in kendisi .
İnanmadınız mı, öyleyse örnek bir.
İçinde laik cumhuriyet ve kurucusu Atatürk dışında özellikle dini motiflerin doğrudan yer alarak çatı yapı haline geldiği ve bir hafta önce milli bir mesele olan eğitimi kökten çağın gerisine iten, toplumun genel mutabakatıyla yürürlüğe girmesi gerekirken sadece milli eğitim bakanı tarafından onaylanarak yürürlüğe giren “Türkiye yüzyılı maarif modeli” nedeniyle basılacak ders kitaplarına aktarılacak paranın yanında çay makinesinin harcayacağı elektrikten elde edilecek tasarruf da nedir ki…?
Peki peki, örnek iki.
Bilmem bilir misiniz ama yurt dışında faaliyet gösteren Türk okullarının gelişmesi için kurulmuş bulunan bir organizasyon var: “Türkiye Maarif Vakfı.”
Türkiye Maarif Vakfı’nda milyarlar dolarlık rant mevcut. Yönetim kurulu üyeleri bilenen partinin eski milletvekili veya yandaş bürokrat. Kurulun maaşları uçuk. Vakıf MEB’e ve Türk halkına hesap vermek zorunda değil.
Bu vakfa en son aktarılan kaynağı duyunca eminim sizin de dudaklarınız uçuklayacak.
Tam tamına 5,9 milyar (Eski parayla 5 katrilyon 900 trilyon) TL. Üstelik bu kaynak aktarılan yükünü dikkate alınca devede kulak bile değil.
Ya, MEB aracılığıyla ve doğurganlık oranı nedeniyle demografik yapımızı alt üst edecek olan başta Suriyeli olmak üzere yabancı uyrukluların eğitimine, beslenmesine, sağlık harcamalarına ayrılan bütçeye ne demeli…?
Ey, öğretmenin çayı ile uğraşan MEB bütün bunlar yüzünden halk sana güvenmiyor. Dindar ve kindar nesil yetiştirme politikan çoktan çöktü.
Nereden nereye diyebileceğimiz ve özellikle MEB’in uygulamaları üzerinden hayat bulan fiili durumu şu örnekle daha yakından tanıyalım mı?
Özal’ın Özal olduğu yıllarda Özal, siyasi görüşüyle örtüşmeyen bir firmaya bir anket yaptırır.
Soru şu: “Ani ve çok önemli bir işiniz çıktı. Karı-koca birlikte gideceksiniz. Ancak çocuğunuz var ve yanınızda götürmeniz olanaksız. Çocuğunuzu aşağıdaki meslek mensuplarından hangisine emanet edersiniz?”
Yanıtlar arasında hakim, savcı, öğretmen, doktor, mimar, mühendis, asker, polis, iş insanı, politikacı, yazar, şair hemen her meslek grubu var.
Yanıtların birincisi açık ara imam, müezzin veya kuran kursu hocası çıkıyor.
Aynı anket yenilerde aynı hikaye ile aynı soru eşliğinde yeniden yapılıyor.
Bu anket sonucu daha da ilginç. İlk onda imam, müezzin, kuran kursu hocasının esamesi bile okunmuyor.
Çünkü dine ve dindarlığa karşı güveni ve inandırıcılığı yok ettiler. (*)
Her neyse, başlarken çayın keyfi yok oldu, yeni müfredatın üvey evladı konumuna düşürülen coğrafyayla birlikte çay coşkun akmıyor biçiminde iddialı iki cümle paylaşmıştım.
Okudunuz…
Söyleyin bakalım sizce de kaçmış mı çayın tadı?
Ve düşünün bakalım çay nereye, nasıl akıyor; kim, nereye, nasıl bakıyor?
Kim içiyor o çayı; kim bir çırpıda beriden öteye nereden ve nasıl geçiyor?
Kim?
Açıklama
……………..
(*) Kaynak, MAK Araştırma Şirketinden Mehmet Ali Kulat.