Buradan Mardin'in dar sokaklarında ilerleyerek - Mor Behnam ve kız kardeşi Saro Kilisesi - Kırklar Kilisesi'ne geldik. Kilise 6.yy.ortalarına ait bir yapıdır. Doğu-batı yönünde 12 masif sütun üzerine oturtulmuş kemerlerle taşınan tavan bölümü düzgün kesme taşlarla örtülüdür. 1293'te Mardin Süryani Kadim Patriklik Merkezi olduktan sonra halkının ruhani ve idarî işleri bu kilisede idare edilmeye başlandı. Kırklar Kilisesi'nde patrikler ve metropolitler önceleri kilisenin avlusunda tavanları kesme taşla örtülmüş odalarda ikamet ederlerdi. 1850'de bu odaların yerine yeni bir patriklik merkezi inşa edilmiştir. Eğitim-öğretiminde yapıldığı kilisede, 1928'den sonra eğitim-öğretim bitmiştir. Kiliseye adını veren Mor Behnam ve kız kardeşi Saro'nun öyküsü şöyledir.Pers İmİmparatorluğu döneminde Asur vilayetinin kralı olan Senharip'in Behnam ve Saro adında iki çocuğu vardır.Cüzzam hastası olan Saro'yu hiçbir doktor iyileştiremez.Behnam babasından habersiz onu Mar Maytay'a götürür ve kısa bir zaman sonra Saro iyileşir.Gerçekleşen mucize karşısında Behnam ve Saro, Hıristiyan olurlar.Behnam olan bitenleri babasına anlatır. Hıristiyanlık inancına karşı bir putperest olan babası olanları kimseye anlatmamasını tembihler ve kendi çocuklarını inançları yüzünden öldürmeye karar verir. Babasının planını öğrenen Behnam , kız kardeşini alıp Mar Martay'ın yanına sığınmak için yola koyulur.ama yolda kız kardeşiyle beraber babasının askerleri tarafından öldürülür.Senharip yaptığına çok pişman olur ve akıl sağlığını yitirir. Karısı onu iyileştirmek için Mar Martay'a götürür.Mucizevi olarak Senharip iyileşir ve şükranlarını sunmak için Mar Martay adına bir manastır yaptırır. Kilisede kemikleri gömülü olan kırķ şehidin öyküsü ise şöyledir; M.S.240'ta Roma İmparatoru, Hıristiyanlar'ın dinlerinden vazgeçirilmelerini emreder. Kapadokya Valisi, inançlarını inkâr etmeyen Hıristiyanlar'ı öldürmeye başlar.Kırk kişi bir araya gelir inançlarını savunurlar. 7 gün işkence görürler. İmparator isyanı duyunca Kapadokya'ya gelir ve onları Sivas'a kadar sürer.İnançlarını inkar etmeleri için onları buz göletine atar, bekletir. Sonrasında sıcak hamama sokulup ölmeleri sağlanır. Hamamda nöbet tutan Roma askeri gökten kırk halenin göldekilere doğru geldiğini görür ve bu olaydan çok etkilenir ve kendisini gölete atar.İnançlı kırk kişi, yapılan işkenceye dayanamayarak ölür ve kırk şehitler olarak anılır. Kilisede , kırk şehit ve şehit Mor Behnam ve kız kardeşi Saho'nun şehitlik macerasını belirten tarihi büyük bir tablo vardır. Eni 2 m boyu 2 m olan tablonun sağ alt köşesinde Süryani alfabesiyle yazılıp Arapça diliyle okunan yazıtta şöyle yazılmaktadır."Musul Patrik II.Gevargis döneminde ve Metropolit Abdullahat riyasetinde (başkanlık) günlerinde yapılmıştır.
İlk öğretmenlik yıllarımda arşınlamaktan yorulmadığım, eşeklerle eşya taşıttığım bu inişli çıkışlı taş sokakları artık kültür sokağı yapmışlar. Buradan Mardin Müzesi'ne geldik. Kısıtlı zaman nedeniyle az bir bölümünü gezebildiğimiz müzede, Doğu-Roma - Bizans dönemine ait kabartma, bezemeli röliker içinde kutsal emanetler, (Aziz yada azizlere ait kutsal eşya )
12-20.yy.a ait depolama küpleri, 20.yy.a ait hamal küfesi ve düven, 19 ve 20.yy.a ait kireçten yapılmış Süryani mezar taşı ,-Süryaniler mezar taşlarında Süryanicenin yanında Arapçayı, günümuzde de Kıllıt köyünde gördüğüm gibi Türkçeyi de sıklıkla kullanmışlardır.- Roma dönemine ait sikkeler, minyatürler,matara,çömlekler,... Asur dönemine ait banyo küveti, ziynet eşyaları ve insan iskeletleri,...
12- 14. yy.a ait kireç taşından aslan kabartması, Mor Yakup Kilisesi Nusaybin, su sarnıcı, Roma dönemine ait kireç taşından savaşçı kabartması, .. objektifime takılanlar.
Mardin çarşısını geçip, Mardin Ulu Camisi'ne geldik.XI.yy.a ait camide Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı karekterlerinde toplam on altı kitabe mevcut. Cami iki minareliyken, günümüze sadece doğu minaresi ulaşmıştır. Minare Artuklu dönemine aittir.II. Abdülhamid döneminde yenilenmiştir. Caminin çıkışında yer alan çarşıdan geçerken pazar günü olmasına rağmen açık dükkanlar göze çarpıyor.Baharatçılar, hediyelik eşya satanlar, yaptığı sandalyeyi boyayan bir mobilyacı, geleneksel el yapımı sabun satan sabuncu , vs..
Dik merdivenleri çıkıp Zinciriyye Medresesi'ne geldik. Halk arasında Zinciriyye Medresesi olarak biline Sultan İsa Medresesi, Mardin'de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından 1385 yılında yaptırılmıştır. Sultan İsa, ilk defa Mardin'de görülen Timur ordusu ile savaşmış ve bir süre bu medresede hapsedilmiştir.Zinciriyye Medresesi diye bilinen medrese, doğu ve batı uçlarındaki dilimli kubbeleri ve doğu tarafina rastlayan yüksek anıtsal portalı ile çok uzaklardan dikkat çeker.Medrese, Mardin kalesinin önünde yer alır. Uzun merdivenlerden sonra çıktığımız Zinciriyye Medresesi, günümüzde Kuran Kursu olarak kullanılıyor. Medresenin küçük mescidinin doğu tarafında Sultan İsa'nın türbesi bulunuyor. Medresenin tamamen simetrik bir minaresi var."Bu dünyada ne ekersen, ahirette onu biçersin ve yaptığın her şeyin karşılığını alırsın" manasında yapılmış. Eyvanda da su , ses yalıtımı sağlıyormuş. İki derslik olan medresede sesler birbirine karışmıyormuş.
Buradan da Mardin mutfağını tatmaya geldik.Mardin usulü içli köfte, kaburga dolması, Mardin dolması sembusek, kapalı lahmacundan istediğimizi yedik. Üstüne de Mardin dibek kahvesi içtik. Mardin'e gelince zencefilli, sade badem şekerleri, ev yapımı köme almadan dönmeyin derim..Mardin'den de bu kadar sevgiyle kalın.