Büyük Galeri Mezarın, kireçtaşı ana kayanın oyulmasıyla üç kattan oluştuğu görülmektedir. Katlar işlevsel olarak birbirinden ayrılmıştır. Üst kat ; rituel sahnelerin sergilendiği alan , orta kat; dört kenarında bulunan tonozlu mezarlarda çoklu gömülerin yapıldığı alan, alt katta; çoklu gömüler için kullanılmıştır.
Büyük Galeri'nin girişi, üzerinde kabartmalar bulunan görkemli bir kapıyla sağlanmaktadır. Kabartmanın üzerinde ölülerin yeniden diriltilmesi sahnesi işlenmiştir. Kabartmanın sol tarafında kanatlı bir figür bulunmaktadır. Kanatlı figürün sol alt köşesinde insan kafataslarından oluşan ve ölüleri simgeleyen bir kemik yığını yer almaktadır.Kanatlı insan tasvirinin üzerinde kanatlı melek tasviri ve bu melek tasvirinin hemen sağ köşesinde ise aşağıya doğru bulutların arasından uzanan ve Tanrı'nın elini simgelediği düşünülen bir kabartma yer almaktadır. Kapının sağ tarafında hayat ağacının yanında yer alan Hz. Meryem ve kucağında Hz. İsa olduğu düşünülen tasvirler yer almaktadır. Bu tasvirlerin üzerinde ise kiliseyi simgeleyen çatı rölyefi bulunmaktadır.
Galeri Mezarlık alanı toplu halde bulunan kemikleri yeniden dirilteceğine inanılan Tevrat'ta Hezekiel, Kur'an'ı Kerîm'de ise Hızkıl peygamber olarak bilinen peygamberin mucizesinin anlatıldığı özel bir alandır. Kur'an'ı Kerim Bakara suresi ayet 243, "Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinda yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah, onlara "Ölün" dedi ve sonra onları diriltti. Tevrat Hezekiel 37. Bölüm 9-10. Ayet; "Sonra bana şöyle dedi: Rüzgara peygamberlik et insanoğlu, peygamberlik et ve de ki:" Rab Yahve diyor:" Ey rüzgar , gel dört yana es. Bu öldürülmüşlerin üzerine üfle ki canlansınlar! Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Onların içine soluk girince canlanıp ayaklarının üzerinde dururlar. Çok büyük bir kalabalık oluştururlar.
Buradan Zindana geldik.M.S. VI. yy.a ait yapı , halk arasında zindan deniliyor.Ancak yapının daha çok depo/silo amaçlı inşa edildiği düşünülmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarla taban seviyesine ulaşılmıştır.
Buradan Beyaz Su'ya doğru yola çıktık. Yolumuz üzerinde tarihi taş evlerden oluşan bir köy karşımıza çıktı. Mart ayının verdiği ilkbahar havası hisssediliyor. Badem ağaçları çiçek açmış. Selviler ve diger ağaçlar henüz uykuda. Hava oldukça sıcak Sivas'ta yoğun bir kış vardı. Hava çok soğuktu. Bahar havası çok hoşuma gitti. Suyun debisi henüz düşük. Sessiz, sakin.Su da beyaz köpükler oluştuğu için beyaz su deniyor. Yaz aylarında çok kalabalık oluyormuş. Yol kenarında iki inek otluyor. Az ötede tarihi taş sütun kalıntıları göze çarpıyor.
Dinlendikten sonra Midyat'a doğru yola çıktık.Tarihi Midyat sokaklarında ilerlerken sıra sıra baharat, sabun, hediyelik eşya, kuruyemiş, gümüş,yöresel eşyalar satan dükkanlar, taş evler objektifime takılanlar...Midyat Konukevi'ne geldik.Taş duvarlara asılmış çamaşırlar. Midyat Konukevi'nin en üst katına sadece bir kişinin inip çıkabileceği , dik merdivenlerden tırmanarak çıktık. Muhteşem Midyat manzarası göz kamaştırıyor Üst kattaki dev Türk bayrağı gögsümüzü kabartıyor. Taş duvarına işlenen yazı da :"Bu Allah'ın nimetidir.İshak Kaya 1948 ibaresi yazıyor.
Şimdi de Süryani Kıllıt Köyü'ndeyim.Savur'a 10 km uzaklıktaki Kıllıt 'ın anlamı, "azalan" demekmiş. Köy mimari yapısı, sarı taştan yapılan muhteşem evleriyle- küçük Mardin-.tepeden aşağıya inci bir kolye gibi dizilmiş, Protestan, Katolik ve Ortodoks olmak üzere üç kilisesi ve bir de camisi olan hoşgörü diyarı. Köyün toprak, bozuk yollarında ilerlerken kimi tamamen yıkılmış bir duvarı ayakta kalmış, kimi içinde insanların yaşamlarını sürdürdüğü için sapasağlam ayakta evler.Ibadete açık olan Mor Yahonna Süryani Kadim Kilisesi'ni köyün muhtarıyla gezeceğiz. Ancak bir süre beklemek zorunda kaldık. Bu arada çevreyi gezme imkanımız oldu. Geniş bir ovada at tayını yeni dünyaya getirmiş. Epey bir zaman geçtikten sonra yağız tay, kır at annesinin yardımıyla ayaklandı.
Annesini emmeye başladı.Az ötede babaları al at otlanıyor. Tam bir aile tablosu.Kilisenin önünde badem ağaçları çiçek açmış. Birden hava kapandı ve bardaktan boşanırcasina yağmur yağmaya başladı. Biraz sonra köyün muhtarı geldi ve bize kiliseyi gezdirdi. Kilisenin bahçesinde ve duvarinda köyün ileri gelenlerinin kemikleri gömülü. Süryani kadim kilisesi M.S. 303 yılında inşa edilmeye başlanmış, kilse ancak yüzyıl sonra inşası tamamlanmış. Kiliseleri, Protestan, Katolik ve Ortodoks olmasıyla dünyada ender bulunan bir yerleşim yeri. Müslüman, Mesih, Arap, Kürt, Türk, Süryani, herkes barış içerisinde yaşıyor. Eskiden üzüm bağları olan köyde bağdan bahçeden geçilmezmiş.Özellikle Almanya'ya göç olmuş. Muhtar Bünyamin, şarap fabrikası açmasına kısa bir süre kala işbirliğine yanaşmadığı pkk tarafından katledilmiş. Idil ile Estel arası 400 haneli olan bu köy şimdi ıssız, sakin, boynu bükük. Turizm ile canlanmayı bekliyor. Mezar taşlarında Türkçe, Arapça yazılar dikkat çekiyor.
Buradan Deyrulzafaran Manastırı'na geldik.Sisli, yağmurlu bir günde karşı yamaçlar sisten görünmüyor.Manastırın önünde güller açmaya başlamış. Mis gibi toprak kokusu etrafı sarmış.Doğa canlanmış.Sabahın erken saatlerinde çevre temizliği yapan bir kişi göze çarpıyor.
Deyrulzafaran Manastırı, Mardin'in 3 km doğusunda, 5.yy.da yapılan Süryanilerin önemli merkezlerinden biri olan manastır. Üç kattan oluşan manastırda M.Ö. Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edilmiş. Romalılar bu bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirerek kaleyi manastıra çevirmiş. 13.yy.dan sonra manastırın etrafinda yetişen zafaran(safran) bitkisinden dolayı manastır , Dayrulzafaran ( Safran Manastırı) olarak anılmaya başlanmıştır.
Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekânlardaki taş nakışları ile insanı cezbeden manastır uzun yıllar dini eğitim merkeziydi. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu manastırda patriklik yapan 4. Petrus'tur.Matbaa da 1969 yılına kadar başta Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953'e kadar Türkçe Öz Hikmet adında bir dergi basılıyordu.
Güneş Tapınağı, Mor Hananyo kilisesinin doğu köşesinde kalıp, iki kısımdan oluşmaktadır. Giriş kısmı beşik tonozlu şeklinde yontulmuş taşlardan oluşuyor. İkinci kısmı, dikkati çeken bir tavan yapısına sahiptir.Tavanı oluşturan düz ve iri taşlar geometrik yapıda olup aralarında harç,kum,kireç vb.malzeme kullanılmadan birbirine yaslanmış ve kenetlenmiş durumda yerleştirilmiştir. Tapınağın doğu ve güney cephesinde iki sunak mevcuttur.
Azizlerevi'nde bazı azizler, patrik ve metropolitler gömülüdür. Azizlerevi'nin taş motiflerinde bir vazo, vazodan çıkan iki asma çubukları ile üzüm salkimlarinin figürleri göze çarpıyor . Yapının batı duvarındaki yarım daire şeklindeki nişlerin içine ise deniz kabukları figürleri işlenmiştir.
(Devam edecek)